Ölüm
Gördüm ki: Ölüm, ehl-i iman için bir terhistir; ecel, terhis tezkeresidir.Bir tebdil-i mekândır, bir hayat-ı bâkiyenin mukaddimesi ve kapısıdır, zindan-ı dünyadan çıkmak ve bağistan-ı cinana bir uçmaktır. Şualar
Risale-i Nur'da geçen bölüm: Şualar / 11.Şua / Meyve Risalesi / 11.Şua 4.mesele Yine Gençlik Rehberi’nde izahı var. Bir zaman bana hizmet eden kardeşlerim tarafından sual edildi ki: “Küre-i arzı herc ü merce getiren ve İslâm mukadderatıyla alâkadar olan bu dehşetli Harb-i Umumî’den elli gündür (şimdi yedi seneden geçti aynı hal) hiç
Reklam
8. Bir kısım insanlar vardır ki, “Allah’a ve ahiret gününe iman ettik” derler. Halbuki onlar inanmamışlardır. Tefsir: Bir kısım insanlarda vardır ki …>> |… üçüncü olarak şu anda ele alınan kimseleri ise, birinci kısımla ikinci kısım arasında, bir o tarafa, bir bu tarafa yalpalayıp duranlar, bir yerde karar kılamayanlardır. Aslında onlar kafirlerden daha kötü kimselerdir. Allah nezdinde en çok buğzedilenler bunlardır. Çünkü bunlar, hakkın karşısında batılı ve küfürü seçmişler, böylece hak ile batılı bir aldatma ve alay unsuru olarak ele almışlardır. İşte bu yüzden de, bunlar hakkında daha uzun ve fazla bilgi verilmiş, iğrençlikleri ve kötülükleri açık bir tarzda ortaya konulmuştur.
BİRİNCİ HİKMET: Tesettür, kadınlar için fıtrîdir ve fıtratları iktiza ediyor. Çünki kadınlar hilkaten zaîf ve nazik olduklarından, kendilerini ve hayatından ziyade sevdiği yavrularını himaye edecek bir erkeğin himaye ve yardımına muhtaç bulunduğundan, kendini sevdirmek ve nefret ettirmemek ve istiskale maruz kalmamak için, fıtrî bir meyli var.
Bilmek Ve Olmak Adlı Kitabımdan Alıntıdır 1984 yılında Konya'nın Çeltik ilçesine bağlı Torunlar köyünde dünyaya geldim. Köyümüz, hemen yanı başında velut bir derenin aktığı, ahalisinin neredeyse tamamının hayvancılık ve tarımla uğraştığı tipik bir Anadolu köyüdür. Çocukluğum annem olmadığından daha çok ninemin yanında geçmiştir. Bazı
Bir kısım gençler tarafından şimdiki aldatıcı ve cazibedar lehviyat ve hevesatın hücumları karşısında "Âhiretimizi ne suretle kurtaracağız?" diye Risale-i Nur'dan meded istediler. Ben de Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsi namına onlara dedim ki: Kabir var, hiç kimse inkâr edemez. Herkes ister istemez oraya girecek. Ve oraya girmek için de üç tarzda üç yoldan başka yol yok. Birinci yol: O kabir, ehl-i iman için bu dünyadan daha güzel bir âlemin kapısıdır. İkinci yol: Âhireti tasdik eden fakat sefahet ve dalalette gidenlere bir haps-i ebedî ve bütün dostlarından bir tecrit içinde bir haps-i münferid, yalnız başına bir hapis kapısıdır. Öyle gördüğü ve itikad ettiği ve inandığı gibi hareket etmediği için öyle muamele görecek. Üçüncü yol: Âhirete inanmayan ehl-i inkâr ve dalalet için bir idam-ı ebedî kapısı yani hem kendisini hem bütün sevdiklerini idam edecek bir darağacıdır. Öyle bildiği için cezası olarak aynını görecek. Bu iki şık bedihîdir, delil istemiyor, göz ile görünür. Madem ecel gizlidir; her vakit ölüm, başını kesmek için gelebiliyor ve genç ihtiyar farkı yoktur. Elbette daima gözü önünde öyle büyük, dehşetli bir mesele karşısında bîçare insan; o idam-ı ebedî, o dipsiz, nihayetsiz haps-i münferidden kurtulmak çaresini aramak ve kabir kapısını bir âlem-i bâkiye, bir saadet-i ebediyeye ve âlem-i nura açılan bir kapıya kendi hakkında çevirmek hâdisesi; o insanın dünya kadar büyük bir meselesidir.
