O da , birçoğumuz gibi , yaşam tuzağını körükleyen bir eşe âşık olmuştu.
Farklı bakana saygı duyup anlamaya çalışmak.
Birçoğumuz bir kitap için "Ne güzel bir kitap bu, tıpkı benim düşündüğüm gibi" deriz, oysaki asıl düşünce şudur; "Ne garip bir kitap bu, daha önce hiç böyle düşünmemiştim oysa şimdi anlıyorum ki ne kadar da doğru ya da şimdi anlamasam da umarım bir gün anlayacağım." Kabul edin veya etmeyin, en azından kendi düşüncelerinizi bulmaya değil, yazarın düşüncelerini anlamaya çalışacağınıza da emin olun.
Sayfa 76 - Zeplin Kitap
Reklam
Radyo, televizyon, telefon ile diğer sözlü ve görsel medyanın yazının hakimiyetine son verecek gibi göründüğü “yeni sözellik” diye anlamdırlar kısa bir dönemin ardından, alfabeler zaferle geri dönmüştür. Ve birçoğumuz, tıpkı Sümer yazıtlarındaki gibi, harflerimizi ve sembollerimizi, elde tuttuğumuz küçük objelere, örneğin kimi zaman bilgisayar kalemiyle yazdığımız tabletlere geçiriyoruz.
Sayfa 148
Birçoğumuz tıpkı çocuklar gibi, alçak bir yerden düşerek hafifçe yaralanırız; Ama birinin düşüp parçalanması için çok yükseklere göklere yükselip ulaşılmaz bir cennetin kapı aralığından içeriyi şöyle bir görmesi gerekir.
Yetişkinler de dahil olmak üzere, birçoğumuz için tanıdık kişilerin yanımızda olması, sevdiğimiz bir kişinin sesi ya da onun bize doğru geldiğini görmek bile stres yanıt nöral sistemlerinin aktivitesini modüle edebilir, stres hormonlarının hızla salgılanmasını engeller ve sıkıntı hissimizi azaltır. Sevdiğimiz bir kişinin elini tutmak bile stresi azaltan güçlü bir ilaçtır.
Sayfa 134Kitabı okudu
Hölderlin veya Shakespeare Kuzey Avrupa'da değil de Adana'da doğup büyümüş olsalardı yaz mevsimini bu kadar överler miydi? Bu sorunun yanıtı bir hafta sonra yine Bilkent'te Adana'nın belki de en ünlü evladı üzerine düzenlenen bir sempozyumda kendiliğinden ortaya çıktı. Sempozyum, Yaşar Kemal üzerineydi. Üstadın kendisinin de katıldığı toplantıda bildiriler sunuldu, analizler yapıldı; fakat bizim en çok dikkatimizi çeken, Olcay Poyraz Hanım'ın, yazarın "Sinek" adlı öyküsünü dramatize eden bir oyunu sahnelemesi oldu. Bir karı-koca arasında geçen bu öyküde kadın, sivrilerin ısırmasından o kadar rahatsız olur ki, çareyi saman yığınının içine saklanmakta bulur. Yaşar Kemal'in nasıl bir doğa aşığı olduğunu hepimiz biliriz ama birçoğumuz gibi, o da sivrileri bu sevginin içine katmıyor. Evet, yazın şairler tarafından ıskalanmasının en büyük nedeni sivrisinekler olmalı; Çukurovalı kadının başına gelenler Shakespeare'in başına gelseydi, "Bir Yaz Gecesi Rüyası" ya "Bir Yaz Gecesi Trajedisi" veya "Bir Yayla Gecesi Rüyası" olurdu.
Reklam
572 öğeden 431 ile 440 arasındakiler gösteriliyor.