Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
"Deli,"diyordu turşucu "aklı yerinde değil Madam Anjel'in.Kocasi Faruk Bey idare ediyormuş onu.o şuh kahkalar,uzun uzun gülmeler,sarı şifon ve tül karışımı enfes tuvaletler, elinde incecik saplı şampanya bardağı. MadamAnjel..."
Madam Anjel ...Gece Frej Apartmanının üst kat penceresinden duyulan
Arjantin tangoları.
Hans Feretti sandığın kapağını kapatmış ordan uzaklaşmıştı Elinde bir kadeh içki karısıyla konuşurken gördüm onu...
Sidik rengi duvarda eski demir borular bacak varisleri gibi sanki bir yerlere doğru yol alıyorlar...
Ilk 26 sayfadan yaptığım alıntılar,sadece ilk 26 sayfa ve bu bir çocuk kitabı
Tavsiye edilir mi sizce?!
Merhaba arkadaşlar. Hepimize çok güzel, sağlıklı, huzurlu, mutlu ve bereketli bir ‘Şubat’ diliyorum. Öncelikle bunu söyleyerek başlamak istedim. Louis ve Renee arasındaki mektuplaşma metinlerini okuduğumuz bir kitabı -sonunda- (ağlaya ağlaya) geride bıraktık. İki arkadaşın yaşadıkları hayata dair anılarını dinliyoruz desek yeridir. İki arkadaş
"Bu bölümde olaylar o denli uç noktalara varıyor ki Quiquendone sakinleri okurları ve hatta yazarın kendisi derhal çözüm bulunmasını istiyorlar"
Kitabın sonlarındaki başlıklardan biri buydu ve yazarın kullandığı mizaha gülmekten kendimi alamadım.
Konusuna gelirsek, hem insanları hem de yaşantısıyla "cittaslow" gibi tabir edilebilecek bir şehir olan Quiquendone'ya (yazımı zor bundan somea Q. Diyeceğim) Doktor Ox isminde biri gelir ve şehrin aydınlatmasını hiçbir ücret talep etmeden gerçekleştireceğini söyler. Çalışmalara başlanır, borular döşenir ve aydınlatma için kullanılacak olan güya 'oksihidrat' gazının vanasını açar. Ancak Doktor Ox'un bu sakin şehrin insanları üzerinde farklı emelleri vardır. Onlar Doktor için birer denektir ve bu olay bir deneyden ibarettir. Deneyin gelişimi de sonuçları da oldukça ilginç, aynı zamanda trajikomik. Teknoloji ve bilimin kimlerin ellerinde olması gerektiğine dair sorgulatırken mizahi ve uç anlatımlı dili ile eğlendiriyor. Severek okudum. Ayrıca öğrendim ki hikâye Alman asıllı Fransız besteci Jacques Offenbach’ın Doktor Ox adlı operasına da konu olmuş, librettonun yazımına bizzat Verne de katkıda bulunmuş.
128 syf.
10/10 puan verdi
Hayranlığıma hayranlık kattıran adam, üstat Sezai Karakoç. Kitaplarını okumak her defasında farklı hissettiriyor bana. İncilerin dizilip zarif ve güzel bir kolye yapılması gibi kelimeleri adeta dizmiş şair. Etkileyici, manevi aşkla yazılan birbirinden güzel ve derin hislere boğan bir eser...
Hızır'ın dilinden dünya tasvir ediliyor. Sezai Karakoç 40 gün boyunca deniz kenarında bir saatini ayırıp Hızır ile randevusundan doğan ve sonsuzluğa karşı haykırılan şiirler. İnsan adeta bir zaman yolculuğuna çıkmış gibi hissediyor. Çok güzel dizeler var.
