Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini.
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını.
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar
...
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi fark edemezsen
Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme müsterih ol
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum
youtube.com/watch?v=epRSbYF...
''Bazen bana derler ki işte,''seni dinlediğimiz zaman tüylerimiz diken diken oluyor,ben kendi sesimi dinlediğim zaman tüylerim diken diken oluyor!'' HAHAHAHAHA!
(Selda Bağcan'ın her zamanki mütevaziliğiyle göz doldurduğu videolarından en popüler olanının linkini buraya bırakıyorum,incelemeyi okumadan
Adım Muazzez Gürsoy. Elli beşimi çoktan geçtim. Elliye kadar seneleri saydım, sonra ucunu bıraktım. İnsan bir kez yaşlanmaya görsün, seneler o kadar ucuzluyor ki... On beşken, yirmi çok uzakta. Yirmiye geldiğinde de, on beş geçeli seneler olmuş. Otuz dendi miydi, kırk sanki daha yakın. Elliden sonrasını bırak. Yüz bile yakın artık, değil mi ki dizlerim kıvrılırken acıyor, sırtım bir türlü ısınmıyor? Tutun ki altmış oldum, belki de olmuşumdur. Ama siz yine de beni elli beş yazın. Nüfus kağıdım öyle diyor.
Sayfa 62 - Yapı Kredi Yayınları 1.Baskı "Cinnet Bahçesi" adlı öyküden