Yaz başlangıcında bir gün Yahya Kemal ada vapuruna biner. Şöyle biraz yalnız kalmak, başını dinlemek niyetindedir. Nerden çıkarsa bir genç ozan hemen yanı başında biter. Görmezden gelmek mümkün değildir. Yahya Kemal de çaresiz selamını alır ve sorar: — Ne o, adada yazlık tuttun galiba? Avurtları çökük, benzi solgun genç: — Öyle üstat, der. Nicedir bir halsizlik, bir öksürük vardı. Doktorlar ada havasının iyi geleceğini söylediler. Sende verem istidadı var, dediler. Yahya Kemal sızıldanan gencin hemen sözünü keser: — Vah yavrum vah, sende o da mı istidat hâlinde?
Dönemin tanınmış ozanlarından Halit Fahri de bir gün üstadı yemeğe çağırır. Ama biraz da sıkıntıyla: — Evimiz, der. Sizi ağırlamaya pek uygun sayılmaz. Yalnız güzel bir hindi dolması var... Üstat hemen sözünü keser onun: — Hindi güzel ya, sen sofrada kaç kişi olacak, ondan haber ver!
Reklam
Bâbıali'nin eli sıkılığıyla da ünlü gazate sahiplerinden Halil Lütfi, nasıl olmuşsa Yahya Kemal'i yemeğe çağırmış. Üstat, onun ününü bildiği için bu çağrıya pek şaşmış ama yine de gitmiş. Sofraya oturunca bu şaşkınlık iyice artmış. Çünkü tüm yiyecekler birkaç lokmada, tüm içkiler de birkaç yudumda bitivermiş. Yahya Kemal, biraz oturduktan sonra kalkmak için izin istemiş. Halil Lütfi verdiği ziyafetten hoşnut, onu kapıda uğurlarken: — Teşekkür ederim. Sizi yine yemeğe çağırmak isterim, herhalde kabul buyurursunuz? demiş. Gözleri parlayan Yahya Kemal: — Elbet kabul ederim. diye yanıtlamış. İsterseniz hemen şimdi!..
ŞİİR SANATI Musiki, her şeyden önce musiki; Onun için tekli mısradan şaşma. Kıvrak olur, erir havada sanki; Ağır aksak söyleyişe yanaşma. Kelime seçerken de meydan senin;
Sayfa 58 - Yeditepe Yayınları
Yahya Kemal neden tanrılaştırıldı? Beklenileni, alışılanı verdiği için. Biçim denenmiş, incelmiş, sevilmiş. İçindeki bilinen, belki bilinenin güzeli, ama bilinen. Yahya Kemal'de kemal var, ihtilal yok. Uçmuyor, yürüyor. Gauthier'nin, Bainville'in, Flauberfin burjuva dediği adam bizde üniversite hocası. Üniversite hocası, Yahya Kemal'de bildiğini, alıştığını ama biraz başkalaşmış olarak, bulduğu için dasitani bir muhabbet gösterisi içindedir. Bu suretle sanata karşı vazifesini yerine getirdiğine kani. Yahya Kemal Fransızca öğrenen Nâbi, veya Hersekli Arif Hikmet. Sığın sığı., ve "poncifin "poncif'i. Kelimeler pırıltılı, cümbüşlü. İçinde bir şey yok. Bir mermerin göğsü, daha doğrusu mermerden bir göğüs. Orhan Veli de öyle. Onun da sevilen şiirleri alışılanlar ve Hüseyin Rahmi nesrinden bir arpa boyu ileri gitmeyen en güdük zekâlıların kolayca içine girebildikleri. Orhan'da da yeni yok. Yenilik küçüklüğünde şiirin. "Bir elinde cımbız, bir elinde ayna. Umurunda mı dünya". Herhangi bir hizmetçi kızın idrakine seslenen bir nükte. Orhan'ın nesli şiirin kanatlarını kesti. Toprakta sürünen sevimli bir hayvan haline getirdi. Sevimli ama gülünç ve zavallı. Kartaldan çok bir kümes hayvanına benziyor bu şiir. Yumurtası olmayan, garip bir kümes hayvanı. Orhan nesli yeni fetihlere koşmadı. Göz boyacılığını, jonglörlüğu, ucuzu erişilmeyene tercih etti. Fikret'in, Hâmid'in hatta Haşim'in kanat çırpışları yok onlarda. Ya kolej talebesinin küçük şikayetleri, ya gazete fıkrası. Hangi Batı, hangi yenilik? Bir cüceler edebiyatı. Bir mikro edebiyat.
Tabiatta tesadüf ve rastlantıların hüküm sürdüğü fikri, evrimcilerin yaptıkları gözlemleri doğru yorumlayamamalarından ve Allah'ın tabiatta tecelli eden sıfatlarını tahayyül edememelerinden kaynaklanır. Bu da kişide kaos algısı oluşturabilir. Fakat tabiatta gözlemledikleri ve tesadüfe bağladıkları oluşların aslında ilahi bir plan dâhilinde cereyan
Reklam
37 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.