Başkalarının konuşmalarına kulak misafiri olduğumda, sıklıkla insanların birbirlerine ne kadar az ilgi gösterdiğine şaşıyorum. Aslında karşılıklı konuşma gibi görünen şeylerin, konuşmacıların sırayla değiştiği monologlar olduğunu görüyorum; her biri karşısındakinin söylediklerini sadece kendi düşüncelerini ve çağrışımlarını harekete geçirmek üzere kullanıyor. Hatta, bazen, dinleme sanatını, kaybolma tehlikesi ile karşı karşıya olan bir türe benzetiyorum. Psikoterapinin modern şehir hayatında bu kadar başarılı olmasının sebeplerinden biri de bence insanların haftada en azından birkaç dakika biri tarafından dinlenme ihtiyacını karşılamasıdır.
Sayfa 17-18 – Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları, 3. Baskı, Aralık 2021
Ne var ki bizim gibi kıymetli vaktinin bir kısmını geçimini sağlamaya, diğer kısmını zevk ve sefahate adamış gençlerin mezarlıklarla ilgilenecek vakti mi olur! İşte ben de o zaman, vaktimi anlamsız şeylerle geçiren bir gençtim. Söylediğim gibi bu mezarlığın her gün önünden geçtiğim halde yalnız duvarının intizam ve sağlamlığını takdire bir dakika feda ederdim. İlk hallerimle son hallerim arasındaki çelişkiyi anlatabilmek için kendim hakkında birkaç söz söylemem gerekiyor.
Reklam
Ben ki o güne kadar her uyanışımda en basit şeylere, sütlü kahve fincanına, yağmurun sesine, rüzgârın uğultusuna hep gülümsemiştim, birkaç dakika sonra doğacak günün ve onu takip edecek günlerin hiçbirinin bana meçhul bir mutluluğun umudunu bir daha asla getirmeyeceğini, sadece çektiğim işkenceyi devam ettireceklerini hissettim. Hayata hâlâ bağlıydım, ama hayattan artık acıdan başka şey bekleyemeyeceğimi biliyordum.
Sayfa 475Kitabı okudu
Gülmek ruhun ilacıdır. İçinden gelmiyorsa bile bir aynaya bak ve birkaç dakika gül. Kendini harika hissetmekten alıkoyamayacaksın. William James, 'Mutlu olduğumuz için gülmeyiz. Güldüğümüz için mutluyuzdur,' demiş.
Sayfa 133
Ne çok istek. Ne çok özlem. Ve ne çok acı, yüzeye ne kadar yakın, yalnızca birkaç dakika derinde. Yazgı acısı. Varoluş acısı. Hep orada olan, yaşam zarının hemen altında sürekli uğuldayan acı. Ulaşılması böylesine kolay olan acı.
Sevdiğim insanlar yanımdayken zaman kavramı…
“Her saat başında, sanki bir önceki saati haber veren çan çalalı henüz birkaç dakika geçmiş gibi gelirdi bana; … , bu iki yaldızlı işaretin arasında kalan küçücük mavi yay parçasına altmış dakikanın sığmasına inanamazdım.”
Reklam
"Ne var?" Telefonu omzumla çenemin arasına kıstırdım ve başparmağımla Angelina'nın klitorisine masaj yaparken diğer elimin parmaklarını içine kaydırmaya devam ettim. "O'Neil aradı," dedi Roman. "İlginç." Angelina'nın klitorisini hafifçe çimdikledim ve inil- dediğinde gülümsedim. "İrlandalı ne
Sayfa 138
Aklım Uraz'daydı. Uraz birkaç dakika sonra aramıza döndüğünde telefon konuşması ile ilgili bir açıklama yapmadı. Ben de yüzüne bakmamayı tercih ettim. Bir yıl uzun bir süreydi. Nereden bakarsan bak, kime sorarsan sor uzundu. Her şeyi değiştirecek kadar uzun, herkesi değiştirecek kadar fazlaydı. Belli ki bu bir yıl her şeyi sandığımdan da fazla değiştirmişti ve benim hiçbir şeyle mücadele edecek gücüm yoktu. Tek mücadelem kendim için olmalıydı, yalnızca hayallerim için. İçimdeki öfke ve kıskançlık ağrıları karnımda dolaşırken arkama yaslandım ve derin bir nefes aldım. Gözlerimi kapattım. Onlar sohbet ederken kendimi o an oradan olabildiğince sıyırdım.
İmge ilk kez ortaya çıktığı yerden ve zamandan -birkaç dakika ya da birkaç yüzyıl için- kopmuş ve saklanmış bir görünüm ya da görünümler düzenidir.
Sayfa 10
Bu ünlü psikiyatrist bir gün ünlü bir soprano adına acil bir çağrı alır. Ertesi akşam bir opera performansı olan hanımefendi- nin aniden sesi çıkmaz hale gelmiş, gelen diğer uzmanlar boğa- zında hiçbir fiziksel arıza tespit edemedikleri için bir psikiyatrist tarafından da görülmesini önermişler. Psikiyatrist, divanın bulun- duğu eve götürülür. Kadının sesi hiç çıkmadığından, kendisine yöneltilen sorulara yazarak karşılık verir. Beraberlikleri ilerledik- çe ortaya bir hikâye çıkar. Kadın son sevgilisiyle daha önce hiç denemediği bir cinsel deneyim yaşamıştır: oral seks. Bu tecrübe onda yoğun suçluluk duyguları yaratmış, bunu bir travma olarak yaşamıştır. Psikiyatrist sopranodan birkaç dakika izin ister ve odadan çıkar çıkmaz mutfağın nerede olduğunu sorar. Bir süre sonra odaya, sağ elini bedeninin arkasında tutarak döner. Sopra- no meraklı gözlerle ona bakarken birden sağ elinde tuttuğu sosisi çıkarıp "Bunu ağzınıza alın!" der. Ve o anda oda sopranonun se- siyle çınlar: "No!.." Ya da belki "Nein!.." Metni İngilizce oku- muştum. Primadonna ertesi akşam sahneye çıkar ve performan- sını icra eder. Psikiyatride "kriz müdahalesi" denen bu olay, aynı zamanda psikoterapötik bir teknik sayılır.
