HAYATIN ACI YÜZÜ
Askerliğini bitirmiş olan genç askerliğini yaptığı şehirden ailesini aradı: -Anne baba, eve dönüyorum, ama sizden bir şey rica ediyorum. Yanımda bir arkadaşımı da getirmek istiyorum. -Memnuniyetle, onunla tanışmak isteriz, diye cevapladılar. Oğulları; -Bilmeniz gereken bir şey var, diye devam etti. Arkadaşım savaşta ağır yaralandı. Bir mayına bastı ve bir koluyla ayağını kaybetti. Gidecek hiçbir yeri yok ve onun gelip bizimle kalmasını istiyorum. -Bunu duyduğuma üzüldüm oğlum. Belki onun başka bir yer bulmasına yardımcı olabiliriz. -Hayır. Anne, baba, onun bizimle yaşamasını istiyorum. -Oğlum, dedi babası, bizden ne istediğini bilmiyorsun. Onun gibi engelli biri, bize korkunç bir yük olur. Bizim kendi hayatımız var, bunun gibi bir şeyin hayatımıza engel olmasına izin veremeyiz. Bence bu arkadaşını unutup eve dönmelisin. O kendi başının çaresine bakacaktır. Oğlu, o anda telefonu kapattı. Ailesi ondan bir süre haber alamadı. Ama birkaç gün sonra, polisten bir telefon geldi. Oğullarının yüksek bir binadan düşüp öldüğünü öğrendiler. Polis, bunun intihar olduğuna inanıyordu. Üzüntü dolu anne-baba oğullarının cesedini tespit etmek için şehir morguna götürüldüler. Onu tanıdılar ve bilmedikleri bir şey daha öğrenince dehşete düştüler: Oğullarının sadece bir kolu ve bir bacağı vardı. Birçoğumuz bu hikayedeki aile gibiyiz; güzel olan ya da birlikte olmaktan zevk aldığımız insanları sevmek bizim için çok kolay, ama bize rahatsızlık veren ya da yanlarında kendimizi rahatsız hissettiğimiz insanları sevemiyoruz. Bizim kadar sağlıklı, güzel ya da akıllı olmayan insanların yanından uzak durmayı tercih ediyoruz.
Sayfa 104Kitabı okudu
Birçoğumuz gibi..
"Bütün hayatı vermekle geçti; bilgisini, zamanını, kalbini. Başkalarında yaşadı, başkaları için yaşadı."
Reklam
Birçoğumuz duygusal acılardan kaçınırız. İşimize odaklanarak, ihtiyacımız olmayan şeyleri satın alarak ve hatta zararlı olduğunu bildiğimiz davranışlara aşırı içki, uyuşturucu kullanımı kendine zarar verme gibi yönelterek dikkatimizi başka yöne kaydırırız.
Mutlu olmak insanın kendi sorumluluğudur...
Belki de dediğin gibi boşandınız, çok değer verdiğiniz bir insanı kaybettiniz, yaşamınız bir anda yok oldu, kimseye güvenemeyeceğinizi hissediyorsunuz. Birçoğumuz, yaşamdaki problemler karşısında küçük bir çocuğun annesi tarafından beslenmeye muhtaç olması gibi, kendimizi çaresiz hissedebiliriz. Bizi terk edip giden sevgilinin ardından acı içinde, günler geceler geçirir, ağlarız, yemekten kesilir, dünyaya küseriz. (...) Ne yazık ki gerçek yaşam farklıdır. Sevgiliniz terk ettiğinde bir süre ağladıktan ve gerekli dersleri çıkardıktan sonra ayağa kalkıp mutlu olmayı başarmak, hayatınızı düzene koymak sizin görevinizdir. Şikâyet etmek, insanlara kızmak, dünyaya küsmek ve kendinizi suçlu hissetmek, kendi ayaklarınız üzerine kalkmayı reddetmekten başka bir şey değildir. Yaşamdaki sorunlara kayıtsız kalmak ve birilerinin size mutluluk vermesini umut etmek, beklemek hiçbir işe yaramayacaktır. Mutlu olmak insanın kendi sorumluluğudur.
Ezberci bir eğitim sisteminin ürünü olarak, birçoğumuz bilgiyi "keşfedilecek" sonsuz bir şey gibi değil de "edinilecek" sonlu bir meta gibi görüyoruz.
Sayfa 310
Birçoğumuz gibi...
…birçok şeyin başka türlü olmasını isterdim…
Reklam
578 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.