Bosna nasıl müslümanlaştı?
Coğrafi olarak Hırvatistan'la Sırbistan arasında kalan Bosna'da siyasî-toplumsal yapılanma daha "özel" bir seyir izledi. Bosna, 14. yüzyıldan itibaren bağımsız bir Prenslik altında yönetildi. Roma Katolik Kilisesi'nin etki alanında olmasına rağmen, 10. yüzyıldan sonra burada Bulgaristan köken- li, hem Ortodoksluğu ve Katolikliği reddeden Bogomil öğretisine bağlı ayrı bir Bosna Kilisesi oluştu. Böylelikle Bosna feodal güçleri, dinsel-kültürel dünyalarını Sırbistan ve Hırvatistan'dan ayırdılar. Bu "yalıtılmışlığın”, Bosna beylerinin kayda değer bir bölümünün ve köylülüğün çoğunluğunun, ülke 1463'te Osmanlı egemenliğine girdikten sonra Müslümanlaşmasında pay sahibi olduğu düşünülebilir. Sonraki onyıllarda feodal güçler de Islam'a döndüler.
Sayfa 25 - İletişim
"Gerçekten de, Bogomil'lerde zamâne işi saç kesimi bile görülmez; sapkınlıkları, [keşiş giysisi benzeri] aba ve kukuleta altında gizlidir. Bogomil, ağırbaşlı görünüştedir, giysisinin boynu, burnuna kadar gelir [kesinlikle açık saçık giyinmez]; önüne eği lerek yürür gözü önündedir, fellik fellik ortalığı kolaçan etmez] ve ağzının içiyle konuşur o kadar alçak sesle ki, dudağı bile kımıldamaz): Ama içyüzünde, yabani bir kurttur..."
Reklam
Geçmiş zulümlerle dolu..Bu din savaşları yetsin gayri:(
"Bogomillere göre Katolik ve Bizans'taki Ortodoks Kilisesi İsa'yı olmadığı bir şekle sokmuş ve aldatmıştı. Katolik Kilisesi ve Bizans bu iddiaları yanıtsız bırakmadılar. Topladıkları ordularla saldırarak yüz binlerce Bogomil'i öldürdüler. Katolik ve Ortodoks Kiliseleri'den nefret eden Bogomiller, 14-15. yüzyıllarda kitlesel olarak İslam dinine geçtiler ve Osmanlı'ya bağlanarak yaşadılar. Günümüzde Bosnalı, Boşnak ve Sancaklı olarak tanınan Müslümanların çoğunun ataları Bogomil inancına bağlı Slavlardı.."
Kapıkulları birliğini 14. yüzyılın ikinci yarısında oluşturanın I. Murat olduğunu görmüştük. Sultan'ın düşüncesi, büyük ocakların ve dinsel grupların etkilerinden kurtulmak ve ruhen-bedenen kendisine bağlı bir seçkin tabaka üzerinde mutlak otoritesini temellendirmekti. Kapıkulu olacak kişinin aile, köy ve diniyle tüm bağlarını koparması, aynı yeni doğmuş gibi, hükümdardan başka kimseye maddi ya da duygusal herhangi bir bağ hissetmemeleri gerekiyordu. Bu koşulla yönetici sınıfın seçkinleri oluyorlar ve babaları ve velinimetleri İmparatorun elinden güç ve onur alıyorlardı. Bu ayrıcalıklı kişiler yalnızca “Rum”lar, yani Ortodoks Hıristiyanlar arasından çıkıyordu. Müslümanlara bu mevkilerin kapalı olmasına bahane olarak, gerçek bir müminin “kul” olamayacağı gösteriliyordu. Yine de Sultan, Katolik Macar efendilerinin hoşgörüsüzlüğünün kurbanı olan Bogomil Hıristiyan halkının büyük çoğunluğu Osmanlı fethinden sonra İslâmiyete geçmiş olan Bosnalı Müslümanları uygulamanın dışında bırakacaktı. “Kulluk” mevkii o denli çekiciydi ki, bu topluluklar II. Mehmet'ten, din değiştirmiş olmalarının ne kendilerini ne de soylarını devşirmelik hakkından yoksun bırakmayacağını garanti eden bir belge edinmişlerdi. "Potor" adı verilecek bu Müslüman "kapıkulları", ordu değil, saray hizmetine girecekti.
Sayfa 83 - Lempire Ottoman. Arabölge Gerçeği Işığında Osmanlı Tarihine Bakış. İletişim Yayınları, Birinci Baskı 1996 İstanbul. [ISBN: 975-470-504-6]Kitabı okudu
Kendilerine sunulan 70,80 yıllık ömrün ilk ve son onar yılı, çocukluğun bilinçsizliği ve yaşlılığın çaresizliği içinde geçtiğine göre, ellerine kalan 50 yılı, itişip kakışarak, dövüşerek, sonra da dövüşmenin getireceği yıkıntılara ve kayıplara hayıflanarak heba etmek için mi dünyaya yollanmıştı insanoğlu? Bogomil, Hristiyan, Musevi ya da Müslüman, ne olursa olsun, ne biçim bir kaderdi insanoğlunun ki?
