Sapkınlık gibi bence,bu kadarda aşık olunmaz:)
NAZIM ve AŞKLARI Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da, Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekte, Yani yürekte… Diyor Nazım… Siyasi hayatı bir yana, edebi kişiliğinin şekillenmesine sebep olan aşkların Tahir’i… 20 Kasım 1901’de Selanik’te dünyaya geldi Nazım Hikmet. Ailesi 40 gün için bir yaş
Aysel / İsmail Kılıçarslan.
'Bir bakışın ölmem için yetecek Anla Mona Rosa ben bir deliyim’ Şiiri aynada kaç kaç çalıştığını hatırlamıyordu bile. Bir nefeste, vurguları doğru yaparak, sesini alçaltıp yükselterek, hiç telaffuz hatası yapmadan okuması gerekiyordu. Okuması şarttı. Bunun başka bir yolu yoktu. Şöyle planlamışlardı: Aysel okuldan çıkarken peşine düşecek,
Reklam
GERÇEKLE YÜZLEŞMEKTEN KAÇINMAK..
Budizmin kurucusu ve Budha olarak da anılan Siddhartha Gautama, öğretisini yaydığı yıllarda rahiplerine şöyle bir öykü anlattı: Genç yaşında dul kalan bir baba, yaşamını biricik oğluna adamıştı. Yavrusunu evde bırakıp köy dışına işe gittiği bir gün, haydutlar köyü bastılar, tüm evleri yaktılar ve küçük oğlunu kaçırdılar. Dönüşünde bir harabe yığınıyla karşılaşan baba, umutsuzca çocuğunu aradı. Dumanları tüten köyde bir çocuğun yanmış cesedini bulunca, oğlunun kalıntıları sandı. Usulünce bir cenaze töreni hazırladı, cesedi tamamen yaktı, külleri topladı ve bir torbaya doldurdu. Omzuna astı ve hiç çıkarmadı. Bitmeyecek bir yasa girmişti. Artık gittiği her yere külleri koyduğu torbayı da götürüyordu. Oysa oğlu yaşıyordu ve yıllar sonra bir gün haydutların elinden kaçmayı başardı. Günlerce yürüyerek köyün yolunu buldu. Bir gece geç vakit, babasının yıkılanın yerine yaptığı yeni evin kapısını çaldı. Baba sordu: - Kim o? - Benim, oğlun. Kapıyı aç baba! Oğlu sandığı çocuğun küllerini yanından hiç ayırmayan mutsuz baba, sefil biri kendisiyle alay ediyor sandı. - Defol, diye bağırdı. Çocuğu defalarca kapıya vurdu ve babasını açmaya, kendisiyle konuşmaya çağırdı. Ama hep aynı yanıtı alıyordu: Defol! Umudunu yitiren oğul, sonunda bir daha dönmemek üzere gitti. Budha Siddhartha, öyküyü bitirince başını önüne eğdi. Bir an sustu. Sonra başını kaldırıp rahiplerine baktı ve ağır ağır: “Eğer bir fikre, mutlak gerçekmiş gibi sarılırsanız; gerçeğin ta kendisi gelip kapınıza vurduğunda, o kapıyı açmak ve gerçekle yüzleşmek yeteneğiniz kalmaz.
İbn Şihâb ez-Zuhri Rahimehullah şöyle der; "Âlimlerimiz derlerdi ki: Sünnet'e sarılmak, kurtuluşa ermektir." İmam Mâlik de şöyle demiştir: "Sünnet,Nuh'un gemisi gibidir; ona binen kurtulur, geride kalan boğulur." Böyledir, çünkü Sünnet, Şeriat ve bunların çizdiği yol, kulları Cenâb-ı Hakk'a götüren dosdoğru
METAFİZİK SOSYOLOJİLER - HİKMET KIVILCIMLI
"Medeniyet yedi bin yıldır hep şunu öğretmişti: İnsanın ve toplumun alınyazısını insanüstü güçler yönetir... Ardarda gelen İngiliz, Fransız ve daha sonraki kapitalist devrimler bu kanıyı iskambil kağıdından şatolar gibi yıktı. Bu sonuç, burjuva bilimi ve toplumu için önce büyük bir zafer oldu. Burjuva düşünürlerinin dedikleri çıkmıştı. Ne var
Modern Takva Diye Bir Şeymi Olur Ya‏ “Ayy, kapalılık sana çok yakışıyor. Bence kapanmalısın“ Bu cümle problemli. Hemde öyle böyle değil. Tesettürün amacını tamamiyle ortadan kaldırabilecek kadar güçlü bir cümle. İsterseniz tesettür ayetlerini tekrar bi hatırlayalım: “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.