Reklam
Teolojinin kla­sik tanımı ortaçağ filozofu Aziz Anselm'in "Anlama arayışında­ki iman " (Fides quaerens intellectum) sözlerinde bulunur. Bu ta­nım, çok daha önce Aziz Augustine tarafından yapılmış bir be­yanı yansıtır: "Ben anlamak için (önce) inanırım" (Credo ut in­telligam).
_Mason Cemiyetine Giriş: _Bir şahıs, kendi isteğiyle bir mason cemiyetine dahil olamaz. Aday olmak kelimesinin manası, başlangıçtır. Cemiyete giren de yola koyulmuş olandır. Cemiyete aday olacak şahıs, o cemiyetin aday organizasyonu tarafından seçilir ki bu husus cemiyetin sosyal karakterini belirtir. Yeni adaya ruhi tesirde bulunulur. Usullerin
271 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
DALALET VE ŞİRKİN SİHİRLERİNİ İPTAL EDEN ASA-YI MUSA
Kitab islamiyet inancının dışında olarak kabul edilen "dalalet, şirk, İktezathu't-tabiat" gibi fikirlere karşı imani meselelerin izahı ile tehvid inancı yani kainatın tek yaratıcısı olduğuna inanılan fikrin ispatı üzerinde yoğunlaşmıştır. ÜSTAD NURSI HZLERI imani ve İslami meselelerde şüpheye ve inkâra düşenler için
Asa-yı Musa (Büyük Boy-Sırtı Deri)
Asa-yı Musa (Büyük Boy-Sırtı Deri)Bediüzzaman Said Nursî · Envar Neşriyat · 20115,4bin okunma
_Az yemek, az uyku, az konuşmak ve herkesle düşüp kalkmamak. İşte doktora ihtiyaç olmaması için yapılması gerekenler bunlardır. _Az ye! Yedikten sonra hazmoluncaya kadar başka bir şey yeme! Zira şifa yemeğin hazmolunmasındadır. İnsanın sağlığını bozan yemek üzerine yemek yemektir. Tıp ilmi ki beyte sığdırılmıştır. Ve söylemenin güzeli de kısa
Reklam
Fetret Ehli; sözlükte "zayıflık, sakinlik, kesilmek" anlamlarına gelen fetret kelimesi dinî terim olarak, daha çok İsa (as) ile Peygamberimiz (sav) arasında peygambersiz geçen dönem için kullanılır. Bu dönemde yaşayan insanlara da "fetret ehli" denir. Eş'arî ve Maturidî âlimleri fetret ehlinin durumu hakkında ihtilaf etmişlerdir. İmam Maturidi'ye göre fetret dönemindeki insanlar Allah'ın varlığını ve birliğini aklen bulmak mecburiyetindedir. Aksi halde bu insanlar cehennemlik olurlar. İmam Şafii ve Eş'arî ise "Biz bir peygamber göndermedikçe azab etmeyiz." (Isra, 15) ayetine dayanarak fetret dönemi insanlarının ne halde olurlarsa olsunlar ehl-i necat (yani cehennemden kurtulmuş kimseler) olacağını kabul etmişlerdir. İmam Gazali insanları üç kısma ayırır. Birinci kısım: Peygamberimiz (sav)'in ismini duymamış, kendilerine İslâm tebliğinin ulaşmamış olduğu kimseler. Bunlar ehl-i necat olacaklardır. İkinci kısım: kendilerine İslâmiyet tebliğ edilmiş olanlar. Bunlar İslâm'ı kabul etmezlerse cehennemlik olurlar. Üçüncü kısım: İslâm'ın kendilerine yanlış tanıtıldığı kimselerdir. İmam Gazali "Kanaatime göre bunların durumu birinci gurupta olanların durumu gibidir" der.
