Tamamlanmamış her aşk, hatırlamaya mahkum bir hikayedir. Gözlerimizdeki o ışıltı, dokunamadığımız eller, duyamadığımız fısıltılar... Her biri, yüreğimizin en derin köşesinde saklı kalan, bitmeyen bir özlemin parçaları. Bu yarım kalan sevdalar, gökyüzüne ulaşamayan yıldızlar gibidir, ulaşılmaz ve sonsuz.
Bir bakışta başlayıp, bir ömür süren bekleyişler... Kavuşmaları mahşere kalmış, zamanın ötesindeki bir aşkın bekçileri. Her veda, bir sonraki buluşmanın hayaliyle çırpınırken, her buluşma, belki de son kez sarılmanın hüznüyle yoğrulur.
Ve işte, zamanın kıyısında duran bu aşıklar, kavuşmanın sadece bir ümit olduğu bu dünyada, belki de ancak mahşerde birbirlerine kavuşacaklar. Orada, zamanın ve mekanın son bulduğu yerde, tamamlanacak tüm yarım kalmış sevdalar. Ama şimdilik, her hatıra, her özlem, her bekleyiş, sadece kalplerinde yaşayan birer hikaye olarak kalacak. Mahşere kalan bu kavuşma, aşkın en saf, en temiz haliyle yankılanacak sonsuzluğun derinliklerinde.