Ficciones, hayaller ve hikâyeler diye 2blme ayrılan Ficciones buram buram edebiyat, matematik, fizik kokuyor...
Hayaller bölümü ile başlayan Ficciones ilk hikaye ile beynimi kesinlikle 1yakti zonklattı "benlik kimlik" durumlarıyla, sık sık edebiyat söyleşileri var ki bu kısımda edebiyatın dokunduğu tüm durumları yazarlar arası
..."Hala iki bellegim var. Kendi bellegim ve Shakespeare'inki, bu ikincisi de yarı yarıya benim sayılır. Daha dogrusu bu iki bellek beni teslim aldı. Öyle 1bölge var ki iki bellek birbirlerine kanşıyor."...
Ruh başka türlü uyanmaz
gerindiğinde rüya uzuvlarla
çünkü ruha sayısız hakikat gibi gelir
gündüz yaralanan rüyetler,
ki biz çölü gördük sanırız,
ölümün ve toprağın çoktan egemen olduğu.
Doğa mecbur eder bu yanılsamaya;
çünkü bütün duyular dinlenir
derin bir uykuda, hakikatler
karşı koyamaz yanlışlara,
çünkü bellek uykudadır,
ve uykudayken eksik olmaz bitkinlik;
ruhun hayatla birlikte gördüğünü sandığı şey,
kalıntısıdır ölümün ve unutmanın.
BELLEK FUNES
Beynine batan cam kırıkları ile John Coffe ve beyninin yüzde yüzünü kullanan Lucy geliyor aklıma İreneo Funes'i düşündükçe. Doğrusu onun gibi olmak istemezdim de öyle birini ciddi anlamda tanimak isterdim. Neden derseniz; varlığımızın anlami da hiçligimize giden yolun bilincide o kişide saklı olurdu bence.
Unutmak, ah unutmak! Sen Allahın bize ne büyük bir lütfusun. Düşünsenize üç yaşınızdayken elinizi bıçak kesiyor ve 20 yaşınızda hala aynı acıyı hissediyorsunuz. Ya da sevdiğimizin ölümüyle yaşadığımız dayanılmaz aci her an beynimizde yankılanıyor. Veya çok büyük bir sevinç yaşıyorsunuz ve bunu hep hissediyorsunuz. Kafanızda milyonlarca islemci surekli ayni islemi tekrar ediyor ve işlemci sayisi her gun katlanarak artıyor. Inanilmaz ve dayanilmaz bir hayat olurdu. Muhtemelen Funes'in ciğerlerine de 20 yaşında kan dolduran, bu mutluklarla acıları aynı anda hissetmek olmuştur.
Iyi ki unutabiliyoruz. Yeteri kadarını hatırlamamıza izin veren bir yaradılışımız var. Üzerinde biraz tefekkür edince insan çok mutlu oluyor.
Borges'i ilk okuyuşum olduğu için iki defa okumak zorunda kaldım. Sahaflara gittiğimde kitaplarına bakacağım. Bulursam kesinlikle okurum.
Uğur UKUT
DİPÇE :
Alzheimer hastalığı olan insanlara yardım etmek için İsviçre'de bir klinik kuran Gaustin adlı psikiyatrist aracılığı ile hafıza ve geçmiş üzerine derinlikli bir dosya niteliği taşıyan bu eser kurgu içinde gerçeği, gerçek içindeki kurguyu muazzam bir şekilde bütünleştiriyor.
Bahsi geçen "geçmiş kliniği" zamanla, demans