Sayfa 86 - MetisKitabı okuyor
Reklam
"Konumu bulsan bile eğer oradalarsa ve iyi durumda değillerse onları tek başına kurtaramazsın. Senin için bir sey yapmamı ister misin?" diye sordu Seden, Araz kapyı açtı ve ceplerini kontrol etti. "Ne yapabilirsin ki?" diye sordu aklı karmakarışık ve telaşlı bir halde. "Gazeteci bir arkadaşım var, çok güvenilir. Bunu son dakika haberi yapmasını sağlayabilirim, oraya ekipler göndertebilirim. Tek istediğim gizli kalmak." Araz Seden'in teklifine birkaç saniye düşündükten sonra yanıt verdi. "O siktiğimin yapımcısının yaptıklarını herkese duyurmayı mı öneriyorsun?" "Evet Araz, aramalar televizyonda yapılırsa gizli kalamaz. Aksi takdirde aramalara engel olunabilir.'' "Tamam, yap o zaman." dedi Araz telaşla. yüzü kıpkırmızıydı, öfkeden delirmek üzereydi, "Tek ricam bunu ben çıktıktan bir saat sonra yapman. Onları önce ben bulmalıyım. Kimse duyup engel olmamalı.'' ''Tamam, tamam... Nasıl istersen. Telefonundan numaramı siler misin? Lütfen." Seden'in son isteğine sadece başını sallayarak karşılık verdi ve binadan koşarak çıktı Araz.
''Yarışmaya başlayacakları gün birkaç ülkenin de ricasıyla yarışmanın ilk bölümlerini banttan yaynlanması kararı alındı. Yarışma yeraltında geçecekti, herkesin sorun yaşama ihtimali vardı. Bunu göze alarak hemen canlı yayına geçemezlerdi. Bu Taylan'ı fazlasıyla mutlu etti, çünkü daha yarışmacıları bile oraya sokmadan sorun yaşamaya başlamıştı. Aşağının elektrikleri gidip geliyordu. Son dakikaya kadar ekipten ayrılanlardan öte Taylan'ın ekipten çıkardığı da birçok isim oldu. İşte ben onlardan biriyim. İşimizin buraya kadar olduğunu, küçük bir ekiple devam etmenin yeterli olacağını ve hatta belki de yarışmanın iptal olacağını anlatarak bizimle yollarını ayırdı. Tutarsız konuşmaları vardı ama son dakika iptal olan projeler bu sektörde çok normal karşılanır. O yüzden kimseye çok da tuhaf gelmedi. Hatta 'Umarım iptal olur' dediğimi hatırlıyorum. Oranın yarışmacılar için tehlikeli olduğu fazlasıyla belliydi.'' Sonra Araz'a bir kağıt daha uzattı. "Bu nedir?" diye sordu Araz. "Bu benim projeden ayrıldığımı gösteren belge. Belki inanmazsınız diye..." Araz onu da incelerken aklını kaybedecek gibiydi. Nefesi daralıyordu, tek istediği kardeşini bulmaktı. "Benim projeyle yolumun ayrılması bu şekilde oldu. Ekipte tanıdığım kimse kalmadı, onlar yollarına küçük bir ekip olarak devam ediyorlardı. Yarışma ise hiçbir zaman yayınlanmadı, iptal olduğunu düşündük. Ta ki ben telefonlar almaya başlayana kadar..." dedi ve derin bir nefes aldı Seden.
EFELYA Roman Mehmet Binboğa Değerli Kardeşim Mehmet BİNBOĞA’nın üzerinde yıllardır çalıştığı ve merakla beklenen o romanı ; EFELYA bu ayın başlarında okurlarıyla buluştu.MÜHÜR KİTAPLIĞI’ndan çıkan roman 407 sayfadan oluşuyor. EFELYA,romanda ustalığının ilk armağanı Mehmet BİNBOĞA’nın.Genel çizgileriyle belirtmek gerekirse klişeleşmiş bir dille
"Kumru, çık dışarı." dedi öfkeyle, "Bu ev hiç sağlam değil. Adım attıkça sallanıyor. Buradan kurtulmamıza ramak kalmışken kendini tehlikeye atmana izin veremem." Beni kolumdan tutup kapıya doğru çekerken ondan kurtuldum. "Kumru çık ve beni bekle!" dedi aynı öfkeyle. "Sensiz çıkmam. Sağlam degilse beraber çıkarız, ya da beraber kalıız. İzin ver sadece birkaç dakika kalıp evi seninle birlikte arayaym. Hızlıca çıkarız. Bize zaman kaybettirme Uraz!"
“ İyi anıların kokusu bebek pudrasını andırıyor galiba. Belki babaannem hep pudra kullandığı için böyle düşünüyorumdur. Kötü anıların kokusu gereğinden fazla olgunlaşmış meyvelere benziyor. Ama bütün anılar, birkaç dakika sonra burnunuzu ya da gözünüzü yakmaya başlar. Bu yüzden onları uzun süre koklamamak en iyisi.”
Resim