Küt diye düşeriz hem de :) o ne düşüştür ..
""Rüyalardan yola çıkarak insanları tanımak, biraz da burçlardan yola çıkarak insanlar hakkında hüküm vermeye benzemiyor mu sizce? Mesela rüyasında kendini yüksek bir yerden hızla düşerken gören herkes hakkında aynı kanaatlere mi varıyorsunuz?.."
Reklamcılar 1920'lerden bu yana kendi aralarındaki konuşmalarda mesleklerinin insanlara kendilerini yetersiz hissettirip sonra da ürünlerini kendi yarattıkları bu yetersizlik hissinin çözümü diye sunmak olduğunu itiraf ediyorlar. Reklamlar dost gibi görünen düşmanların şahikası - sürekli şöyle diyorlar: Bak canım, ben senin harika
Sayfa 126Kitabı okudu
Reklam
"İnsanlar olarak böyleyiz, değil mi?" Melodi'nin sesi kısıldı ve fersiz gözlerle yüzüme döndü. İkimiz de yan yana, metronun ortasında yatıyorduk."Vaktimiz olduğunu düşünerek her şeyi erteliyoruz. İyliği, mutluluğu, sevinci, sevdiğimize onu sevdiğimizi söylemeyi... Fakat zamanımızin az olduğunu bir şekilde öğrendiğimizde o küçücük zamana çaresizce her şeyi sığdırmaya çalışıyoruz. Keşke biraz içimizden geldiği gibi yaşasak."
Bunu ağız dolusu söylemedim sana hiç Öyle kötü büyüttüler ki bizi Sevgimizi söylerken karanlıkta bile utanırdık. Sonra, yoksulluk vardı dünyada, ben düzeltecektim Sonra, şiir yazmanın daha önemli olduğuna inandım Sonra, ben de bilmiyordum seni bu kadar sevdiğimi. Şimdi bütün fotoğraflarının önünde Bütün yalnızlıkları kirpiklerinden başlatarak Bütün güzelliklerle biraz daha suçlu Gözyaşlarımla buraya yazıyorum Hatice -İnsan bir ölüye neden yalan söylesin değil mi? Bir tek sen anlayacaksın, bunu da biliyorum-
5.cilt
1251.Mücîbetü'l-Bâhiliyye, babasından (veya amcasından) naklen, babasının Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e elçi olarak gidip memleketine döndüğünü, bir yıl sonra -hâli ve görünüşü oldukça değişmiş olarak- tekrar Hz.Peygamber'e gittiğini ve şöyle dediğini haber verdi: - Ey Allah'ın Resûlü! Beni tanıdınız mı?  Hz.
“Öldü mü?” dedi nerdeyse bağırır gibi ve yeniden bakışlarını meydan okurca onların yüzlerinde dolaştırdı. “Ne demek öldü? Ölen ne? Yegor’a duyduğum saygı mı? Yoldaşım için beslediğim sevgi mi? Onun eylemleriyle, düşünceleriyle ilgili anılarım mı, yoksa bu eylemlerin, düşüncelerin kendisi mi? Onun, yüreğimde uyandırdığı duygular, yiğit, dürüst bir insan olarak onun hakkındaki tasavvurlarım mı? Ölen, yok olan, yitip giden ne? Yoksa bunların hepsi birden mi öldü? Şunu çok iyi biliyorum ki, bunlar benim için asla ölmeyecek şeyler. Ve bana, bir insan için ‘öldü’ demekte biraz fazla acele ediyoruz gibi geliyor. Onun dudakları öldü, ama dudaklarından dökülen sözleri sağ kalanların yüreğinde sonsuza dek yaşayacak!”
Reklam
"Müzik mi? Günümüzün müziğine müzik demek bile çok zor." "Bu konularda biraz dar görüşlü olduğunuzu düşünmüyor musunuz?" "Evet, öyle olabilirim. Bence insan yaşlandıkça eskiye daha fazla bağlanıyor ve bu aslında çok korkunç. Bu durumda karşısındakiler için çok fazla sıkıcı olabiliyor."
Sayfa 48
Vicdan azabı çekmek için biraz geç kalmadın mı?
Hayatımda hiç bu kadar mutlu olmamıştım. Biraz ani oldu tabii ama zaten tüm güzel şeyler öyle olmaz mı? Hayatım boyunca aradığım şeyi bulmuş gibiyim.
ERKEK Ciddi mi diyorsun? Hiç fark etmedim. Oku­duğum kitapların etkisi belki de. Yani belki de ben de kendimi değiştirdim. KADIN Eski halinin biraz ukalası olmuşsun o kadar. Kendini değiştirmenin çok kolay olduğunu sanmıyorum.
