Bu cümleyi çok sevdim:
Hiç kimse kimseye ne az, ne de fazla... Biz doğru ölçüyüz Bizi kabul edenlerin gönlünde bizi seviyorlar, saygı duyuyorlar..... ❣️
'Bizi birazcık değiştirmezlerse sevemiyorlar. bizi sevme nedenlerini neredeyse bizi sevdikleri kadar, hatta çoğu zaman bizden fazla seviyorlar. herkes diğerini sevdiği ölçüde, onu sevme nedenini seviyor, hatta çoğu zaman bu nedeni daha çok seviyorlar.'
Reklam
Zinayı (bunu da diğerleri gibi suç kabul edelim) suç kabul eden bir toplum düşünelim. Zina yapanlar mutsuz olacaktır. Çünkü kamuoyu, yasalar, kült, her şey zevklerden korkulmasına neden olacaktır. Zina yapmak isteyenler kötü kabul edilecektir ve buna cesaret edemeyenler ise kendilerini frenleyecek, yine mutsuz olacaklardır. Böylece zina yapanları cezalandıran yasa, mutsuz insanlar yaratmaktan başka bir şey yapmayacaktır. Oysa komşu toplumda, zina suç sayılmamaktadır, bunu istemeyenler mutsuz olmayacak, isteyenler ise mutlu olacaktır. Dolayısıyla bu etkinliğe izin veren toplum, insanlar için, aynı etkinliği suç kabul edene göre daha uygun olacaktır. Hata yapılarak suç kabul edilen birçok etkinlik için de durum aynıdır. Bu bakış açısından bakıldığında, bir mutsuzlar güruhu yaratıyorsunuz. Kimse de şikayette bulunmuyor; çünkü bu etkinliği sevenler huzur verdiği için seviyorlar. İlgilenmeyenler, acı çekmeyecekleri bir tür kayıtsızlık içinde kalmak isteyenler ya da şikâyet ederek üstleneceği ağır yükümlülükle alabileceği yaraları bu tek yara ile karşılamak isteyenlerdir. Buna göre, suç işlenen bir toplumda yaşayan herkes ya çok mutludur ya da hiçbir şeyin güç olmadığı bir durumda var olur. Sonuç olarak hiçbir şey iyi değildir, hiçbir şey saygın olamaz, hiçbir şey erdem olarak adlandırdıklarımıza göre mutlu kılmak üzere yaratılmış sayılmaz. Bu durumda ortaya çıkan hiçbir şey, bizim yaşadığımız tarzdaki toplum yapılarının bizi yapmaya zorladığı türden bir saygınlıkla gururlanamaz. Tamamen duruma, koşullara bağlıdır. Ama aslında bu kült boş bir düştür ve bu nedenle de bir an için onu ele geçiren erdem pek de güzel kabul edilemez.
Kadınlar, sırf yaşamak için yaşamayı erkeklere göre çok daha fazla seviyorlar...Ve bizi kendimizi işimize adamaktan alıkoyuyorlar... Kadınlarla mücadele etmek zorundayız ve bu da hemen her zaman eşitsiz bir mücadele. Dahi kadın çok az.
İlşad bizi çok ilginç bir yere Başkurt-Türk Lisesine götürdü. Müdürün odasında merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın resmi ve masadaki Türk bayrağı dikkatimizi çekti. Müdür Ali Şen Serhat gurubunun (merkez: Kayseri) 6 öğretmen ile öğretim donanımı, kitapları getirdiklerini, şehrin meyerinin (belediye başkanı) de binayı tahsis ettiğini, 130
Kadinlar
"Bizi konuşmazken seviyorlar en çok. Fikir beyan etmezken. Gerçek bir söz söylemezken. Yer kaplamazken. Tercihte bulunmazken. Yaşamazken. Var olmazken. Ölüyken. Öldürülmüşken. Bizi en çok öldürülmüşken seviyorlar. Yaşamak, var olmak için direnmezken." diye yaziyor Nihan Kaya. Kitabın ortasından konuşmak...
Reklam
Geri111
119 öğeden 111 ile 119 arasındakiler gösteriliyor.