Bana paslı iğne veren hayat, başkasına piko makinesi hediye etmiş. Her şey otomatik, bilgisayarlı düzenek. Yukarıdan iki tuşa basıp deseni seçiyorsun, aşağıda makine tıkır tıkır işliyor kaderi. Sen daha ipliği iğneye geçirmeden o bitirmiş, paketlemiş işi.
Kaderimi nasıl işledim, dur onu da anlatayım , onu da bil.
Ben o iğneden yine de
İpin ucunu tek başına tuttuğun zaman anlarsın,bir karar vermen gerekir; ya ipi bir köşeye bırakacaksın ve tekrar tutmak istediğinde yakınında duracak,ya da o ipi kesip atacaksın.Genelde bırakmakta tutmak gibidir,sen bıraktım dersin ama onunla birlikte ilerlersin.
Yitirdiğim bir şey var,sende arıyorum;
Yüreğim bir madenci feneri,yol uçurum...
Yaklaşma diyorsan,peki umudum,
Bir daha kimseden sormayacağım seni;
Söz olsun!
Tanpınar'ın kitabını iki kez elime aldım. Birincisinde 180 sayfaya kadar okuyup katman katman genişleyen kurguda ipin ucunu kaçırmayayım diye daha geniş bir zamanda okumak üzere bıraktım. Fakat kitap adeta beni çağırıyordu. İki hafta sonra tekrar baştan başladım. Bu kez çok daha büyük bir keyifle okumaya başladım. Esasen kurgu müthiş başarılı. Hiç olmayan bir kurum yoktan oluşturuluyor resmiyete dökülüyor ve gerçek bir fonksiyonu gerçekleştiriyor gibi kamuoyuna kabul ettiriliyor. Kurgunun başarısı şurada ki olan bitenin gerçek hayatta da topluma yük kurumlara, bu kurumlarda iş üretmeyen azımsanmayacak sayıda memurun, işçinin devletin sırtına kambur olduğuna göndermede bulunduğunu sezinlememek mümkün değil. Modern kurumların meşruiyetlerini kabul ettirmek ve vazgeçilmez olduklarına dair sahte tarihsel kanıtlar oluşturmaları, hayali şahsiyetler ortaya çıkarmaları ve tüm bunları menfaatlerinin gerektirdiği yönde kullanmaları öyle etkileyici bir anlatımla ele alınmış ki handiyse gerçek hayatta karşılığı var düşüncesi beliriyor zihinde. Kahramanlar ve etraflarını ören olaylar da iç içe anlatılırken merak da son safhaya çıkıyor. Nasıl sonuçlanacak diye sabırsızlıkla satır atlamadan okumaya kenetleniyorsunuz. Tanpınar kahramanların başından geçen olayları betimlerken bazen sağ gösterip sol vuran boksör gibi davranıyor, insanı kurgunun başarısından dolayı sersemletiyor... Türk klasikleri içinde en güzel kitaplardan biri. Herkes okusun derim vesselam.
Yitirdiğim bir şey var, sende arıyorum,
Yüreğim bir madenci feneri, yol uçurum …
Yaklaşma diyorsan, peki umudum,
Bir daha kimseden sormayacağım seni;
------Söz olsun! …
Akrep tutmuş gibi kirpiklerinin ucundan,
Beni görünce üşüyorsun, tamam …
Uğramam bir daha kamçılasa da kan,
Sana kör bakacağım, görmeyeceğim seni;
------Söz olsun! …
------Söz olsun! …
Yitirdiğim bir şey var, sende arıyorum,
Yüreğim bir madenci feneri, yol uçurum …
Yaklaşma diyorsan, peki umudum,
Bir daha kimseden sormayacağım seni;
------Söz olsun! …
Akrep tutmuş gibi kirpiklerinin ucundan,
Beni görünce üşüyorsun, tamam …
Uğramam bir daha kamçılasa da kan,
Sana kör bakacağım, görmeyeceğim seni;
Yitirdiğim bir şey var, sende arıyorum,
Yüreğim bir madenci feneri, yol uçurum …
Yaklaşma diyorsan, peki umudum,
Bir daha kimseden sormayacağım seni;
------Söz olsun!
Akrep tutmuş gibi kirpiklerinin ucundan,
Beni görünce üşüyorsun, tamam …
KÜLLÜ MEN ALEYHA FAN
( Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır. ﴾26﴿
Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır. ﴾27﴿
(Rahmân Sûresi)
Çocukken kolumu kırdım ben.
Sol kolumu.
Sonra o kol bir türlü iyileşmek bilmedi.
Doktor doktor gezdik babamla.
Psikolojik olabilir, zamanla geçer, biraz yanlış kaynamış ama sorun