Herkesin kendine göre bir yas tutuşu var hayatta. Kimi konuşarak, kimi susarak, kimi sessizliğe, kimi gürültüye boğularak acısını kucaklıyor. Biz ailecek sessizliğe sığınanlardanız.
"Bir elimizde Kur'an, bir elimizde şarap tası. Bir yanımız helal, bir yanımız haram.
Şu ham gökkubbe altında biz neyiz?
Ne tam gavur, ne tam müslüman."
Bir gün, uçaklar, gene aşağıya kağıt atmaya başladılar Sanki havadan kudret helvası yağıyormuş gibi kapışan kapışana... Alan, bir süre kağıdı okumaya çalışıyor, sonra beceremeyip katlıyor, katlıyor ve bir muska gibi kuşağının içine yerleştiriyor. Bazısı gidip imamı buluyor: - Okuyuversene, bakalım ne diyor?
İmam hecelemeğe başlıyor:
"Muhterem Anadolu ahalisi, Kemal çeteleri mahvolmuştur. Adım adım bütün şehirleri, kasabaları zapt ettik. Şimdi Ankara üzerine yürüyoruz. Sakın bize karşı harekete kalkışmayınız. Biz sizi, Halife tarafindan kurtarmağa geliyoruz. "
- Ne diyor? Ne diyor?
"...Biz sizi Halife tarafından kurtarmağa geliyoruz."
Ne Halife'yi, ne de Peygamber'i bildikleri var. Fakat, "kurtarmağa geliyoruz" sözü, bilmeksizin pek hoşlarına gidiyor. Kurtarmak! Sizi, kim kurtarabilir? Sizi gökten melekler inse kurtaramaz. Çünkü, sizi evvela sizden, kendinizden kurtarmak lazımdır.