Okumak Ve Tüketmek-1
Hangi kitabı, neden, nasıl, ne sürede okumalıyız soruları, her birimizin zaman zaman zihninde gezinen sorulardır. Çoğumuz tam anlamıyla aç kurtlarız. Hem o kadar açız ki, elimizden gelse, sürahiden süt döker gibi, kafatasımızı açıp içine kitapları aktaracağız. Ama bu mümkün olmadığı için, biz de bari gözümüzü doyuralım diye
"Erkekler daha çok sever o yüzden de kadın şair yok denecek kadar azdır." gibi basit, cinsiyetçi, hiç bir dayanağı olmayan alelade bütün cümleleri reddediyorum. Sevgisini bir şekilde meşrulaştırma çabasının cümlesidir çünkü. Sevgiyi böyle bir cümleyle ölçmeye kalkmak acizliktir. Bunlardan biri de "Günümüzde iyi şair yetişmiyor" Laf! (Hatta laugh)... Günümüz şiirinde, neredeyse bir kaç kelimeyle şair olmaya özenen her ne kadar primci tacirler cirit atıyor da olsa, diğer yandan; hatrı sayılır, kallavi, nitelikli, donanımlı, duyarlı ve hassas şairler de yetişiyor. Bu tür derme çatma cümleleri kuranların, Gülten Akın'dan, Nilgün Marmara'dan, Günseli İnal'dan ve Birhan Keskin'den (isimler çoğaltılabilir) haberdar olduklarını düşünmüyorum. (Niye bu kadar sinirlendim bilmiyorum. Sanırım beni bu popüler kültür mahvetti.)
Sizi temin ederim, bundan yıllar sonra bahsettiğim tacirlerin (Kimlerden bahsettiğimi anladınız siz) esamesi okunmazken, Birhan Keskin gibi zamanının ötesinde şairlerin kırılgan şiirlerini bütün hassasiyetimizle okumaya devam edeceğiz. Sorarım size; şu Birhan Keskin dizeleri eskiyebilir mi?
"Yenildim ben, unutuldum ve üzgün değilim inan.
Büyüktü çünkü onların dünya arzusu
Benim otların sesiyle kaplı kalbimden
Söktüm atımı söğüdün gölgesinden
Şimdi yol benim yeniden.
...
Bir cümledir insan
arşla ferş arasında ve hep haklı
Vardım işte demek için
ömür denen cisimde saklı." (s.71)
Y'olBirhan Keskin · Metis Yayınları · 20145,4bin okunma
"Ben zaten o ilk acıyla ölmediğimde çok gücenmiştim hayata." (s. 21)
Acılarmış insanı güçlü kılan?
Öyle mi sahiden?
Yoksa her bir acı bir puzzle parçaları gibi eksiltiyor ve böyle böyle mi yol alıyoruz bir hiçliğe doğru?
Yaşarken anlaşılmaya mecburum, diyor ##$##yazarSeolar:i127.$$#$$ Biliyorum ölsek bile kimse anlamayacak bizi. Tıpkı yaşarken kıymeti
Bu başıma gelenleri hiç anlamış değilim... Sen de başıma gelsene... Beraberce bakarsak belki anlamama yardımcı olursun. Yani senden istediğim, bencilce. Bunu bilerek gel. Ayrıca şu bencil sözcüğünü kafamıza kakanlara küfürler ederek de gel.
Bu kitaba inceleme yazmayı düşünmüyordum ama kendime de hatıra olarak kalsın bu yazım. Bu kitap bir şiir kitabı. Tür olarak öyle geçiyor ama bence şiir kitabı değil. Şiir gibi. Nesir gibi. Öykü gibi. Deneme gibi. Bunların hepsi gibi, ara tür desek yeri: ŞİİRİMSİ. Asla başarılı bir kitap da değil. Öyle kaliteli şiir kitapları gördü ki bu gözler,
Şairin okuduğum ikinci kitabı.
Şiirleri tedavi olarak gördüğüm şu günlerde ilaç gibi geldi.
Kelime seçimleri, kendine has üslubuyla okunması gereken şairlerin başını çekiyor.
"Oyuncaklarım sevgisizlikten öldü." (s. 163)
Aklıma
Yusuf Hayaloğlu'nu getirdi. Hani diyor ya: "Bir muhabbet kuşum vardı, o da yalnızlıktan öldü." Ne çok
Sevgilim sabahın erkenini seviyor.
Ben geceyi ve esmerliğini onun.
O dorukları seviyor, korkuyor bundan.
Ben rüzgarla buluşan tepeyi, tuhaflığı.
Ona bir yeşil gülümsüyor,
ben, hayatı delice sevdiysem nasıl,
diyorum, seni de öyle.
O kendi boşluğunda oyalanan günlerde
canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor,
ben göğe bakıyorum geceden.
Kendi çukurunu
Bütün devrelerin birbirine girdiği bir dünya zamanıydı, viraneydi zahir. Bizi ilmek ilmek sökmüşlerdi, hiçbir şey söktükleri yerde değildi.
Burası yeni bir yer.. her şey dingin ve her şey huzurlu olacak burada, dediydin. Öyle oldu. Bugün, çünkü, sebzeli makarna yaptım. Her şey dingindi. Bugün o sebzeli makarnayı yedim. Her şey sessizdi.