168 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kudüs sadece işgal altındayken konuşalacak bir konu değildi. Birkaç paylaşım yapıp çekilecek, düşman her geçen gün azimle ve durmadan güçlenirken bir iki şeyle insanın kendini avutup kenara çekileceği bir konu değildi. Ne kadar biliyoruz Kudüs'ü? Kudüs için yapılanları? Ödenen bedelleri? Bir insanın "tek başına" bile nelere imza
Kudüs Yazıları
Kudüs YazılarıTaha Kılınç · Aşina Yayınları · 20231,901 okunma
120 syf.
·
Puan vermedi
Kulağa ne kadar sevimsiz gelse de hepimiz bir gün bu dünyadan göç edeceğiz ve biriktirdiğimiz hiçbir şey bizimle gelmeyecek. Oysa ne şahane şeyler biriktiriyoruz öyle değil mi? Kitaplar, dergiler, plaklar, çiçekler... Peki ya biz dünyadan göçüp gittikten sonra geride kalanlar için ne kadar önemli olacak ki o eşyalar? Belki vicdanen atmaya
Veda Temizliği
Veda TemizliğiMargareta Magnusson · Doğan Novus · 202410 okunma
Reklam
Sadece son model çantaya veya arabaya ya da spor salonu üyeliğine sahip olursak bizim hayatlarımız da mükemmel olacak. Ancak unuttuğumuz şey reklamların sette hazırlanmış hayat hikâyeleri ve sosyal medya akışlarının ise dikkatlice hazırlanmış marka hikâyeleri olduğu yani hayatın kendisi olmadığı gerçeği.
Sayfa 108Kitabı okudu
Her şey kendini yineler gibiydi. Bütün tanımlar eksik, adlar ve sıfatlar uydurmaydı. Sorular sordum, hiçbir yanıt karşılık olamadı onlara. Bağırıp çağırmaya başladım, yumruklarımı sıkarak birilerinin üstüme gelmesini bekledimse de kimse aldırmadı. Şimdi de bunlardan değişik bir şey olmuyor. Her şey o kadar çok konuşuluyor ki, yazıya geçirilecek bir şey kalmıyor geride. İçinde yaşadığımız şu çağ unutmayı çok iyi biliyor –belki de tek niteliği bu. Unutuyoruz ve unuttuğumuz şeylerin yerine hemen bir yenisini koyuyoruz. Yağmurlara ve rüzgârlara açık olmak tek özelliğimiz bizim.
Sayfa 105Kitabı okudu
Sufizm, yoğun aşkın, tutkulu aşkın yoludur. Beyazıt’ın söylemiş olduğu gibi, “Beyazıt’ın çile hayatı sadece üç gün sürmüştür. Birinci gün dünyadan vazgeçti, ikinci gün öbür dünyadan vazgeçti ve son gün de kendinden vazgeçti.” Sadece üç adım var. Birinci adım: Bu dünyanın oyunlardan başka bir şey olmadığının farkına varış, bu dünyanın bizim geleceğe yönelik projeksiyonlarımızdan başka bir şey olmadığının farkına varıştır; ikinci adım öbür dünyanın, cennetin de bizim gerçekleşmemiş rüyalarımızın, gerçekleşmemiş arzularımızın geleceğe yönelik projeksiyonlarımızdan başka bir şey olmadıklarının farkına varıştır ve üçüncü adımda, bu dünya bırakıldığında ve öbür dünya bırakıldığında geriye sadece sen kalırsın. Artık geriye kalan sadece projeksiyon yeteneğidir, zihindir, egodur. Ve üçüncü adım egoyu bırakmaktan ibarettir. Ve aniden eve geri dönersin. Aniden hiçbir şeye gerek yoktur, herşey vardır. O zaman insan gülmeye başlar, çünkü bu hep böyleydi - herşey her zaman vardı. Sadece biz arayıp durmakta olduğumuz için ve kendi içimize bakmayacak kadar çılgın bir arayış içinde olduğumuz için; zaten taşımakta olduğumuz hazineye asla bakmadığımız için, dış dünyaya çok fazla takıntılı hale geldiğimiz için; İçeri‘nin lisanını unuttuğumuz için, bizde bir içeri olduğunu ve bu içerinin Tanrı olduğunu unuttuğumuz için.
Temeli çürük binalar gibiyiz, kendimizi sağlam hissetmiyoruz; kuş konsa üstümüze büyük bir gürültüyle çökeriz, yıkılırız sanıyoruz. Bu korku yüzünden kuş bile konduramıyoruz üstümüze; herkesi can havliyle uzaklaştırmaya, itip kalkmaya çalışıyoruz. Hiç kimsenin hayatımızda yer etmesine, kalbimize girmesine, hikayemize nüfus etmesine izin vermek istemiyoruz. Çünkü kaybetmekten korkuyoruz. Çünkü sahip olamazsak, garantiye alamazsak, zapturapt altında tutmazsak sevemeyiz sanıyoruz, seversek yaralarınız sanıyoruz, yaralanırsak acı çekeriz sanıyoruz. Yol açacağı hiçbir acının, sevmenin içimizde donattığı şenliği, tutuşturduğu heyecanı gölgeleyemeyeceğini, görünüşte kaybedilen hiçbir şeyin kalplerden düşülmediğini hesap edemiyoruz. Sevgi bankaya yatırabilir bir şey değil, kasalar da saklanabilir, kilit altına alınabilir bir şey değil… Bu dünyada sevdiğimiz her şey bizim gibi fani… Ama sevgi bakidir. Elenen toprağın akıp gitmesi ve geride altın parçacıkları kalması gibi her şey elenir, akar gider, sevgi o altın parçacıklarının kalması gibi her şey elenir, akar gider, sevgi o altın parçacıkları gibi eleğin üstünde kalır , daima ışıldar durur. Biz neyin önemli olduğunu unuttuğumuz için eliği kurtarmaya çalışıyoruz, gözlerimize o ışıltıyı bağışlayacak cevheri sahiplenmeyi göze alamıyoruz. Sevgi, insanı hayatıyla bütünleştirir, nefretse parçalar her şeyi… Biz ahenkle büyümeyi, çoğalmayı, zenginleşmeyi değil, nefretle çürümeyi, parçalanıp un ufak olmayı seçiyoruz. Nefes alıp vermek neyse insan için, sevmekte de o… Sevmeyi başarmadan belki sureta yaşayabilir insan ama bir hayatı olur mu gerçekten?
Sayfa 90 - Vadi YayıneviKitabı okudu
Reklam
320 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.