Oruç: Bu -ara-da Kendini Ara-mak"
Mitolojiye göre tanrılar insanı var kıldıktan ve araya koyduk tan sonra, insanı insan kılan niteliği yanı sırrı nereye saklaya caklarını aralarında uzun uzun, sıkı bir şekilde tartışmışlar. Tanrıların bir kısmı sırrı, insanın oralara uzanamayacağını söyleyerek Evren'in en ücra köşelerine savurmayı; bir kısmı ise yerin en diplerine atmayı teklif etmiş. Ancak bilge tanrılar, insanın meraklı olduğunu, bu merak sayesinde hem Evren'in en ücra köşelerini, hem de yerin en diplerini araştıracağını, dolayısıyla buraların da güvenli olmadığını bildirmişler. Tar tışma tüm şiddetiyle sürerken bir tanrı "Öyle bir yer bulalım ki insan, ihmalinden dolayı oraya nazar etmeyi/bakmayı hatır lamasın!" demiş. Böyle bir yerin neresi olabileceğini düşünen tanrılar en nihayet insan için en-yakın yerin aslında en-uzak yer olduğunu farketmişler. Sonuçta insanı insan kilan niteliği Lyanı sırrı- insanın içine gömmüşler.
O gün bu gündür insan "büht ü hayret re's-i marifettir" deyip kendini insan kilan niteliği hep dışarıda aradı; ya Evren'in en ücra köşelerinde ya yerin en unuttu. Bu nedenledir ki, "İnsan nisyan ile malûldur." denilmiş; insan ile nisyan arasında köken yakınlığı kurulmuştur.
...
Nübüvvet ile ondan beslenen sûfi düşünce okulları ise insanın kendine ilişkin bilgiden ziyade, insanın kendini tanımasından bahsederler: "Men 'arefe nef sehu fe-kad arefe Rabbehu": "Kendini tanıyan Rabbini tanır."