Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
20.Bölüm : İlk Röportaj
"Herkese merhabalar, ben Kumru Sonat.'' diye mırıldandım, "Bir diğer deyişle, 889." Gülümsedim ve derin bir nefes aldım. "Şimdi sizlerden gelen birkaç popüler soruyu yanıtlayacağım. Umarım istediğiniz cevapları verebilirim." Ekrana merakla baktım ve karşıma gelen ilk soruyu okumaya başladım. "İlk sorumuzu okuyorum,'' diye mırıldandığım an ellerimin titrediğini fark ettim, "Sevgili 889, sana beyaz çok yakışıyor, neden hep siyah giyiyorsun?" Güldüm ve ellerimle üzerimdeki kıyafetleri gösterdim. "Bugün bu sorunun geleceğini hissetmişim sanki... Bundan sonra daha çok beyaz giyeceğim, söz. Pekala, şimdi diğer soruya geçiyorum. Evet..." diyerek gözlerimi kısarak ekrana baktım ve diğer soruyu okumaya başladım.
"Savaş ve Barış" Hakkında Birkaç Söz
Öldürmenin hem maddi hem manevi anlamda kötü bir şey olduğu dünyanın yaratılışından bu yana bilindiği hâlde neden milyonlarca insan birbirini öldürdü? Çünkü arıların sonbahar yaklaşırken birbirlerini öldürmesi, erkek hayvanların birbirini öldürmesi gibi insanların da birbirlerini öldürerek o temel zooloji yasasını uygulamaları kesinlikle zorunluydu. Bu korkunç soruya başka bir yanıt verilemez.
Sayfa 10 - Savaş ve Barış, I.CiltKitabı okudu
Reklam
SANAT ADAMI ATSIZ RUHLARA İŞLEYEN ŞİİR. Atsız'ın sanat hayatı şiirle başlar. Biz de onun şiiriyle başlayalım.
"Ahmedî-Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman" Çalışma, Atsız'ın hazırladığı ve 1949'da Türkiye Yayınevi tarafından yayımlanan Türkiye Tarihleri I adlı eserin 1-35. sayfaları arasında yer almaktadır. Atsız'ın çalışması, Ahmedi'nin İskendernâme'sinin sonunda yer alan Osmanlılarla ilgili bölümün ilmî yayınıdır.
Oruç Beğ Tarihi Tercüman 1001 Temel Eser dizisinden çıkmış, 1972'de İstanbul'da basılmıştır. Kitabın iç kapağında "Atsız" adı, "Baskıya hazırlayan" olarak yer almıştır. Edirneli Oruç Beğ tarafından muhtemelen 2. Beyazıd devrinde yazılan tarih, Osmanlıların ilk dönemleri için, fakat özellikle "II. Murad ve Fatih
Kampanya: Atsız Affedilmelidir! Atsız'ın hapse atılmasıyla ilgili ilk protesto bir Alman bilim adamından gelmiştir: Dr. Heinrich Georg Baum. 20 Kasım 1973'te Bon'daki Türkiye Büyükelçisi Vahit Halefoğlu'na yazdığı bir dilekçede olayı protesto ettiğini ifade ediyor, Cumhurbaşkanı'na da bir dilekçe yazdığını belirtiyor ve
Reklam
1943 yılında Atsız yeniden dergi çıkarmaya teşebbüs eder. Atsız Mecmua'nın devamı olacak olan dergi Türk Sazı adını taşıyacaktır. İmtiyaz, Nejdet Sançar'ın eşi Reşide Sançar adına alınmıştır. Bayilerle anlaşmaları yapılan, Tasvir ve Cumhuriyet gazetelerinde ilanları çıkan dergi 15 Mayıs'ta dağıtıma verilmek üzere 14 Mayıs'ta
Siz olsanız ?
… bir kadın eşiyle birlikte sinemaya gider. Adam Rita Hayworth’un hayranıdır ve eve gittiklerinde onun dişisel çekiciliğini beğendiğini dile getirecek kadar düşüncesizdir. Karısı onun bu bir anlık tutkunluğuna gücenir. … Tartışmanın sonunda kocası ona çok aşağılık bir adam olarak görünür. Evde, oturma odasındaki kanepenin üzerine kendisine bir yatak yapar. Ve bütün bunlar adamın tanımadığı ve yalnızca beyazperdede gördüğü bir kadına duyulan kıskançlıktan ötürüdür! Şimdi durumu tersine çevirelim ve kocasıyla birlikte sinemadan dönen kadının, erkekliğini ve kişilik gücünü övdüğü bir erkek sinema yıldızından hayranlık ve sevecenlikle söz ettiğini varsayalım. Koca, benzer biçimde davranır mıydı? Bu hiç de olası değildir. Belki de o, sinema yıldızı hakkında birkaç aşağılayıcı şey homurdanırdı ama kesinlikle kendisini karısı kadar gücenmiş hissetmezdi ya da her şeyden önce, karısıyla paylaştığı yatağı terk etmeyi düşünmezdi. O, karısına fiziki olarak yakın bir erkeği kıskanabilirdi, ama beyazperdedeki bir gölgeyi kıskanamazdı.
Hans Castop ağacın altından çıktı ve koluna birkaç tane kar tanesinin düşmesine izin verdi, onları bu işi bilen birinin gözüyle incelemek istiyordu. Minicik biçimsiz paçavra parçalarına benziyorlardı ama onları birçok kez büyüteci ile incelediği için onların narin ve değerli küçücük mücevherler olduğunu biliyordu - değerli taşlar, yıldız biçiminde nişanlar ve pırlanta broşlar -, en yetenekli mücevherci bile böylesine oya gibi minyatürler yapamazdı. Bu milyarlarca büyülü yıldız, bu yığınla küçücük görkem insan gözü görsün diye oluşmamıştı ve hiçbiri öbürünün aynı değildi. Yaratıcılığın verdiği sonsuz zevkin ürünleriydi bunlar ve tek bir ana kurgunun, eşkenarlı, eş açılı altıgenin süslemeleri ve incelikli farklılıkları olmalarına karşın, bu soğuk ürünlerin her biri, değişmeyen bir ölçüye ve kurala uyuyordu. Evet, ürkünç olan da buydu. Kar taneleri çok düzenliydi, oysa aynı madde yaşam söz konusu olduğunda aynı düzenliliği göstermiyordu. Yaşam böylesine kusursuz bir düzenlilikten ürküyor ve ölümün gizi gibi böyle bir şeyi ölümcül diye algılıyordu. Eski tapınakların mimarlarının bilinçli olarak dizi sütunların arasına fark edilmeyen küçük sapmalar yapmalarının nedenini anladığını düşündü.
Sayfa 171
Acaba yazı niçin bazı toplumlarda ortaya çıktı ve bazı toplumlara yayıldı da birçoklarına ulaşmadı? 1)İlk yazı biçimleri tam anlamıyla bitmiş ve açıklık kazanmış durumda değildi veya karmaşıktı, ya da bunların üçü de söz ko- nusuydu. Örneğin, en eski Sümer çiviyazısıyla normal düzyazı yazma olanağı yoktu, telgrafsı bir stenoydu, adlar, sayılar, ölçü birimleri, sayıları verilen nesnelerin adları ve birkaç sıfat gibi sınırlı bir sözcük dağarı vardı. 2) Bununla ilişkili bir başka engel de bu ilk yazıları öğrenip kullanan insan sayısının az olmasıydı. Yazı yazmayı ancak kralın ya da tapınağın hizmetinde çalışan uzman yazıcılar bilirdi.
636 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.