Zaten anadan doğma güzele âşığız. Güzel kim, insan sonuçta! İnsanın güzeli erkeğe göre bir kız, kıza göre bir erkektir. Öyle olunca ben Acem Kızı'nı çalarken iki dörtlüğe, bir dörtlük de ben takmış oldum. Ne Acem kızının benden haberi var, ne benim ondan. Acem kızı işte, kimi Ayşe, kimi Fatma ad takmadım. Aşkı biz yüreğimizde taşıyoruz. Hal böyle olunca âşık olduğumuzun ismini de gönlümüzde saklıyoruz.
Çırpınıp da Şanova'ya çıkınca,
Eğlen Şanova'da kal Acem kızı.
Uğrun uğrun kaş altından bakarken,
Can telef ediyor, gül Acem kızı.
Gül Acem kızı.
"Onu ne kadar da özenle tanımıyoruz. Oysa sevginin, tanımadan yeşermesi mümkün müdür? Vakti zamanında bir felsefe kitabında; aşk hissinin tanımaktan önce geldiğini, tanıdıkça sevgiye dönüştüğünü okumuştum. Bu durumda biz Mustafa Kemal'e âşığız. Hem de çok âşığız. Ama onu yeterince tanıyamadığımız ve anlayamadığımız için gerçek anlamda
İnsan her zaman sevip sevilmek ister. Bilemiyorum başka kadınların nasıl olduklarını ve paraya, servete ya da başka neye âşık olduklarını ama biz sıcacık bir sevgiye âşığız.
"Aklın burada kalmasın,"
"Bence biz haydutla iyi anlaşacağız. Evet, biraz hırçın olduğu ortada ama sonuçta onunla da ortak bir noktamız var."
Merakla baktım ve sırttı.
"İkimiz de minik kuşa aşığız."
"Minik kuş da sana çok aşık sanırım..."
Aslında biz kişiye değil o kişiye duyduğumuz aşka aşığız.Saf sevgimize saf duygularımıza aşığız.Yoksa kişi çok da özel ve önemli biri değil o sadece sıradan biridir.Ona duygularınla anlamlar yuklemişsin.İnsanlar kafalarında bir kişiye dair şemaları oluşturur.Aslında Halo etkisi de diyebiliriz kişi sempatik yada güzel gülüyor diye diğer tüm özelliklerine iyi atıflarda bulunuyoruz. Biz aslında kafamızda oluşturduğumuz iyi şemalar yüklediğimiz hayali birini seviyoruz ve o hayalî kişiye gerçek hayatta en yakın olan bireye aşık olduğumuzu düşünürüz.Onu düşünür,onu sever,onu hayal eder ve onu bekleriz.Biz ona değil kafamızdaki hayalî kişiye aşığız.Biz aslında aşka aşığız.Biz saf sevgimize aşığız.
Aşkı yaşarken bunu hiç bitmeyeceğini sanmamız, bize
bağışlanan büyük yanılgı sonucu, aşık olduğumuz insanın
sesini ve kokusunu kendi parçamız sanmamızdan.
Sesler ve kokular olmasa geçmişimiz olmazdı.
Sesler ve kokular olmasa aşklar olmazdı.
Sesler ve kokular olmasa acılar ve sevinçler olmazdı.
Aşk kendimizin sandığımız bir sesin ve kokunun aslında
bize ait olmadığını, bir başkasının sesi ve kokusu olduğunu
anladığımız zaman bitiyor. Yanıldığımız sürece aşığız biz.
Seslerini kokularını istediklerimizin, vücutlarını da