ıssız bir dağın tepesinde iki münzevi yaşardı, tanrı’ya dua eder ve birbirlerini severlerdi. bu iki münzevinin bir topraktan kâsesi vardı, tek varlıkları da buydu. bir gün yaşlıca olan münzevinin içine bir kötü ruh düştü, genç olana gitti ve dedi ki: “uzun süredir bir arada yaşıyoruz. artık ayrılmamızın vakti geldi. Haydi varlıklarımızı bölüşelim.” o zaman daha genç olanı üzüldü ve dedi ki, “kardeşim, benden ayrılman gerektiği için ıstırapla doluyum. ama eğer gitmen şartsa, öyle olsun." ve toprak kâseyi getirdi, ona verip dedi ki, “bunu bölemeyiz Kardeşim, senin olsun.” o zaman yaşlıca olanı dedi ki, “ben bağış kabul etmem. hakkımdan başkasını almam. bölünmesi gerekir.” ve genççe olanı dedi ki, “kâse kırılırsa, sana ya da bana ne faydası kalır? eğer hoşuna gidecekse kura çekelim. ama yaşlıca münzevi yine dedi ki, “adil olandan ve kendi hakkımdan fazlasını almam, adaleti ve hakkımı manasızca şansa bırakmayacağım. kâse bölünmeli." o zaman genç münzevi daha fazla muhalefet edemedi ve dedi ki, “eğer isteğin yine de buysa ve böylece alacaksan, öyleyse kâseyi kıralım.” ama yaşlıca münzevinin yüzü birden karardı ve bağırmaya başladı, “seni lanet olası korkak, savaşmayacaksın."
Sayfa 291 - iki münzevi, kaçıkKitabı okudu
Reklam
Size şiir yazdıran kadınları sevin, onlar yüreğinizin en derin yerlerinde kalbiniz durana kadar yaşamaya devam eder.
Senin vicdanın rahatsa gerisi Allah ile onlar arasında kalıyor. Bundan daha büyük bir ceza var mı? Gülümse...
Aşk çöl gibidir, yakar, kavurur, hayaller kurdurur. Tam suya kavuştum dersin oysa gerçek olan bir avuç kuru topraktır...
Özlemek ne büyük çaresizlik be. Sarılmadan geçmiyor!
Reklam
906 öğeden 671 ile 680 arasındakiler gösteriliyor.