Şehidim, Sen o zırhlı olup da zırhı seni koruyamayan aracın tekerlekleri mayına bastığı anda biz evde çay içiyorduk. Bir ses duyuldu sanki evet ama rüzgardan kapı çarptı sandık. O an sen şehit olmuşsun ya hiç anlamadık. Şehidim, Sen o akşam 16 Şehit silah arkadaşınla mayına doğru hızla giderken biz Manisa'da yerli üzüm mü daha tatlı diğerleri mi onu yeyip tartışıyorduk. Az bir acı hissettik o an ama üzümün çekirdeği sandık. Şehidim, Sen şehit olurken biz Adana'da rakıya az daha buz istiyorduk. Bilirsin bu meret başka türlü içilmez. Bir an sızladı evet dişimiz ama kusura bakma buzlu rakı dokundu sandık. Şehidim, Sen Dağlıca'da geceden karanlık o zırhlıda dua mırıldanan dudaklarınla ilerlerken biz İstanbul'da gece kulübü'nün kapısında bodyguardlarla boğuşuyorduk. Bizim de zor bir anımızdı. O telaştan patlayan mayının sesini duyamadık. Şehit Komutanım, Sen 16 evladınla zehir zıkkım kokan o araçlardayken biz de Kordon'da trafikte sıkışmış kalmış çile çekiyorduk. Korna sesleri, barlardan savrulan çığlıklar derken inan patlamayı fark edemedik bile, kusura bakma artık. Şehidim, Şehitlerim... Bizim huzurumuzu, rahatımızı bir türlü sağlayamadınız gitti. Aşk olsun size... Bekir Yunus Uçar
OĞLUM 12 YIL UYUDUKTAN SONRA UYANDI... Bir gün çok sinirlendi. Yine kendini balkondan atmak istedi. Zor ikna edebildik. Akşam oldu, onu uyuyor zannettim. Babasıyla ne yapacağımızı konuşurken bir ara "oğlumuzu olmazsa bağlayalım" diye ağlayarak anlatıyordum ki birden yatağından doğrulup sadece bana bakarak, "yazıklar olsun size,
Reklam
‘’Zdenko güldü. ‘’Ooo!’’ dedi sağ elini havada sallarken. ‘’Bu sabah neler olmadı ki. Vukadin’in general olan babası Borislav Milunoviç konservatuvarı bastı. Ağzına gelen küfürleri ortalığa savurdu.’’ Şaşkınlığım büsbütün artmıştı. ‘’Koskoca general neden yapsın ki bunu?’’ ‘’Doğrusu biz de ilk başta anlamadık. Fakat sonra öğrendik ki, Vukadin birkaç gündür büyük bir bunalımın içine düşmüş.’’ ‘’Ne bunalımı?’’ ‘’Gönlünde derin bir aşk yarası varmış. Hem de öyle ucuza iyileşecek türden değilmiş.’’ Heyecandan neredeyse bayılmak üzereydim. ‘’Peki, aşık olduğu kız kimmiş? Kız konservatuvardan mıymış?’’ ‘’Bilmiyoruz,’’ dedi Zdenko. ‘’Vukadin nerede şimdi? Bu sabah gördünüz mü onu?’’ ‘’Konservatuvarı bırakmış, artık gelmeyecekmiş. Babası da burayı bu yüzden basmış.’’ ‘’Deli mi babası? Bunun için konservatuvar mı basılırmış?’’ ‘’Bence adam delinin teki. Bu sabah öyle sözler sarf etti ki, duyanların ağzı bir karış açık kaldı.’’ ‘’Neler söyledi?’’ ‘’Neler söylemedi ki Suada! Güya burada sanat zırvalıklarıyla Sırpların beyni yıkanıyormuş. Sırp gençleri sanatı değil savaşı öğrenmeliymiş. Bir de…’’ Hemen lafını kestim. ‘’Bir de ne?’’ diye sordum heyecanla. ‘’Bir de Büyük Sırbistan’dan bahsetti. Çok yakında Katolikler ve Müslümanlar Sırpların kölesi olacakmış. Zavallı adamcağız hayal dünyasında yaşıyor.’’
Sayfa 61 - 61. ve 62. sayfalar. Sırplar Ortodokstur, o sebeple Müslümanlara hatta Katoliklere bile düşmandırlar.
311 syf.
3/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Üzülerek söylüyorum ki bu kitaptan sonra bir şeye karar verdim.Bundan sonra Youtube kanalımda LANET EDİLESİ KİTAPLAR (LEK) serisi başlatmaya karar verdim.Ve malesef en başta yer alacak roman bu romandır(bence bu kitap bir roman değil, roman olma yolunda acayip yanlış yollardan giden bir hikaye). Hikayemiz bir valinin oğlu olan Bihruz Bey ile başlıyor.Gerçi hikayemizin baş kahramanı da o.Vurdumduymaz, miras yedinin har vurup harman savuran başı boş birisi.Evet tam anlamıyla böyle.Bildiğiniz boş bir insan.Çamlıca parkında bir genç kıza aşık oluyor ve kitap 300 sayfa boyunca bu kızı arayışını anlatıyor.Evet bir erkek sineğimiz 300 sayfa boyunca dişi sineğin peşinden koşuyor.Durmaksızın yılmaksızın.Benim kitabın tek sevdiğim yerleri konuşma yerleriydi.Neden derseniz satır satır yazıldığı için sayfalar çabuk geçiyor, iyi bari bu saçmalık bitiyor diye mutlu oluyordum.Kitapta yazarımızın işi gücü güzelim Türkçemize giydirmek.Çıldırdım resmen. Daha kitabın başında bile resmen 'ben bu kitabı niye yazıyorum olumm yaa' diyor yazar bize.Valla sahiden biz de anlamadık.Neyse ölünün arkasından çok konuşmayalım. Benim bu kitaba puanım 2/10. Elinizde bir miktar para varsa ve kitap alıcaksanız, bu kitabı almayın efendim. Başka bir kitapta görüşmek üzere kankiler hoşçakalınn.
