Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizlerden, insandan, hayvandan, ottan böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin!.. Bir hişt hişt sesi gelmedi ne fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları… Hişt hişt. Hişt hişt. Hişt hişt.
-Dinle Paro –61- -Vakit hayalleri çağrıştıran bir bollukta- Bazen hapishaneden dışarı, ellerimi kollarımı sallayarak çıktığımı düşünüyorum... asfaltın sıcakta kaynayan zehri, suratıma hatlarımdan ‘defol’ dercesine vuruyor. Yürüdüğüm yerde çiçekler soluyor, böcekler kaçışıyor... zavallı halime her bakan, düzgün duruşuma rağmen beni aşağılıyor, umursamıyor ya da görmezden geliyor... taş ve toprak, içine hapsetmek için o anı gözlüyor; sertlik ve nefret, sokaklarda kol geziyor! Oysa yürüdüğüm yer, onlarca insanın yaşadığı ufacık bir kasaba! Titriyor ve korkuyorum yaptıklarımdan, soruyorum kendime; hatlarıyla tüm hayat nefret ediyor senden, ne için özgürlüğü arıyorsun, korkak mahkûm!.. Biraz sonra irkiliyorum... seviniyorum, zindanın çıplak pas kokusunda, soğuklara sarılışımı. Ben buyum, ben bir mahkûmum, ben hiçbir işe yaramayan zavallının biriyim; işte hayatım!
Reklam
Böcekler gibi, önemsiz, kişisel uğraşlarınızın ve dertlerinizin batağı içinde kıvranmayın.
O gün bugün, şehri dünyanın üstüne kapatıp bıraktım kapattım gümüş maşrapayla yaralanmış ağzımı ham elmalar yemekten göveren dudaklarım mırıldanmasın şehrin mutantan ve kibirli ağrısını. Azıcık gece alayım yanıma yalnız serçelerin uykusuna yetecek kadar gece böcekler için rutubet örümcekler için kuytu biraz da sabah sisi yabani güvercin kanatları renginde biz artık bunlar olarak gidiyoruz eylesin neyleyecekse şehrin insanı,
İsmet Özel
İsmet Özel
Gece yıldızlar öper seni usulca Çiğ damlacıkları toplanır yanaklarında Ufuklar ağarmaya duranda seher vakti Bâd-ı sebâ demlenir dudaklarında Arılar kokuna koşar gelir Beyaz gül derler sen duvak takınca Yeşil çimenlerde tamamlanır tuvaldeki resmin Gülünce pembe pembe olur yüzün gülüm İffetle birlikte anılır ismin Seninle yeryüzüne bahar gelir Kırmızı gül derler sen kızarınca Kalbimin yangınıdır senin yüzüne vuran Her mevsim en temiz sular öper Harama göstermediğin ayaklarının altından Böcekler usâresini emer yumuşak teninin Sevdalın dağları aşar gelir Bende figân başlar sen sarı açınca Sayrı yapan bir sevdanın resmidir sarılık Vuslat köprüsünü seller götürür Her ezgide keleplenir ayrılık Aşka vedâsıdır gözlerinin Hüzün sular gibi coşar gelir
Yazmamı rüzgâr aldı ama derdim olduğu gibi yerinde kaldı. Böcekler dağda değil içimde öttü. Güneş benim üzerimde doğup battı. Ölmedim. Ama yaşadığım da görülmedi dünya üzerinde.
Sayfa 127 - Everest Yay.Kitabı okudu
Reklam
fok balığına dönen kömürün aydınlığı, yıldırım, gözlerinin altındaki böcekler, sanrılı süvari bölüğü, tekerlek canavarlar, uyurgezer makinaların çığlıkları, gümüş tabletlerde sıvı mideler, etobur çiçeklerin yırtıcılığı kaplıyor yalın kır gününü ve senin uykunun sinemasını; Kaptan! mavi gözlerden koru kendini.
"Şu dünyada her bir yaratığın tutunacak bir dalı var, insanın yok. Şu dünyada yalnız olan, kimsesiz, çaresiz olan yalnız be yalnız insandır. Herkesin, her şeyin yaşaması, ölümsüzlüğü var, insanın yok. Ağaç, kuş, otlar, böcekler, yılanlar çıyanlar, hiçbirisi, hiçbirisi yok olmuyor. Ama insan yok oluyor. Çünkü insan kendinde başlayıp kendinde bitiyor."
