Çünkü koku, soluğun kardeşiydi. Onunla birlikte insanların içine giriyordu, yaşamak istiyorlarsa karşı duramıyorlardı. Hem de tam orta yerlerine giriyordu koku, doğrudan kalplerine ve orada akla karayı ayırır gibi ayırıyordu
İlgiyle aşağılamayı, iğrentiyle zevki, aşkla nefreti. Kokulara egemen olan, insanın kalbine egemen olurdu.