Sayfa 137 - Süeda Yayınları
Kur'ân'ın birinci esası, tevhiddir. Kur'ân baştan sona, bizi yokluk âleminden, bu varlık âlemine getiren Allah'ın fiillerinden, isimlerinden, sıfatlarından ve zatından bahsederek "Bizi bu dünya uçağına getiren kim?" sorusunu cevaplandırır, Allah'ı bize tanıtır. Kur'ân'ın ikinci esası, ibadet ve adalettir. Adalet, her hak sahibine hakkını vermek demektir. İnsan üzerinde Allah'ın hakları ve insanların hakları olmak üzere iki kısım hak vardır. Allah'ın bizim üzerimizdeki hakları, ona iman ve ibadet etmektir. İnsanların nefsimizin, ailemizin ve diğer insanların bizim üzerimizdeki hakları ise, güzel ahlakla onlara muamele etmek, onların haklarını yerine getirmek ve tecavüz etmemektir. Kur'ân, baştan sona kadar, dünyada Allah'a ve diğer insanlara karşı vazifelerimizi öğreterek, hayatımızı nasıl düzene koyacağımızı gösterir. Böylelikle, "Bizi buraya getiren, niçin getirdi? Burada ne yapacağız?" sorularının cevabını tafsilatıyla öğreniriz. Kur'ân'ın üçüncü esası haşirdir. "Ölen insanlar nereye gidiyor?" sorusunun cevabını Kur'ân, ölen insanların yok olmayıp Allah'ın başka bir memleketi olan kabir âlemine intikal ettiklerini, kıyametin kopmasından sonra bütün insanların tekrar diriltileceği, mahşer yerinde hesaba çekileceği, bu hesap sonunda inanç ve ibadetlerine göre cennete veya cehenneme gideceklerini tafsilatla anlatır. Kur'ân'ın dördüncü esası ise risalettir. Kur'ân, her insanın aklını meşgul eden bu üç sorunun cevabını, bizlere ancak Allah'ın görevlendirdiği peygamberlerin öğreteceğini anlatır.
Sayfa 40 - Süeda Yayınları
Bir kısım gençler tarafından şimdiki aldatıcı ve cazibedar lehviyat ve hevesatın hücumları karşısında "Âhiretimizi ne suretle kurtaracağız" diye, Risale-i Nur'dan meded istediler. Ben de Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsi namına onlara dedim ki: Kabir var, hiç kimse inkâr edemez. Herkes ister istemez oraya girecek. Ve oraya girmek için de üç tarzda üç yoldan başka yol yok. Birinci yol: O kabir, ehl-i iman için bu dünyadan daha güzel bir âlemin kapısıdır. İkinci yol: Âhireti tasdik eden, fakat sefahet ve dalalette gidenlere, bir haps-i ebedî ve bütün dostlarından bir tecrid içinde bir haps-i münferid, yalnız başına bir hapis kapısıdır. Öyle gördüğü ve itikad ettiği ve inandığı gibi hareket etmediği için öyle muamele görecek. Üçüncü yol: Âhirete inanmayan ehl-i inkâr ve dalalet için bir i'dam-ı ebedî kapısı... Yani hem kendisini, hem bütün sevdiklerini i'dam edecek bir darağacıdır. Öyle bildiği için, cezası olarak aynını görecek. Bu iki şık bedihîdir, delil istemiyor, göz ile görünür.
Resim