13 Kasım 2017' de ilk kez okumuşum kitabı.
"-Senden son bir ricam olacak.
-Buyur.
-Şu yandaki camide son bir defa sabah ezanı oku. Sonra git. Sesin bende kalsın istiyorum, içimde kalsın."
Bu satırların altını çizmişim yine. Huzur Sokağı' ndan Bilal ve Feyza' nın son vedalarındaki ezan sesini not etmişim kenarına. Yaklaşık iki yıl
Mustafa Kutlu' nun tabiriyle "hikaye ile roman arasında bir kitap" Mavi Kuş. Kuş desen değil, mavi desen hiç değil. Yılgın, bitkin bir kasabanın en az kasabası kadar yılgın ve bitkin otobüsü. Peşinde takılmış bir uçurtma ile yavaşça ilerliyor hikayenin sayfalarında ağır aksak. Su kaynatıyor, lastiği patlıyor akşamın bir vakti. Şoför
Rüzgarlı Pazar hazirana yakın bir mayıs gününde açıyor kapılarını tüm yoksullara. Aslında bu kapı hep açıktı ya amma velakin biz pek bakmadan bakar körler gibisinden geçip gidiyoruz diye tutmuş Mustafa Kutlu iğde kokusunun altına Duran ile bağdaş kurmuş, başlamış anlatmaya. Anlatmak ki nasıl anlatmak. En baştan. Rüzgarlı Pazar' ın efradından,
Seyyah İbn Battuta doğup büyüdüğü şehri terk ederken yolunun düşeceği şehirleri belli ki bilmiyordu. Sekiz yıl yedi ay on üç gün önce bu şehri terk ederken belki de sadece bir yıldızın ardına takılmış, yürümüştü. Belki de rüyalarına yollar serpilmişti ve uyandığında rüyalardan arda kalan o buruk tadın peşine takılmıştı. Ne olmuşsa olmuştu işte. O
"Küçük Paşa" Ebubekir Hazım Tepeyran' ın tek romanı. Nabizade Nazım' ın "Karabibik" romanından sonra "köyü ve köylüyü konu edinen" ikinci roman.
Eser Hicri 1312 yılının Şubat ayında başlar. Miladi 1894 yılı. Osmanlı Devleti' nin son dönemleri. Orta Anadolu' da bir köyde (muhtemelen Niğde' nin bir köyünde) yaşayan
