Sokretes'in savunması
Sokrates, digerlerinin senin için yarattığı yoldan gidemeyeceğini söylüyordu.Yürümelisin ve YOLUNU YÜRÜYEREK OLUŞTURMALISIN. Sokrates kabul edilmeyi talep etmiyor." Lütfen beni yalnız bırakın, benim sizi yalnız bıraktığım gibi.Lütfen benim özgürlüğüme izin verin.Ben sizin hayatınıza tecavüz etmiyorum siz de benim hayatıma tecavüz
273 syf.
5/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 günde okudu
Spekülatif kurgunun sınırlarını zorlayan öyküler, gerçeklikle hayalin iç içe geçtiği bir dünyada bizi bekler. Gizemli lunaparkların kapılarını aralayarak zamanın ötesine geçen kızlar, modanın acımasız yüzünü gösteren hologramlar, ve isimsiz karakterlerin yaşam sinyallerini ölçen gizemli küreler… Bu öyküler, bilinmeyenin çekiciliğiyle okuyucuyu
Gezegenin Etrafındaki Kadınlar
Gezegenin Etrafındaki KadınlarKolektif · Kitap Cumhuriyeti · 20241 okunma
Reklam
Dersim Kürtlerinin Erzincan Boğazı'nı Tuttukları Haberi: Amasya'dan Erzurum'a gelirken, Sivas'ta küçük bir hikâyeye zemin olan vaka hatırlarınızdadır. Gariptir ki, Erzurum'dan Sivas'a giderken de buna benzer küçük bir vaziyete temas ettik. Erzincan'dan batıya hareket ettiğimiz günün sabahı, Erzincan Boğazı
Bizim Allah'tan başka çaremiz yok..
Bizim de başka çaremiz yok da ondan, oğlum Hikmet. Biz bu dünyaya seyretmeye, hayran olmaya gelmişiz.
Sayfa 280Kitabı okudu
İstanbul Hatırası
"İstanbul'a bakıyorduk denizden. Bizim İstanbulumuza, çalınmış hayallerin şehrine... Talan edilen anıların başkentine... Yağmalanmış mutlulukların payitahtına... Kırılmış umutların kalesine... Kederlerin kraliçesine... Zorbalığın ele geçirdiği güzelliğe... Sinsiliğin bayrak diktiği zarafete... Açgözlülüğün işgal ettiği berekete... Kendi kanımızı sunmaktan başka çaremiz kalmayan şehrimize; sokağımıza, bahçemize, evimize, mezarımıza... İstanbul'a bakıyorduk denizden: Nevzat, Demir, bir de ben. Sisler içindeydi İstanbul."
Sayfa 679
Reklam
Bizi gördüğüne dair bir emaresi olmayan veya daha da kötüsü bizim gördüğümüzü görmeyen iki alıcı gözden daha sarsıcı ne olabilir ki?
Sayfa 163Kitabı okudu
Biz değilse kim? Hemen değilse ne zaman?
Evlat, görüyorsun ki, başka çaremiz yok. Farkındaysan, omuzlarımızdaki yük ağır mı ağır. Onu biz de omuzlarımızdan indirirsek, gelecek nesillerin yükü takatlarını aşacak, altında kalıp edilecektir. Asıl bundan korkuyorum. Zincirin bizim elimizdeki halkasının kopmaması için birilerinin bu yükün altına girmesi gerek. Biz değilse kim? Hemen değilse ne zaman?
:D
- Biz köylülerin çalışıp çabalamaktan başka çaremiz yoktur, kazandığımıza şükretmeliyiz. - Komünizma gibi desene, baba! - Komolizma mı? - Komolizma değil, baba, komünizm! - Eeeh, komolizma işte! Ama komolizmayı Ruslar uydurdular. Madem ki Ruslar uydurdular, bizim millete uymaz. - Hayır, baba, komünizmayı Ruslar değil, Almanlar çıkardılar.
Tanrılara kurban vermeyi ve rahipleri onurlandırmayı reddetmek aslında kimseyi öldürmez, ama ekoloji konusunda cahil olmak ve biyolojiyi horgörmek, tüm insan türü için en trajik geleceği hazırlamaktadır. Bizim dinlerimiz vebadır ve onları destekleyen iktidarlar, zehirleyici fesat çeteleridir, bizim tinselliğimiz zihinsel yetilerin mastürbasyonundan başka bir şey değildir, artık bütün güç ve kaynaklarımıza ihtiyacı­mız var, dünyayı yeniden düşünmek istiyorsak, hayatın ve ölümün tek hakiminin insan olduğu bir dünya düşünmek istiyorsak başka çaremiz yok; tek hakimi, diyorum, beni iyi dinleyin, çünkü metafizik aldatmaca son soluğunu verdi artık, kendi güçsüzlüğümüzün ardına sığınamayız.
