Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Rabia Hilal

İnsan birini ancak üzerindeki maskeyle tanıyabiliyor, bu da o insanın gerçek yüzü olmayabiliyor. Kişi genellikle kendini takındığı maskenin ardına gizler, böylece bir anlamda görünmez olur
Reklam
Ğayz, öfkelerin en şiddetlisine denir. Fetih Sûresi'nin sonunda Allah'ın Müslümanları kısa zamanda kuvvetlendirmesi "onları yetiştirenin/zürra'nın çok hoşuna gider: "onların bu hali ile küffarı ğayza sürüklemek içindir. Gayza kapılanlar; dengeli ve doğru kararlar veremezler. Onun için ayet müminlere; ğazya gelince bunu yutmalarını ve gereği ile hareket etmemeyi emreder. Hz. Ömer'in Danışma Kurulu da düşmanı gayza getirmek, yanlış yaptırmak ve böylece mağlup etmek istiyorlardı. Bunun için; onlarla çok kere savaşmak, farklı komutan ve taktiklerle onları kızdırmak ve bezdirmek gerekiyordu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sonra o Necran Hıristiyanlarını yerlerinden sürgün için; Ya'lâ b. Münye'yi askerlerle Yemen'e gönderdi. Çünkü Rasulullah (a.s.m.): Ceziretu'l-Arap'ta iki dinin bir arada olmayacağını söylemişti.
Salit'i emir yapmamdan beni alıkoyan; ancak senin savaşa icabete çabukluğundur. Fakat savaşa çabuk davranmakta, bedevilerin büyük zayiatları da vardır. Durum şu ki; savaşı acele etmeyen güzel yapar.
Reklam
Hz. Ömer'in Hilafet Nutku
Hz. Ömer'e Halife olarak biat edilince Medine Mescidi'nde minbere çıktı. İlk basamağında ayakta durarak şöyle konuştu: "Cenab-ı Hak, beni işlerinize vekil tayin etti. Size faydalı olacağımı ümit ederim. Yüce Allah'tan da bana yardımcı olmasını, haklarınızı koruma hususunda bana ilhamda bulunmasını niyaz ederim. Çünkü ben zayıf bir kulum; bana ancak Allah'ın yardımı kuvvet verir. Halifelik vazifesini üzerime almış olmam inşallah ahlâkımdan hiçbir şey değiştirmeyecektir. Büyüklük Cenab-ı Hakk'a mahsustur. Kulların büyüklenmeye hakları yoktur. Hiç biriniz 'Ömer halife olunca değişti' demesin; ben hakkı nefsimden (kendimden) önce düşünürüm, onu daima başa alırım. Yaptığım işleri de size açıklarım. İçinizde haksızlığa uğrayan ve kendisine zulmedilen olursa bana haber versin. Çünkü ben de sizin gibi bir insanım; söylemezseniz bilemem." Sonra o minberde, ayakta olduğu halde şöyle dua etti: "Allah'ım, ben sert ve şiddetli biriyim; bana yumuşaklık ihsan eyle. Ben güçsüzüm, bana kuvvet ver. Ey Rabb'im, idaresini üzerine aldığım bu ümmeti doğru yola irşat (sevk) için bana güç ve kuvvet ver.
İlk olarak Muhacirler'den Abdurrahman b. Avf'ın bu mesele hakkında düşüncelerini sormuştu. Ömer'in hilafetine ne dersin deyince o aynen şöyle söylemişti: "Düşündüğünden daha iyidir. Fakat biraz sertliği var." Herkes Hz. Ömer'in sert karakterinin farkındaydı. Bunu Hz. Ebu Bekir de biliyordu ve ona şu karşılığı verdi: "Onun sertliği benim rikkatimi (yumuşaklığımı) dengelemek içindir." Sonra da ekledi: "İş başına düşünce hiddet ve şiddet gibi durumlardan vazgeçеr." .... "Onun içi dışından daha iyidir ve içimizde bir benzeri yoktur" -Hz. Osman
"Ben, zamanın insanlara uzayıp (asırlar geçip de) birinin şöyle demesinden korkmaktayım: 'Allah'ın Kitabı'nda recmi (onu emreden ayeti) görmüyorum' (Sonra sözlerini şöyle sürdürdü): 'Böylece Allah'm farzlarından bir farzı bırakmakla saparlar. Dikkat ediniz! Şüphesiz, recim evliyse, delil ortadaysa, gerçektir; hamilelik veya (zinayı) itiraf varsa..."
