Gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
Yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep
Ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.
Bilemem, belki bu yüzden
Ben sana yanlış bir yerden edilmiş
Bir büyük yemin gibiydim.
Beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
Yine de döneyim döneyim istedim.
Ah benim sesimle, Söylesem de,
Yazarını hiç sevmesem de kitabını sevmiştim..Yorumladığı günümüz aşkını ve verdiği mesajı doğru bulmadığımı ifade etmeliyim. Kitapta en sevdiğim detaylar Şems ve 40 kuralıydı. Öyle güzel mesajlar veriyordu ki okudukça okuyasınız geliyor. Kitap iki zaman iki hikaye arasında gidip geliyor ve ben Şems’ li olan bölümlere hayran kalmıştım..
5.Kural
Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. "Aman sakın kendini" diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: " Bırak kendini, koy gitsin! " Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!
Bu ifadeye “Gölgeyle Buluşma” kitabında rastladım. Evliliğin tanımını bu şekilde yapmıştı. Ama ifade o kadar güzel geldi ki bana onu bütün ilişkilere bir şemsiye gibi genişlettim. Arkadaşlık, iş, aile ve hatta kendi kendimizle olan ilişkimizde de böyle değil mi? Her şey kırılıyor. Eksiliyor, yıpranıyor, değişiyor, başımıza bir şeyler geliyor,
Bırak beni sevgilim;
Biliyorum gözlerin uzun zamandır başka
hülyalarda,
Benimle mi kuruldu hayaller söyle, ya da bir
başkasıyla,
Söyle çekinme biliyordum ben her şeyi ayrılık
kapıda,
Unut gitsin kurusun güller kitap sayfalarında
yıllarca,
Emeklerimi düşünmüyorum bile, sustum hep
boşuna,
Gözyaşlarım akarken mendil olacaktın bana
güya,
Şimdi sebebi oldun nasıl değişiyor dengeler bak ardına...
... "Ulan milletin sana ne yararı oldu bugüne kadar? Millet mi verdi giysilerin, kitapların parasını? Millet mi aldı pabuçları, öteberi? Sana ne milletten? Bırak millet kendi kendini adam etsin! Sen kendi garip başını düşün..."
"Kendi köylü milletimizi diyorum babacığım!"
"Bırak! Boynu altında kalsın hepsinin! Cımbıldak Hüsnü gibi, Deli Haceli gibi dürzüleri mi diyorsun?" Irazca Nine'n gibi köylüleri mi? "Hepsinin ne kendimci olduğunu iyi bilirim! Onlar sana bir fincan hayır soluk soludu mu?"
"Yoksul olduklarından dizleri tutmuyor babacığım!"
"Kim? Cımbıldak Hüsnü mü yoksul? Motor aldı koşturuyor, motoor! Atını da satmamış! Köylüleri sakın bana öğretmeğe kalkma Bayan Şerife! Sakın!..."
"Ama babacığım, kötülükler sürüp gitsin mi hep?"