Reklam
Resulullah ﷺ şöyle buyurdu:
"Kim bizim işimizde (vahiyde) olmayan bir şeyi ortaya çıkarırsa o, merduddur."¹ Birtakım yazar çevreleri, içeriğinde sosyalizmi, demokrasiyi, milliyetçiliği, ulus devleti, vatancılığı ve hürriyetler fikrini İslâm'a izafe eden kitaplar yazarlarken, ideolojik davet taşıyıcıları sosyalizmin hakikatte İslâm dışılığını, bozukluğunu, bir küfür nizamı olduğunu ortaya koymakta, bu fikirleri seslendirenler karşısında durarak onların şahsiyetlerini insanların gözlerinde tesirsiz hale getirmektedirler. Bir yandan demokrasinin kokuşmuşluğunu, onun bir pislik olduğunu, İslâm'la kesinlikle örtüşemeyeceğini bu noktada her iki fikir arasında esastan farklılığın olduğunu vurgularken, yine milliyetçilik nazariyesinin hakiki yüzünü, onun bir seviyesizlik, alçalma ve kokuşmuşluk emaresi olduğunu açığa çıkarmaktadırlar. 1Muslim, Buhari, Ebu Davud, İbn-u Mace, Ahmed, İbn-u Hibban Aişe den
Sayfa 238 - Köklü değişim yayıncılıkKitabı okudu
200 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Bir aile ama birçok hikâye. Kitapta anlatılan tam anlamıyla bakış açısı; bir olaya nereden bakarsak veya kim bakarsa, bazen yanlış bazen doğru bazen tüm derinlikleriyle anlaşılan düğümler zinciri. Hayatta her insan her rolde başarılı olamaz, iyi bir anne, belki iyi bir arkadaş değildir belki iyi bir dost belki iyi bir kardeş değildir ancak insan kendinin farkında olmalı değişmeye, bu durumu düzeltmeye çalışmalı çünkü kötü olan her huyumuz ne yazık ki nesillere veya çevremize siyaret ediyor. Yazarın çok içten ve samimi bir dille yazdığı bu kitapta herkesin kendini bulacağı bizi anlatan bir yönü var, hepimizden biri, içimizden birçoğu... Zaman zaman gülümseten, çokça üzen, bambaşka duygular hissettiren yaşamlar, yarım kalmış belki tamamlanması zor, tamamlansa da kalbi yoracak durumlar ancak akıcı ve şans verilmesi gereken bir eser. Ve söylemek isterim ki kalbimize ağır gelen, ruhumuzu yoran, zihnimizi meşgul eden her ne olursa olsun anlatalım gitsin, en başta kendimize sonra sevdiklerimize belki olayın çaresi yoktur ama anlatırsak sevdiklerimiz bizim çaremiz olur. Doğru anlaşalım, doğru anlaşılalım. Teşekkürler.
Söyleme Bilmesinler
Söyleme BilmesinlerŞermin Yaşar · Doğan Kitap · 20233,099 okunma
Bugün birçok dindar insanın da düștüğü "Allah'ın dinini korumak" tuzağı bașta olmak üzere, Şeytan'ın sağdan yaklaşarak bizi sürüklediği bütün bataklıklardan uzak durmak ve "istihdam hakkı"nı Allah'a teslim etmekten başka çaremiz yoktur. Allah'ın ve dininin kimseye ihtiyacı bulunmamaktadir, ama bizim dosdoğru
En iyisi köye dönmek, başka çaremiz yok bizim.
Mustafa Kemal’in 1907 Misak-i Milli Haritasında...
(Milli And Haritasında) Suriye-lrak hududları bugünkü gibi değildi: HALEP bizdeydi, MUSUL/KERKÜK petrolleri bizdeydi. EGE’de, onikiada elimizdeydi. AKDENİZ’de, 1878’de İngiliz emânetine verdiğimiz Kıbrıs bizimdi. Trakya’yı Doğu-Batı diye yapmacık ikiye bölmeden tabiî sınırları içinde muhafaza ediyorduk. Evlâd-ı Fâtihan diyârı Rumeli’den elimizde kalabilmiş Selânik-Manastır-Kosova-Yanya’yı Anadolu kadar vatan sayı­yorduk. Bugün nasıl bir çıban başı olduğu ortada olan Irak-Suriye hudutlarının gayr-ı tabiîliğine yol vermeden, Halep-Lâziki- ye-Bekka’ya kadar, öte yandan Kerkük-Süleymaniye-Musul’u Misak-ı Millî içindeki vatan toprağı sayıyordu Mustafa Ke­mal’in haritası... Bu harita, hasta adam Osmanlı’nın taksimini bekleme­den, kan dökülmesine ve mukadder mağlubiyetleri bekleme­ den, şekil olarak sınırlarımız içinde olmasına rağmen asla ve hiç bir zaman bizim olamamış toprakları asıl sahihlerine bırakarak, TEMELİ TÜRK OLAN BİR MİLLİ DEVLET’in hududlarını gösteriyordu. Yemeni, Hicazı, Filistini ve 1911’de, devlete rağmen gö­nüllüler hâlinde Mısır üzerinden gidib İtalyan istilâsına karşı savunduğumuz Trablusgarbi (Libyayı) asıl halkına bırakıyor­du. Bırakacağımız yerlerdeki Türklerin, Türkden gayrılarla mübadelesini bile düşünmüştü. Aradığı TEMELİ TÜRK OLAN devletti. Hasta adam’ın mirâsı üzerinde nasıl olsa arala­rında ihtiras boğuşması yapacaklardı. Kavgadan asıl hududlara sahib ve ezilmemiş çıkmalıydık: Başka çâremiz yoktu. Nasıl bir ruh hâli ile bilinmez, Ali Fuad, 1907 tarihli olan Mustafa Kemal’ in bu Misak-ı Millisi’ni ölümünden bir yıl ön­cesi, 1967’ye kadar açıklamamıştı
Sayfa 23 - Kazancı KitapKitabı okudu
843 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.