Kişinin biri kişinin birine ‘senin yerin yurdun neresi’ diye sormuş. Kişinin biri ‘nereyi seversen orası senin dünyandır. Ben edebiyatı severim, edebiyatlıyım’ demiş. Güya edebiyat günlük yaşamdan kaçmak için en iyi ülkeymiş. Kaybolmak isteyenler en iyi orada kaybolurmuş. Sevmek isteyenler en iyi orada severmiş. Orada hayallerimize ulaşmak istesek
Bir genç kızın anıları, Beauvoir’in çocukluk ve ergenlik dönemlerini kapsayan sınırlı ve bağımlı bir varoluşun anlatıldığı,yaşamında bir dönemi geride bırakışının ve ikili bir varoluşa, Sartre'la karşılaşmasıyla başlayan yeni bir evreye adım atışının öyküsüydü. Varoluşçu yazar, filozof, öğretmen, feminist, ve her zaman düşünce özgürlüğünü savunan
Önemli Not: Bu inceleme kitabın “Agnostisizm’in Esasları ve Türevleri” isimli ilk bölümüyle (s. 11-64) ilgilidir.
Sık sık inceleme yazan biri değilim ve beni inceleme yazmaya götüren motivasyonlar genelde beğendiğim kitaplardan değil de bariz sıkıntılar gördüğüm ve artık bu konuda insanlara bir şeyler yazmalıyım sorumluluğu hissettiğim
Yorum yapan beyin eğer bilgiye donatık değilse çıkar, tutku ya da politik amaçların emrindeyse karanlık, kurnaz, yobaz, çağdışı yorumlarla karşılaşırız.
Esasında bu, 1990'ların değişik vesilelerle manipüle edilen kesimlerinin vardığı istisnai bir durum değildir. Bu durumun bir geleneği vardır ve laik devlet sürekli kendisini tehlikede görmüştür. Bunun sebepleri ise başlı başına bir araştırma konusu olup, böylesi bir araştırmanın ilginç olacağını tahmin etmek ise zor değil. Söz konusu korku
Pascual Duarte ve Ailesi İspanya’nın en geri kalmış, en yobaz bölgesi Extremadura civarında geçiyor. Sefaletin dibini yaşayan, mahalle baskısının esir aldığı insanlar ve onlardan biri Pascual Duerte’nin başından geçenler. Kaderi ve de yegâne marifeti suçlu üretmek olan bir ailede başlıyor roman ve orada da bitiyor.
Romanı daha iyi anlamak için Puşkin’in hayatına ve fikirlerine bakmanız gerekebilir.
Bkz. turkedebiyati.org/puskin
Puşkin soylu, varlıklı eğitime önem veren bir ailede büyümüş ve iyi bir eğitim almıştır. Çocukluğunda cahil ve yobaz dadısının davranışlarını görüp anlamlandırmaya çalışmış, hayatının ilerleyen kısımlarında ise köylülerin çoğunun tıpkı dadısı gibi cahil, efendisine boyun eğen farkındalıksız insanlar olduğunu görerek bunun nasıl çözümleneceği üzerine kafa yormuştur. Derebeyliklere, despot yönetimlere oldukça karşıdır.
Kitapta: küçük kızların gelecek vaadi ile zorla evlendirilmesi, sınıfsal eşitsizliklerin hayatı nasıl zorlaştırdığı, zorba derebeyliklerin elindeki gücü kullanarak fakire haksızlıklar etmesi gibi, yazıldığı dönem rusyasının büyük toplumsal sorunlarına değinilmiş. Ana karakter Dubrovski bu yanlışları görüp isyan eden ilk kişi olarak çıkıyor karşımıza bu bakımdan Puşkin’in kendini Dubrovski ile özdeşleştirdiğini düşünebiliriz. Ayrıca tıpkı Dubrovski’nin aşık olduğu soylu Maşa gibi Puşkin de soylu ve güzel ulaşılmaz bir kadına aşıktır.
Kitabın kurgusunu ve roman içindeki fikri Yaşar Kemal’in köy romanı olan İnce Memed’e benzettim. İntikam duygusu ile sisteme karşı gelen, bu yolda çeteleşerek polisleri ve efendileri bozguna uğratan iki karakter. Sevdiğine bir türlü kavuşamayan halk kahramanları…
Kitapta beğenmediğim kısımları da yazmam gerekir diye düşündüm fakat ne kadar uğraşsam hoşuma gitmeyen bir şey bulamadım. 7 puanı hak eden , Puşkin’in düşüncelerini anlamak için daha fazla kişinin okuması gereken bir kitap.
DubrovskiAleksandr Puşkin · Kırmızı Kedi Yayınevi · 2020954 okunma
Bugün din ve devlet ilişkilerini somut anlamda tanımlayan Anayasa maddesi 136. maddedir. Bu madde, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın statüsünü belirlemektedir; "Genel İdare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç
Dikkat: Oyunbozan/tatkaçıran içerir.
iTürk Yazınında ‘Budunsal (Etnik) Öteki’ İmgesininii Açımlanmasına Giriş Olarak Hüseyin Rahmi Yazını ve ‘Yankesiciler’ Adlı Öykü
[ Bu inceleme, 2001 yılında yazılmıştır. ]
Ulaş Başar Gezgin
Hüseyin Rahmi yazını, kuşkusuz, çok zengin bir yazındır. Bu incelemede, bu yazın, parçalarına ayrıştırılacak;
Otuz üç yıldır üyesi ve yirmi yıldır da yöneticilerinden biri olduğum Komünist Parti, 1970'de, beni ihraç etti. Çünkü şu demeci vermiştim: "Sovyetler Birliği, sosyalist bir ülke değildir!" Şunu yazdığımda da bazı Hristiyanlar gazaba geldiler: "Pavlus'un İsa'sı, Hz. İsa değildir!" Bir kısım Müslümanlar da şöyle