Araba Sevdası
Araba SevdasıRecaizade Mahmut Ekrem · İletişim Yayıncılık · 201425,1bin okunma
Eyitmeden anladık Anlamadık eyledik Gerçek erin bu yolda Yokluktur sermayesi Biz sevdik aşık olduk Sevildik maşuk olduk Her dem yeni doğarız Bizden kim usanası.
İnsan kitlelerinin karakter yapısını bilmemek, her zaman kısır sorular kurduruyor. Komünistler örneğin, faşizmin iktidara gelmesini, sosyal demokrasinin yanıltıcı politikasıyla açıkladılar. Bu açıklama aslında bir çıkmaza götürdü, zira hayaller yaymak sosyal demokrasinin özünde olan bir şeydi. Bu açıklama yeni bir uygulamaya götürmez yani. Politik gericilik faşizm görünümünde kitleleri "sise buladı", "kandırdı" ve "hipnotize etti" yolundaki açıklama da, aynı biçimde kısırdır. (...) Bu çeşit binlerce açıklamanın, salt sosyoekonomik sorgulamanın kitleleri ikna etmediğini deneyimler gösteriyor. Kitlelerin kafasında ne oluyor da, faşizmin işlevini niçin anlayamadılar ve anlamak istemediler, sorusunu yöneltmek gerekmez mi? "İşçiler artık görmeliler..." ya da "Biz bunu anlamadık..." tipik bilgileri bir işe yaramaz. İşçiler niçin görmüyor ve biz bunu niçin anlamadık?
Reklam
Yolculuk
I O zamanlar gökyüzü biçilmiş buğday kokardı Çiğnenmiş üzüm, mısır püskülü, bostan yaprağı Toprak kokardı insan emeğiyle yoğrulmuş. Rüzgâr serin sesli konuğuydu evlerin Bulutlardan ağaçlardan saçlardan süzülen Bir dirim duygusuyla doldururdu odaları Yağmur ikinci adıydı akşamların Günün yorgunluğu üzerine dökülen Bir düş inceliğinde
Sayfa 115 - 1985/86Kitabı okudu
Deniz Gezmiş
"Bütün bunları yazarken içimin kan ağladığını tahmin edersin. Bu duyguyu sen değil, yalnız baba olanlar bilir. Sağlıklı, yakışıklı, boylu poslu bir delikanlı idin. Sen gelecekten, biz de senden neler beklerdik. Nasıl oldu da seni bu hale getirdik? Suça itmek için elimizden gelen her şeyi yaptık. Başta üniversitenin büyük hocaları, ana, baba, bizler, toplumun her kesimi, politikacılar ve tüm yönetim sorumluları… Anlamadık seni; anlamak işimize gelmedi, çıkarlarımıza aykırı düştü! Her çıkış yapışında kendi hesabımıza bir yararlanma yolu aradık senden… Hâlâ öyle değil miyiz? Bak bizim felaketimizin üstünde kâşâneler kuranların ağızları kulaklarında… Her öğrenci kurşunlanmasında, ‘Darısı diğerlerinin başına’ diye demeç veren, çok muhterem usule uygun banka soyguncusu bile şimdi ne parlak demeçler hazırlar bilinmez."
Cemil Gezmiş 18 Ocak 1971 mektubundanKitabı okuyacak
445 syf.
1/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
Millet o kadar övüyor bu yazarı. Çok güzel yazıyor, aşkı çok güzel anlatıyor diye. Sonunda bir kitabını okumak nasip oldu. İyi ve kötü yönleri sıralarsam. İyi yanlar: Yazar kurguyu güzel kurmuş. Kötü yanlar: Jason ve onun sözde amcası. İkisinde de nefret ediyorum ve aşırı bir kinim oluştu onlara karşı. Jason' için diyebileceğim en uygun tanım
Sonsuza Kadar
Sonsuza KadarJudith McNaught · Epsilon Yayınevi · 2010974 okunma
Denememin devamı:)
Renk'in yüzüne baktı Yekta özlemle. O kadar kan kaybetmişti ki, yapılan makyaja rağmen göz altlarında morluklar seyretmeye başlamıştı. Elleri üşümeye başlamıştı. Bu hayra alamet değildi biliyordu. Ellerini ısıtmaya çalışırcasına sımsıkı sardı elleriyle. Bir yandan ağzıyla sıcak hava veriyordu. Bir an döndü ve görevliye "Klimayı açabilir
689 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.