Annenin, babanın, varsa ağbinin, ablanın isteklerini kendi isteklerin sanıyorsun da çok sonraları haberin oluyor bundan. Ne zaman fark edersin bilmem... Ama insan, bir gün, kendini hiç tanımadığı bir hayatın içinde buluyor.
Birol Tezcan'ın acı gerçeklerle birlikte kırsal mizahı da sos olarak katıp kısa hikayeler biçiminde sunduğu kitap, hastanede yaşanan olaylara odaklanıyor. Çaresizlik, fakirlik ve bekleyiş gibi kavramların ete kemiğe bürünüp ben buradayım dediği hikayeler, kimi zaman vicdan sızlatırken, kimi zamansa bıyık altından güldürüyor. Kitaptaki en iyi hikaye Kahve Falı'ydı bana göre.
Kitap tasarımından da kısaca söz etmek gerekli. Ot dergide yer alan bir hikayenin en vurucu kısımlarının belirtildiği sayfa tasarımı ile birlikte, yapılan ilustrasyonlar hikayelerin etkisini artırmaya yetiyor. Sadece yazıtipinden kaynaklı okuma zorlaşıyor. Bence bir yazıtipine ve koyuluk oranına göz atmalı tasarımcılar.
İnsan insana güvendi mi daha kolay oluyor her şey. Bizim en büyük sorunumuz birbirimize güvenmememiz galiba. Kimseye güvenmediğimiz için diken üstündeyiz sürekli. Hep kötü bir şeyler olacakmış gibi tetikteyiz. Oysa güvensek birbirimize, her şey daha kolay olacak.
Bir gün ölüp gideceğiz ama hiçbirimiz ölümlüymüşüz gibi davranmıyoruz. Sonsuza kadar buradayız sanıyoruz. Unutmasak, ölümlü olduğumuzu yani, dünya gülistan olur.
Gerçekten ölüyoruz. Her gün ölüyoruz. Az az, parça parça. Ama ölüyoruz. Bildiğin ölüyoruz ya. Değmez küs kalmaya.
İnsan bazen bazı şeyleri gözünde çok büyütüyor. Hastane, doktor... Hepsi bir yere kadar işte. Öyle gözünüzde fazla büyütmeyin. Kimsenin elinde sihirli değnek yok. Doktorların da yok. Biz öyle sanıyoruz. O acil denilen yere girdik mi, diğer kapıdan sapasağlam çıkalım istiyoruz ama insanın her istediği olmuyor işte.
"Bizim en büyük sorunumuz birbirimize güvenmememiz galiba. Kimseye güvenmediğimiz için diken üstündeyiz sürekli. Hep kötü bir şeyler olacakmış gibi tetikteyiz. Oysa güvensek birbirimize, her şey daha kolay olacak."