– »Wer bist du?«, fragte der kleine Prinz. »Du bist sehr hübsch …«
– »Ich bin ein Fuchs«, sagte der Fuchs.
– »Komm und spiel mit mir«, schlug der kleine Prinz vor. »Ich bin so traurig …«
– »Ich kann nicht mit dir spielen«, sagte der Fuchs. »Ich bin nicht gezähmt.«
– »Ah! Verzeihung«, sagte der kleine Prinz.
Nachdem er kurz überlegt hatte, fügte er hinzu:
– »Was bedeutet ›zähmen‹?«
–....
– »Es bedeutet ›sich vertraut miteinander machen‹.«
– »Vertraut machen?«
– »Natürlich«, sagte der Fuchs. »Du bist für mich nur ein kleiner Junge, ein kleiner Junge wie hunderttausend andere auch. Ich brauche dich nicht. Und du brauchst mich auch nicht. Ich bin für dich ein Fuchs unter Hundertausenden von Füchsen. Aber wenn du mich zähmst, dann werden wir einander brauchen. Du wirst für mich einzigartig sein. Und ich werde für dich einzigartig sein in der ganzen Welt …«
„Kleine Seele ich lass Dich geh'n, denn ich weiß, wir werden uns wiederseh'n.“
(Küçük ruh, seni uğurluyorum, çünkü birbirimizi tekrar göreceğimizi biliyorum.)
Annesi kanser olan, 16. haftasında düşük doğan bebeğin (her uzvu belirgin) ardından elinize yenidoğanı almak... Başlamadan biten bir hayat ile imtihanlarla dolu geçecek bir hayatın başlangıcı...
Annesi kanser olan, 16. haftasında düşük doğan bebeğin (her uzvu belirgin) ardından elinize yenidoğanı almak... Başlamadan biten bir hayat ile imtihanlarla dolu geçecek bir hayatın başlangıcı...
Bazıları şu aslanın kuyruğundaki kuş gibi bir hayat ile imtihan olur. Ailesi vahşi kendisi kuş kadar narin ve masumdur ve yüreği hop oturur hop kalka kalka bir hayat geçirir, kanatlarına rağmen kırılmıştır uçmaya olan cesareti...