Sayfa 401 - EverestKitabı okudu
Bogomil Öğretisi
Katolik ve Ortodoksların arasında kalan Bosna kilisesi, Ortaçağ boyunca ''Bogomil Öğretisi''ni benimsemişti. Bogomil öğretisi, esasında Bulgaristan'da ortaya çıkmış olan bir Hıristiyan mezhebidir. Bu mezhebin kültürel misyonu, bölgenin Bizanslaştırılmasını ve Latinleştirilmesini önlemektir. Bogomillik dünyanın ''ışık ilkesi'' ve ''karanlık ilkesi'' üzerinde durduğunu kabul eden, ikici (düalist) bir felsefeye dayanıyordu. Hıristiyanlar tarafından kabul edilen Teslis (Baba-Oğul-Kutsal Ruh üçlemesi) inancını benimsemiyordu.
Sayfa 28 - Seçkin YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Mani, Zerdüşti papaz kurumlarının kışkırtmasıyla hain bir kral tarafından znlimce öldürülmüştür, ama onun dini birkaç yüzyıl boyunrn hlrçıık iilkcde gelişmeye devam etmiş ve Gnos- 54 tik geleneğin başlıca taşıyıcısı haline gelmiştir. 1813 yılında, Be­ yaz Lotus ve Siyah Bulut Manichean mezhepleri Çin'de politik olarak aktifti, 1911 yılında
Bosna, 14. yüzyıldan itibaren bağımsız bir Prenslik altında yönetildi. Roma Katolik Kilisesi'nin etki alanında olmasına rağmen, 10. yüzyıldan sonra burada Bulgaristan kökenli, hem Ortodoksluğu ve Katolikliği reddeden Bogomil öğretisine bağlı ayrı bir Bosna Kilisesi oluştu. Böylelikle Bosna feodal güçleri, dinsel-kültürel dünyalarını Sırbistan ve Hırvatistan'dan ayırdılar.
1444 yılında,
Haçlı ordusu Tuna' dan aşağı Karadeniz' e doğru ilerlerken Ortodoks kiliselerini yağmaladı ve halka eziyet etti. Bir engizisyon müfrezesi, Bogomil ("tanrı dostları") adı verilen kafirlere yönelik sürek avına çıktı. Bunlar genellikle Bosna'da doğu ve batı kiliselerini protesto eden, İsa'nın gerçek ve arı öğretilerine dönülmesini isteyen ve katı ahlakçılık ilkelerine göre yaşayan insanlardı. Katolik Kilisesi, onların yakalanarak köle olarak satılmalarına izin vermişti.
Bogomiller hakkında olacaktı. 11. yüzyıldaki bu heretik Hıristiyan mezhebi, Güneydoğu Anadolu'da, şimdi sular altında kalan Samsat'ta doğmuştu. Samsat aynı zamanda büyük yazar Lukianos'un memleketiydi. Bogomillerin inanç yapısı kiliseyi öylesine rahatsız etmişti ki baskılar sonucunda Samsat'tan yola çıkıp Ege'de bugünkü adıyla Alaşehir olan yere göç etmişler, orada da tutunamayıp Marsilya üstünden Güney Fransa'ya gitmişler, burada inşa ettikleri Montsegur kalesinde yaşamışlardı. Burada adları Cathar Şövalyeleri idi; taa ki Fransız ordusu meşhur Montsegur kuşatmasıyla onları çil yavrusu gibi dağıtana kadar. Bu bozgundan sonra Bogomillerin bazıları İtalya'ya kaçmıştı bazıları da Balkanlar'a. Bazı bilim adamlarına göre Balkanlar'daki Boşnakların kökeni Bogomil'di. Yüzyıllar boyunca süren kilise zulmünden kurtulmak için din değiştirmiş ve Müslüman olmuşlardı. Eğer bu teori doğru ise Bogomillerin kaderi trajikomikti doğrusu. Anadolu'nun doğusunun Müslümanlaştığı bir dönemde heretik bir Hıristiyan mezhebi olarak başlayan ve yüzyıl arca çile çektikten sonra kurtulmak için din değiştiren ve bu sefer de sırf Müslüman oldukları için Bosna'da Milosevic milislerinin elinde öldürülen insanlardı. Yanlış yerde, yanlış zamanda, yanlış dinde olmak durumu. Hem de neredeyse bin yıllık bir yanlışlık. Güneydoğu Anadolu'daki Samsat'tan, Miloseviç'e ve Bosna savaşına uzanan bir hikâyeydi bu..
