Peki, kimiz biz?
Kürt’üz-Türk’üz, kadınız-erkeğiz, Aleviyiz-Sünniyiz ama önce insanız. Birbirimize yoktur üstünlüğümüz. Sadece zulme karşıdır öfkemiz. Serez’in esnaf çarşısında Şeyh Bedrettin’dir adımız. Pir Sultan’dır bir yanımız. İşkence tezgahlarında, Hallac-ı Mansur olduk. İbrahim’dik. Mazlum’duk biz. Dar ağacına yürürken başımız dikti. Deniz’dik. Hüseyin’dik. Yusuf’tuk. Sait’ti adımız, Dağkapı meydanında. Dersim'de Rıza olduk. Bolu Beyi’ne boyun eğseydik, Köroğlu’na çıkmazdı adımız. Mahir olmazdık, cesaret timsali. Kuyuda Yusuf’tuk, Kerbela’da Hüseyin. Sürgünde Ahmet Kaya, zindanda Yılmaz Güney’di namımız. Unutmayın ki;
Ekilir ekin geliriz,
Ezilir un geliriz,
Bir gider bin geliriz,
Bizi vurmak kurtuluş mu?
Tartışmasız Yaşar Kemal Anadolu halk hikayelerine gönülden bağlı bir yazarımız. Sanat toplum içindir anlayışından yola çıkan usta yazar , bu üç öyküdede kendine has destansı , öykü anlatım biçimiyle okuruyla buluşuyor.
öyküleri okurun damağında bir tat, gönlündede çok renkli hoşluklar bırakırken , farklı duyguları da aynı anda yaşatıyor.
Türk
Hikayesine gelince .. Hekimoğlu yiğit mert ufak tefek delikanlı, bulunduğu yerde hakim olan bir Gürcü beyinin kızına tutulmuş. Kızıyla görüşmesini istemeyen Gürcü beyi ise Hekimoğlu’na düşman olmuştur. Gürcü beyi haber gönderip teke tek hesaplaşmak istediğini söyletir. Bunun üzerine aynalı martinini alan yiğit delikanlı geldiğinde ise Gürcü beyin adamları tarafından çevresi sarılarak ateş altına alınır. Çemberi yararak yaralı kaçar ve Bolu tarafındaki annesinin yanına döner. İyileşir iyileşmez iki akrabasını yanına alır ve artık dağlara çıkma kararı almıştır. Tekrar Ordu taraflarına dönerek zengin Gürcülerden aldığı malları fakir halka dağıtmış, bu sayede ise halk onun mertliğine karşı büyük bir sevgi göstermiş.
Artık olay Gürcü – Türk çatışmasına dönmüştür. Gürcü beyi ise jandarmaya şikayet ederek devamlı yakalanmasını sağlamaya çalışsa da onu çok seven yöre halkı kaçmasına hep yardımcı olmuş. Bir gün Hekimoğlu iki akrabasının ölüm haberini alır ve Gürcü beyine bunun hesabını sormak için beyin yaşadığı yer olan Çiftlice köyüne gider ve muhtara varır. Muhtar Hekimoğlu’ndan gözükse de aslında Gürcü beyinin adamıdır. Hainlik yapan muhtar ise Bey’e haber salarak Jandarmaya haber verdirir. Çıkan yoğun çatışmada ise öldürülür. Adına yakılan türküdeki sözler ise yaşadıklarını bire bir anlatmaktadır. Hikayesinin ne kadar acı ve yaşanmış olduğunu anlayabiliyorsunuz.
Kendin pek mi yüreklisin? Yüreğe bakmaz o! Yürek diye bir şey yoktur! Damarına bastın mı herkes yüreklenir, Bolu Beyine kafa tutan Köroğlu kesilir. Sen yalnız damarına bas. Biz şimdi Haceli’nin damarına bastık. Onun için önlem almalıyız!..”
Kendin pek mi yüreklisin? Yüreğe bakmaz o! Yürek diye bir şey yoktur! Damarına bastın mı herkes yüreklenir, Bolu Beyine kafa tutan Köroğlu kesilir. Sen yalnız damarına bas.
Yaşar Kemal okuyanlar bilirler, onun eserlerini okurken sadece okumazsınız yaşarsınız adeta. Bilindik şeyleri anlatır bizlere hep. Halkı, sevdayı, adaleti, Çukurovayı... Bizi anlatır, bizde onun satırlarıyla bir başka yaşarız bunları.
Abidin Dino'nun Yaşar Kemal hakkında güzel bir yazısını paylaşmak istiyorum sizlerle. Dino demiş ki Kemal
Üç Anadolu efsanesi; Köroğlu- Karacaoğlan- Alageyik isimlerini çok kez duysakta hikayelerinin ne kadarını biliyoruz? Anadolu'nun bu 3 muhteşem efsanesini Yaşar Kemal'in kaleminden okumak okumak ayrı bir keyif. Yiğitliğin, mertliğin, sevdaların öyküsü.. Bolu beyine meydan okuyan Köroğlu, saz elinde bey kızını yar edinen, yardan ayrı düşen Karacaoğlan, geyik avına sevdalı Halil'in öyküsü.. hepsi harikalar.benim favorim ise Karacaoğlan oldu.Anadolu'nun o sıcak diliyle yazılmış,kendi değerlerimizi okumak harika bir duygu..Teşekkürler Yaşar Kemal ️