Çok olgun(!)
Her şey mutlu ve sevinç içindeydi. Kuşlar bitkiler böcekler, çocuklar… Yalnız büyükler, o olgun, yetişkin kimseler, birbirlerini kandırıp, aldatmaktan, birbirlerine eziyet etmekten geri kalmıyorlardı.
Son Nokta YayınlarıKitabı okuyor
güç verir bana seni aramak için uzaklaşmak
kendime diyorum bazen seni buldum çekerken ağları sudan suyu bulursun öyle oldum sana baktım bir bulutlar, davullar şiirlerde gezdirdiğin çocuklar ve öğleler atlar için sular soğuttuğum orman büyük ve karanlıkmış, böcekler ateşliymiş, olsun güç verir bana seni aramak için uzaklaşmak orman yolu mutluluk veriyor’u çalarım ıslıkla içinden geçerken dikenlerin gövdemi dinlerim yaban meyvalarını burnuyla iten ceylanları bir mısrada severim bunda ne var ki seni bulurum defne yaprağı çiğniyorsundur ya da bir şey onu andıran bir yağmur bitiyorsa başlıyorsundur yenisine güzelsindir, iyisindir ve yaratılmış çamurdan
Reklam
Kumların Kadını
Hiroshi Teshigahara’nın Kobo Abe’nin eserinden uyarlamış olduğu “Kumların Kadını” filmi, Japon sinemasının - bana kalırsa- en özgün yapıtlarından biridir. Böcek bilimci olan Eijii Okada, kumlarla kaplı olan isimsiz bir mıntıkada üç günlük gezintiye çıkıp bulunması zor bir böcek türünü aramaya koyulur. Bir eserin sıçrayışı, beklenmedik bir olayın
"Dağlar nennileniyordu..."
"Bahar kaynaşıyordu. Otlarda türlü, yanar döner böcekler, büyük, koyu turuncu kelebekler, kayaların aralarında kırmızı karıncalar, çalılarda yüzlerce renk renk küçük kuşlar. Gökte süzülen iri kartallar, mor kayalarda sümüklüböcek izleri, kaya aralarında kahverengi, toprağa yapışmış sarı çiğdemler, çalı diplerinde boynu bükük mor menekşeler, sümbüller, kırmızı gözlü nergisler, oradan oraya akan yılanlar, inceden bir uğultu, çiçeklerle çokuşmuş arılar...Doğa, kayalar, elenmiş bulgur gibi toprak, yumuşak, ılık efiliyen ince bir yıl...Dağlar nennileniyordu."
İnsanların yakın geçmişteki savaşlarına bakıldığındaysa ters bir durum gözlenir. Alfalar genellikle yaşlı adamlardır ve kendileri güvenlik içinde, genellikle genç kadınların da bulunduğu bir yerlerde inzivaya çekilmişken, genç erkekler savaşa gider ve ölür. Başka hiçbir türde alfa erkekleri kendilerine bu kadar rahat bir yaşam hazırlamamıştır. Bu en azından rakip gruplardaki alfalarla açık bir işbirliği gerektirir ama zaten bu çoğunlukla ayarlanır. Sosyal böcekler haricinde hiçbir tür savaşı icat edecek kadar akıllıca davranmamıştır. Bu kurum tamamen alfaların yararınadır.
Sayfa 261 - say yayınlarıKitabı okuyor
Gerçekten de kum yaşama uygun bir madde değil. Fakat sabit olarak bir yere yerleşmek, yaşam için mutlaka gerekli mi? Sabit yaşama bağlılık yüzünden çıkmıyor mu o çetin reka­betler? Eğer sabit yaşamdan vazgeçip, canlılar kendilerini ku­mun hareketliğine bırakacak olsalar her türlü rekabet de orta­dan kalkar herhalde. Gerçekte, çölde de çiçek açıyor, böcekler yaşamaya devam ediyor. Güçlü uyum yeteneklerini kullana­rak, rekabet alanı dışına kaçan canlılar bunlar.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.