Reklam
“Aradan çok uzun zaman geçti, çok büyüdüm, onları özledim mi? Daha çok geceleri. Öfkeyle sıvanmış bir özlem. Bazen sinirden mi gözlerim doluyor, sevgiden mi, özlemden mi, yoksa nostalji ihtiyacından mı bilemiyorum, herhalde alışkanlıktandır deyip uyuyorum. Beni bu çıkmazdan Yasemin kurtarabilirdi, o da düşünmek için biraz süre istedi. Yedi sene önce. Bazen amma uzun düşündü diye düşünüyorum, daha çok günbatımlarında”
Sayfa 7 - EpubKitabı okuyor
"Sevgili oğlum," dedi Dippet şefkatle. "Yazın senin okulda kalmana izin veremem. Tatilde eve gitmek istersin tabii, değil mi?" Riddle hemen, "Hayır," dedi. "Hogwarts'ta kalmayı tercih ederim, oraya... o şeye... dönmektense..." Dippet merakla, "Sanırım tatillerde bir Muggle yetimhanesinde kalıyorsun, değil mi?" diye sordu. "Evet, efendim," dedi Riddle, biraz kızararak. "Muggle ana babadan mısın?" "Yarım kan, efendim," dedi Riddle. "Muggle baba, cadı anne." "Ve annenle babanın ikisi de..." "Annem ben doğduktan kısa süre sonra ölmüş, efendim. Ancak benim adımı koyacak kadar yaşadığını söylediler yetimhanede: Tom, babamın adı diye, Morvoldo da büyükbabamın."
Bütün büyük ahlâk sistemlerine bak. Ta doğu dünyasından başlayarak. Hepsi de kişisel zevki feda etmeyi öğütlemiyor mu? O laf kalabalığın altında hep aynı amaç yok mu? Feda et, kapılma, kendini inkar et. Yalan mı? Hep tekrarlayıp durdukları nakaratı bilmiyor musun? ‘Vazgeç, vazgeç, razı ol, razı ol.’ Günümüzün manevi atmosferine bir bak. Keyifli
Sayfa 892 - Plato Film YayınlarıKitabı okudu
Tutumlarımız ve görüşlerimiz değişiyor, yeni alışkanlıklar ve tuhaflıklar ediniyoruz; ama bu, daha çok bir dekorasyon gibi, farklı bir şey. Belki de karakter zekaya benziyor, tek farkla ki karakter biraz daha geç doruk noktasına çıkıyor: yirmiyle otuz arasında diyelim. Ondan sonra neye sahipsek onunla kalıyoruz sadece. Kendi kendimize kalıyoruz. Eğer durum buysa,çoğu yaşamı açıklıyor bu,öyle değil mi? Ve aynı zamanda trajedimizi. ‘Birikim sorunu’ diye yazmıştı Adrian. Bir atın üzerine para koyuyorsunuz, at yarışı kazanıyor ve kazançlarınız bir sonraki yarıştaki ata gidiyor ve bu böyle sürüyor. Kazançlarınız birikiyor. Ama kayıplarınız birikiyor mu? Yarışta birikmiyor, orada sadece başlangıçta koyduğunuz parayı kaybediyorsunuz. Ama hayatta? Belki de burada farklı kurallar geçerli. Bir ilişki üzerine bahis oynuyorsunuz, bahis başarısızlıkla sonuçlanıyor, bir başka ilişkiye geçiyorsunuz, o da başarısızlığa uğruyor; belki de kaybettiğiniz şey iki basit eksi değil de ortaya koyduğunuz şeyin çarpımı. Zaten, insanda böyle bir duygu uyanıyor. Hayat sadece toplama ve çıkarma değil. Aynı zamanda kaybın, başarısızlığın birikimi, çarpımı.
Sayfa 112Kitabı okudu
Bir zamanlar çocuk olduğumu, onu, zamanını ve kokusunu biliyorum. Neler duyduğumu hatırlıyorum. Ezilmiş incir ve ısınmış ot kokusu biraz da beklemiş su ve sanki şurdaki ekmeğin yarısı, bunları alıp çocukluğuma gidebilirim ve yerimi hiç şaşırmadım bulabilirim. Bir oyuk gibi duruyordur eminim. Bir büyük âfete ve devrilen zamana kadar benim çıktığım oyuk olarak kalacak bunu da biliyorum. Ama genç olmaya ait ne bir yerim, ne kokum, ne oyunum var. Gençlik yoksa bu mu demek, yersiz yurtsuz kokusuz bir oyuğa kıvrılamadan çocukluğun yaz güneşi çekilince çöken sis mi demek?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.