Birileri ekmek bulamıyorsa, herhalde, ötekiler fazla tıkındığı içindir; yükümlülükler birilerinin boğazını sıkıyorsa, o zaman, gereğinden fazla hakka konmuş başka birileri var demektir.
Birileri ekmek bulamıyorsa, herhalde, ötekiler fazla tıkındığı içindir; yükümlülükler birilerinin boğazını sıkıyorsa, o zaman, gereğinden fazla hakka konmuş başka birileri var demektir.
Birileri ekmek bulamıyorsa, herhalde, ötekiler fazla tıkındığı içindir; yükümlülükler birilerinin boğazını sıkıyorsa, o zaman, gereğinden fazla hakka konmuş başka birileri var demektir.
O zengin Fransa'da ambarlar boştur, icarlı mülkler fakirleşmektedir, Avrupa'nın en güzel göğünün altında uzanan o bereketli topraklarda ekmek bulunamamaktadır. Bu işin bir suçlusu olsa gerektir; birileri ekmek bulamıyorsa, herhalde, ötekiler fazla tıkındığı içindir; yükümlülükler birilerinin boğazını sıkıyorsa, o zaman, gereğinden fazla hakka konmuş başka birileri var demektir. Yavaş yavaş bütün ülkede, her açık seçik düşünüşün ve arayışın yaratıcı bir güçle başını çeken o boğuk huzursuzluk doğmaya başlar. Bir Voltaire'in, bir Jean-Jacques Rousseau'nun gözünü açtığı burjuva sınıfı kendi başına hükmetmeye, kınamaya, okumaya, yazmaya, haberleşmeye başlar; ufukta, büyük fırtınanın habercisi olan şimşekler çakmaya başlamıştır. Çiftlikler yağmalanır, feodal beylere tehditler gelmeye başlar. Büyük bir hoşnutsuzluk, kara bir bulut gibi nice zamandır bütün ülkenin üstüne çökmüştür.
Birileri ekmek bulamıyorsa, herhalde, ötekiler fazla tıkındığı içindir; yükümlülükler birilerinin boğazını sıkıyorsa, o zaman, gereğinden fazla hakka konmuş başka birileri var demektir.