Biz varız ve hep olacağız...
Ben diye biri yok. Senim ben. Ayrı bir ben çıkarma ortaya...
Türk milleti hep vardı, var olmaya devam edecek.
Yok edilemeyen bir millet. Ölümlerden tekrar doğan bir halk. Bazı halklar sadece bir kere doğar ve ölürler. Bu ölümle tarihten ebediyen silinirler. Romalılar, Gotlar ve yüzlercesi. Onlar yokken biz Türkler vardık. Onlar varken biz vardık. Onlar yok, biz hâlâ varız. Ve biz gelecekte de var olacağız.
Reklam
Biz varız ve hep olacağız... Ben diye biri yok. Senim ben. Ayrı bir ben çıkarma ortaya.
Var olduğumuz ilk an sadece biz varız, son an da sadece biz olacağız. Acılarımızı da sadece biz tamir edebiliriz, hayat bana bunu öğretti. Her şeyin bir saniyede değişebileceğini öğrendim. Bir an var olanın bir an yok olabileceğini, bir an gitti sandığımın bir an sonra geri gelebileceğini, her nefesin bir de soluk kesici yanı olduğunu öğrendim bu hayatta. Hem en sevdiklerimin kaybının acısını yaşadım hem onları geri kazanmanın mutluluğunu yaşadım. Bu hayatta her şeyi kaybedip de kaybetmediğim tek bir şey vardı, o da kendim. Ve hep ayakta kaldım. Çünkü biliyordum ki, herkes gitse bile kendim hep benimle kalacaktı ve onun için ayakta kalmalıydım. Çünkü biz ayakta kalmak için geldik bu dünyaya, yürüyemiyor olsak bile ruhumuz ayakta kalmalıydı. Çünkü oturarak ışıklarımızı yakamazdık, bunu en iyi siz biliyorsunuz. Ayağa kalkmak ve ışıklarımızı yakmak zorundayız. Çünkü biz karanlıktan korkanlarız; ama bunu itiraf etmekten korkmuyoruz...
Sayfa 286
Beden değişiyor. Ama biz değişmiyoruz. Hep varız. Ve bundan sonra da var olacağız. Yok olmak için var değiliz. Allah, halifesini yok etmek için yaratmamıştır.
Eyne Ömer?/Ömer Nerede? Allah Resûlü (sas) bir gün Mescidi Nebevî'ye girdi ve şöyle dedi: “Eyne Ebâbekir?/ Ebû Bekir nerede?" Hz. Ebû Bekir (ra) anında Efendimiz'in (sas) huzuruna geldi, Efendimiz onu sağ tarafına çağırarak: “Teale bi civarî/ Yanıma gel!” dedi ve Hz. Ebû Bekir’i sağına aldı. Sonra Ömer'i sordu: “Eyne Ömer?/Ömer nerede?” Hz. Ömer (ra) de anında geldi; Efendimiz ona da: “Teale bi civarî/ Yanıma gel!” dedi ve onu da soluna aldı. Sonra ikisinin de ellerini tuttu ve havaya kaldırdı. Mescitte bulunan onlarca sahâbeye yönelerek: “Hakeza nüb’asu yevme'l-kıyame/İşte biz kıyamet günü böyle kalkacağız, böyle haşr olacağız” dedi. Bu tablodan dolayı biz hep Hz. Ebû Bekir'e (sa), Efendimiz'in sağının adamı; Hz. Ömer'e (ra) ise Efendimiz'in (sas) solunun adamı diyoruz. Çünkü onların sağda ve solda olmaları sadece bu dünya ile alakalı bir durum değil, Efendimiz'in (sas) beyanı ile öte taraf/ahiret ile de alakalı bir hâldir. Bu rivayette bizim dünyamıza yönelik, şöyle önemli bir mesaj vardır: Tabloyu hatırlarsak ortada Efendimiz (sas), sağ tarafta Hz. Ebû Bekir (ra), sol tarafta Hz. Ömer (ra), birer elleri Efendimiz'in (sas) ellerinde, ya diğer elleri nerede? Diğer elleri havada, o ellere el uzatacak Konya'dan “Biz de varız!” diyecek başka eller bekliyor. O elleri havada boş bırakmamak için, aynı caddenin sakini olmak için ve o ellere el uzatacak hayatların sahibi olmak için gayret göstermek gerekiyor değil mi?
Reklam