Rasulullah namazı kıldıracağı sırada, Hz. Ömer onu elbisesinden tutup çekti. Sonra önüne dikilerek Abdullah b. Übey'in yaptığı kötülükleri saydı. Namazını kıldırmasını istemiyordu. Ardından da şöyle sordu: "... Allah düşmanı Abdullah b. Übey üzerine namaz mı kılacaksın?" Hz. Peygamber gülümsüyordu. Hz. Ömer tekrar sordu: "Allah seni münafıklar üzerine namaz kılmaktan nehiy etmedi mi?" Böyle bir nehiy yoktu. Rasulullah farklı düşünüyordu. Ona şunları söyledi: "Ben, iki tercih arasındayım (ve tercihimi yaptım). Yüce Allah şöyle buyurdu: 'Onlara ister mağfiret dile, ister dileme. Kendilerine yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla mağfiret etmeyecektir," .... Olayın üzerinden çok geçmeden gelen bir ayet Hz. Peygamber'e şu ihtarda bulundu: "Onlardan ölen biri üzerine asla namaz kılma ve onun kabri üzerinde ayakta durma! Çünkü gerçekten onlar Allah ve Resulü'nü inkâr ettiler ve fasıklar olarak öldüler. " Tevbe 9/84 Ayet, Hz. Peygamber'e ve onun şahsında ümmetine bir uyarı niteliğindeydi ve Hz. Ömer'in düşüncelerini teyit ediyor, onu destekliyordu. Burada vahiyle onun düşünceleri birbirine uygun düşmüştü. Bu tür muvafakat, Hz. Ömer için birkaç yerde gerçekleşmiştir. Bu ayetten sonra Resul-i Ekrem (a.s.m.) hiçbir münafığın cenaze namazını kılmadı, defin sırasında mezarı başında da bulunmadı.
"Namazdan muaf olmaya gelince, içinde namaz olmayan dinde hayır yoktur."
Reklam
Hz. Bilal ezan okurken, hâlâ dağlarda can korkusuyla dolaşan tek tük insanlar görülüyordu. O sırada Ebu Süfyan, Attab b. Esid, Ebu Cehil'in kardeşi Haris b. Hişam ve yanlarındaki birkaç kişi daha ezanı dinleyenler arasındaydı. Mekkeliler olayı yorumlamaya başladılar: "Ey Allah'ın kulları, Kâbe üzerinde ezan okumak bu kara köleye mi
Hz. Ömer'in Utanması
Mekke fethi sonrası Hz. Ömer, İslam öncesi yaptıklarından söz ederek Ebu Süfyan, dayısı Haris b. Hişam ve Safvan b. Ümeyye'nin yaptıklarını başlarına kakmayı düşündü ve düşüncesini Hz. Peygamber'e dile getirdi. Ama Rasulullah Mekkelilere hitabesinde şöyle demişti: "Benimle sizin haliniz, Yusuf'un kardeşlerine dediği gibi olacaktır. Bu gün size hiçbir kınama, ayıplama ve başa kakma yoktur." Hz. Ömer bu sözler üzerine kendisinin yersiz düşüncesinden dolayı pişmanlık duymuş ve yaptığından dolayı Rasulullah'tan utanmıştı. Onun da insanlık gereği bazı hataları oluyordu. Şu kadar var ki; önemli olan hatayı anlayıp ondan dönmek ve onda ısrar etmemekti. Hz. Ömer de gelişmeye açık, sürekli yeni şeyler öğrenen, buna göre kendini geliştiren ve hatalarını telafi yoluna giden biriydi. Söz konusu olay da bu özelliğine işaret etmekteydi. Rasulullah'ın sözleri üzerine hemen hatasını anlamış ve bundan dönmüştü. Ayrıca o, o gün yaşadıklarını daha sonra hatıralarında zikretmiş ve bunu anmakla, kendi üzerinden başkalarına ders çıkarmaları imkânını da vermişti. Yani o kendi kendini eleştiriyor, yeri gelince hatalarını başkalarına da anabiliyordu. Demek o kendini eleştirebilecek, hatalarını itiraf edecek kadar kâmildi. Bu durumu olgunluğunun ve kendini aşmanın işaretiydi.
"Ebu Cehil oğlu İkrime, yanınıza mümin ve muhacir olarak geliyor; bu açıdan babasını sebbetmeyin (onun hakkında kötü konuşmayın), çünkü ölü hakkında seb, şu diriyi üzüyor ve ölüye ulaşmıyor."
Cahiliye döneminde Zeyd b. Amr b. Nüfeyl, yani Hz. Ömer'in amcaoğlu Zeyd, Hanifler arasında yer alıyor ve putlara tapmıyordu. Hz. Peygamber onun hakkında yaptığı bir değerlendirmede: "Yub'asu ümmeten vahdehû yevme'l-kıyâmeti: O kıyamet günü tek başına bir ümmet olarak diriltilecek" buyurmuştu.” Bu kişi Hz. Ömer'in öz amcası Amr b. Nüfeyl’in oğluydu.
280 syf.
·
Puan vermedi
Ukde
UkdeMehtap Güngör
8.5/10 · 906 okunma
835 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.