Reklam
Bir yanardağ sadece kendi yüreğinde patlayıp sönmüştü ve söndüğünde külleri sadece onun gönlünü mezara çevirmişti. –sayfa30- Onlara daha iyi bir yaşam verebilmek için koşuşturup durmuştu sağdan sola. Ama demek ki mutluluğun yolu, daha çok para kazanmaktan , daha iyi şartlarda yaşamaktan geçmiyordu. Evine refah getirmişti ama bu kez de huzuru kaçırmıştı elinden. Şimdi karısı bunalımda , çocukları başıboş , kendi şaşkındı. Ailesinin tüm fertleri mutsuzdu. Bu mutsuzluktan kendine düşen payın bilincindeydi Burhan. – sayfa 32- “……Siz de Müslüman mısınız?” diye sordu berber. “Dörtte bir.” “Ana tarafından mı , baba tarafından mı?” “Bir kadın tarafından.” –sayfa 179- Bogomil inançlarına göre , içinde yaşadığımız dünya ve dünyevi zenginlikler şeytanın bir aldatmacasıydı. Bu nedenle rahipleri , üstünde çok sade bir urbayla dolaşırdı. Tanrı egemenliğinin , ancak manevi alanda var olduğuna inandıkları için , Boşnaklar’ın gözünde iç disiplin , doğruluk ve dürüstlük, verilen sözün tutulması, iyilik ve şefkat çok büyük önem taşırdı.-sayfa235- Boşnaklar , kimsenin toprağında gözleri , dini inanışlarında zorlama olmadığı halde , Balkanlar’da varoluşlarından beri barış yüzü görmemişlerdi…”-sayfa237-
“Kendilerine sunulan yetmiş, seksen yıllık ömrün ilk ve son onar yılı, çocukluğun bilinçsizliği ve yaşlılığın çaresizliği içinde geçtiğine göre, ellerine kalan elli yılı, itişip kakışarak, dövüşerek, sonra da dövüşmenin getireceği yıkıntılara ve kayıplara hayıflanarak heba etmek için mi dünyaya yollanmıştı insanoğlu? Bogomil, Hıristiyan, Musevi ya da Müslüman, ne olursa olsun, ne biçim bir kaderdi insanoğlununki?”
Kendilerine sunulan yetmiş, seksen yıllık ömrün ilk ve son onar yılı, çocukluğun bilinçsizliği ve yaşlılığın çaresizliği içinde geçtiğine göre, ellerine kalan elli yılı, itişip kakışarak, dövüşerek, sonra da dövüşmenin getireceği yıkıntılara ve kayıplara hayıflanarak heba etmek için mi dünyaya yollanmıştı insanoğlu? Bogomil, Hıristiyan, Musevi ya da Müslüman, ne olursa olsun, ne biçim bir kaderdi insanoğlununki?
Sayfa 301 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Gnostik anlayışın temel prensiplerine göre Cennet'in kapılarını açıp, insanı bu kötü dünyadan hür kılacak olan şey iman değil bilgidir. Bu bilgi Tanrının ilahi kıvılcımıyla bütün ruhlara üflenmiştir ve her insanda vardır. Gnostik inanca göre dünya gerçek Tanrı değil, onun Demi-Urge ismi verilen bir astı tarafından yaratılmıştır ve insan onun suretindedir. Demi-Urge dünyayı kötülük maddesinden şekillendirmiş ve insanı madde içinde esir etmiştir. Işık ve Karanlık güçleri arasında sonsuz bir savaş vardır ve bu savaş ancak saf ruhlar serbest kaldığı ve tanrı dünyayı ateşle saflaştırdığı zaman sona erecektir. Tanrı ve Demi-Urge arasında bir melek vardır ve ona Archon ismi verilir. Birçok Gnostik, Archon'un İsa olarak dünyaya geldiğini iddia eder. Gnostiklere göre madde kötüdür. Evlilik ve doğum, dünyaya Demi-Urge için yeni köleler getirmesinden dolayı günahtır. Gnostisizm 10. ve 13. yüzyıllar arasındaki dönemde başlıca Albigen'ler, Bogomil'ler ve Manichean'lar gibi tarikatlarla büyüdü ve çok sayıda müridi oldu.
Sayfa 45 - Gençlik Kitabevi YayınlarıKitabı okudu
Kiyef knezi Vladimir'in 988 (veya 989) da Hıristiyanlığı kabulünden sonra Rusya'ya Bizans'tan Slav (Bulgar) alfabesi ve dilinin getirildiğini yukarıda söylemiştik. Bulgaristan'da yüzyıldan fazla işlenen "kilise Slavcası" (veya eski Bulgarca) bu suretle ta baştan Rusların din ve edebiyat dilleri oldu; bu durum ta
107 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.