Halt etmiş gâvur... Bizim işimizin batak kumarla ilgisi yok... Biz yağlı ipin altında debelendik bunca yıl... İngiliz keferesi bulmuş rahatı, şaka sanıyor ölümle çelik çomak oynamayı... Enver Paşa kumarcı değildi. Ömründe eline zar almamış adama kumarcı demek ayıptır. Kâğıdın papazını fantisinden ayıramazdı. Arkadaşlar ne yaptılarsa iyi olsun diye yaptılar. “Hasta adam” diyorlardı bize... Iskatımızı bölüşmek için, tepemize dikilmişler, gebermemizi bekliyorlardı. Sürünerek mi gebereydik it gibi?.. “Ya devlet başa ya kuzgun leşe” dedik. Bir adam ne biçim yüreksiz olmalı ki, eli silâh tutarken yılmalı da pes etmeli... Vuruşmakta uzun hesap yoktur. Ne denilmiş, “Ölen ölür kalan sağlar bizimdir” denilmiş... Durduğumuz yerde çürüsek miydi? Kül gibi dağılıp yele mi gitseydik? Yazılacaksa da, “döğüşü döğüşü yenildiler, güçlerinin son boğumuna kadar direndiler!” yazılsın... Hem, ne olmuş Allah’ıma şükür! Bir sürçen atın başı kesilmez. Borç yiğidin kırbacı... Yendiler bizi... Say ki borçlandık... Alacakları olsun... Benim bildiğim İttihatçı milleti bire kadar kırılmadıkça gayreti koyvermez. Bak bakalım bizde yılgın herif suratı var mı? Bugünkü batakta yeniden sıvanmak için yürek isterim, doktor, yürek... Her şeyi yüzümüze gözümüze bulaştırdık ama en işe yarar adamları çevremize toplamayı başardık. Bu koca İmparatorluk bir yenilmeyle haritadan silinmez. Osmanlılık gitse Halife gidemez. Halife gitse İslâmlık yaşar. Balkanı da sayarsan bu bizim ikinci yenilmemiz... Hak oyunu üçtür. Göreceksiniz, umduğumuzdan daha çabuk toparlanacağız. İttihatçı takımı sıkı tutarsa, bunu da atlatırız yüzde yüz...