Öyle bir kapı olmalı ki çalınca, insana hiçbir şey sormadan açsalar: kapının ortasındaki küçük pencereden bakıp da kim o demeseler. Sonra hemen içeri alsalar beni. Ben anlatmak istesem bile, hemen sustursalar: biz her şeyi biliyoruz.Her şeyi biliyor musunuz gerçekten? Evet. Neden sormuyorsunuz ayrıntıları? İstediğin zaman anlatırsın. Sana dinlenme fırsatı verdiğimizi de sanma. Hiç anlatmasan da olur
Bırakın Tanrı aşkına roman kahramanları olmayı, ya da tiyatro. Bir gün Hamlet'siniz, bir gün Ophelia. Bir gün Raskolnikov'sunuz, bir gün Esmaralda. Don Kişot? Belki baştan beri ve hala. O yüzden ya zaten hep roman kahramanlarısınız. Neden ama? Romanın karakteristiğidir doğru; biz de biliyoruz romanın dünyasında şık duranın gerçek hayatta dayanılmaz olduğunu. Ya da tersinden okuyalım cümleyi: "Ne kadar trajik olursa olsun, romanda anlatılanların insanda aynını yaşama arzusu uyandırdığını." Gerçek hayatta tahammülü imkansız olan, romanda pekala dayanılır duruyor. Gerçek hayatta dayanamayan, bir roman kahramanına dönüştürünce kendisini, pek hoş dayanıyor. Bunun için sürekli roman kahramanları oluyorsunuz. Böylesine kendiniz olmaktan kaçıyorsunuz. (Mor Mürekkep .Nazan BEKİROĞLU )
Reklam
Satranç oynayanları görüyor musun? Hep bir bir sonraki hamleyi yapmak zorundalar. Duramazlar; çünkü durmak yenilgiyi kabullenmek demektir. Yenilgi eninde sonunda kaçınılmazdır ama en azından sonuna dek mücadele etmiş olurlar. Biz istediğimiz her şeye sahibiz. Bundan iyisi mümkün değil. Kendimizi iyi veya kötü, haklı veya haksız görmek saçmalıktan ibarettir. Bugün Cenevre'nin tepesinde bir bulutun asılı olduğunu ve belki de aylar boyunca orada kalacağını biliyoruz; ama eninde sonunda gidecek. İşte bu yüzden, yoluna devam et ve kendini hayatın akışına bırak.
Allah biliyor ya azizim; biz söylesek de, istesek de kötü olamıyoruz. Lafın yerini de, taşın konacak gediğini de aslında çok iyi biliyoruz. Bizim imtihanımızda işte bu, çok şeyin farkında olmak ve susmayı tercih etmek, kıramamak. Ama susmanın yorgunluğu ve insan kalabilmenin kırgınlığı da bazen dayanılır gibi değil. Uğur Gökbulut
Allah'ım! Ümmetin suskunluğunu Sana şikâyet ediyorum!' Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! 'Allah'ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum! Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah! Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim! Ben ki saçları ağarmış, ömrümün son demlerinde, türlü hastalıkların
"Dünya tarihi hep böyleydi benim tatlı kıbbem, belki de biz türümüzün en kötü örnekleriyiz. Yani en zarif olanlar evrim sürecinde yok olup gittiyse, belki de biz, şimdi yaşamakta olanlar, türümüzün en vahşi, en kaba temsilcileriyiz. Ama biz, kaba vahşiler, bir şeyi biliyoruz Filipina: o gidenler kalanlardan daha çok acı çekecekler... Çünkü yarım kalmış bir hikayeden daha çok kanayan hiçbir şey yoktur. "
Sayfa 109Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.