Ben o zamanlar on altı yaşındaydım,lise birde. İnce uzun bir oğlan. Saçlarım kirpi gibi dik duruyor; ne yana,ne geriye taranmıyor,beni deli ediyordu.
Babam "İnatsın inat... İnatçı adamın saçı yatmaz. Dedene çekmişsin besbelli. Keşke annene benzeseydin."diyordu.
Keşke...
Annemin lepiska gibi yumuşacık,sarı saçları vardı. En çok o mavi gözlerini özlüyorum. " Benim oğlum okuyacak,yüksek bir memur olacak" der,sonra da göz ucuyla babama bakardı. Sanki anlaşmışlar gibi babam da ona bakar,dudaklarında muzip bir gülümseme:
"Hıh... Biz okuduk,bir şey olduk sanki" diye omuz silkerdi.
Ne zaman annem aklıma düşse,o vagondan evi hatırlıyorum. Sisler arasında beliren bir masal gemisi gibi.
Yalnızlık nasıl muhtelifse,sessizlikte muhteliftir.
İnsan sessizlikte yürür hep. Sokakları,kalabalık yolları terk ettiğiniz anda sessizlik her şeyi şeffaflaştırır. Her şey sakin, tetikte ve istirahat halindedirler. Dünyanın dırdırı, uğultusu, homurtusu ardınızdadır artık. Yürürken ilkin kulaklarda muazzam bir soluk olarak belli eder kendisini sessizlik; bulutları dağıtan ferah bir rüzgâr gibi algılarsınız onu.
Meselâ ormanların sessizliği farklıdır. Ağaç kümeleri etrafımızda hareketli,değişken duvarlar oluşturur. Çoktandır var olan yollarda,yılankavi dar toprak şeritlerinde yürürüz. Yön duygumuzu çabucak yitiririz.
Buralarda ürkek ve tedirgindir sessizlik.
Karda yapılan yürüyüşlerin sessizliği vardır. Beyaz göğün altında boğulan adım sesleri. Dal kıpırdamaz. Her şey, hatta zaman bile buz tutmuş,sessizlikte felç olmuştur. Her şey durmuş bütünleşmiş,katmerlenmiştir.
Bu paragrafta tırnak içine alınmış gibi,askıda,temiz,öz tepeden bakan bir sessizlik.
Nihayet gecelerin emsalsiz sessizliği vardır...
Selamlıyorum
İnsan olduğumu hatırlamak ve hatırlatmak için. Şapkamla değil başımla. Bir esenlik cümlesi bırakarak nefes aldığımız havaya. Çırpınan kanatları var selamın,tedirginliğin değil dinginliğin işareti. Ben selam vererek bu dinginliği paylaşıyorum seninle. Değerlisin benim için,diyorum. Sen de öylesin benim için, diyorsun bana selamı iade ederek. Farklı yönlere gittiğimize bakıp birbirimizden uzaklaştığımızı sananlar yanılıyorlar. Birbirine selam vermiş iki kişi nerede yaşarlarsa yaşasınlar gökyüzüne baktıklarında aynı çatı altında olduklarını fark ederler. Orada gümüşten bir hilal vardır çünkü. Nereye vurulmuşsa bu mühür orayı aydınlatmış tır. Karanlık şehir aydınlık şehre,karanlık orman aydınlık ormana dönüşmüştür.