Sezai Karakoç Hızırla Kırk Saat 2 adlı şiirinde modern kentlerin sevimsizliğini, insanların sevgisizliğini ortaya koyarken sadece şehrin atlarını sevimli bulur:
Bir kentten daha geçtim
Buğdayları yakıyorlardı
Yedikleri pirinçti
Birbirlerine açılan borular gibi üfürüyorlardı
Sonra birbirlerinden borular gibi çıkıyorlardı
Pirinçler gibi çoğalıyorlardı
Atlarını yalnız atlarını cana yakın buldum
Öpüp çıkıp gittim yelelerini
İyi ki tanıdım seni, iyi ki geçtin bu dünyadan...
Kabrin nur, mekanın cennet olsun üstat.
Serinin ikinci kitabıyla birlikte yolculuğumun yarısına gelmiş bulunmaktayım. Tuhaf bir şekilde ikisini de alakasız bir mevsim olan yazın okudum. Çünkü şu aralar köydeyim ve bu kitapların doğayla olan bağlantısı beni şehirden uzakta olduğum zamanlarda okumaya itiyor. Dinginleştirici bir etkisi var yazılanların. Günlük hayatın olağan ve basit detaylarına katılan ilginç ve en fazla üç sayfalık olan bu yorumlar (Sandalyeler, Borular, Sosyallik, Diş Fırçaları, Konuşma, Şeker, Kargalar vs.) insanda keyifli bir etki bırakıyor. O yüzden okurken hem yormuyor hem de zihni açıyor. Farklı bir bakış açısı sunuyor insana. Aynı zamanda tanıdık.
Bazen anlamsız hissettirmiyor değil. Fakat yaza da bu ruh hali gidiyormuş gibi hissediyorum. Tabi serinin ana fikrini oluşturan mektupları ve kitabın her tarafını kaplayan Kış temasını es geçmemem lazım. İçindeki resimleri de fazlasıyla sevdim.
Alışılmışın dışında bir deneme okumak isteyenlere tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
Ömer Hayyam hakkında yazılmış ender kitaplardan biri. Akıcı, sade ve anlaşılır bir dili var. Hayyam'ın yaşam öyküsü Doğu'ya özgü biçem ile gerçekliği temel alarak, hayal gücü yardımıyla kurgulanmış. Alp Arslan, Melikşah, Nizam-ül Mülk, Hasan Sabbah, Gazali tarihsel gerçekliklerinde kitapta yerlerini almışlar. Kitapta gökbilimci, matematikçi, şair ve filozof Hayyam anlatılıyor. Hayyam bilim düşmanları tarafından dinsiz olarak nitelenmiş ve bütün izleri bu çevreler tarafından silinmeye çalışılmıştır. Mollalar, medrese; zamanın genel geçer bilgi ve kavramlarına aykırı Hayyam'ın izlerini silmek konusunda bir ölçüde başarılı olmuşlardır. Yeni takvimi bulan, öklid'i yorumlayan, evren, güneş, dünya, yıldızlar hakkında araştırmalar yapan Hayyam düzenden yana olanlara aykırı gelmiştir. Bilim ve molla düşünce tarzının çatışması günümüzde de güncelliğini korumaktadır. Kitabın 296. sayfasında ay tutulması ve buna halkın bakış açısı şöyle dile getiriliyor: "Gökyüzünde koca bir tekerlek gibi parlayan ayın yüzeyi gölgelerle örtülmeye başladığı zaman, yukarı bakan kalabalık çığlıklar atmaya başladı. Hemen borular ötmeye ve davulların sesi yankılanmaya başlamıştı. Ziller çınlıyor, kadınlar evlerin çatılarında ağlaşıyordu. Ayşe gibi onlar da kötü şeytanın ayı yutmaya çalıştığını sanıyorlardı. Gölge ayın yüzeyinin neredeyse tümünü kapladığı zaman, ellerinde meşaleler ile meydana gelen bir yığın molla, şeytanın gücünü yok etmek için alçak sesle ezberden dualar okumaya başladı. Fakat aydınlık hala üstün gelemiyordu.
Okuyacak olanlara keyifli okumalar.
Selamlar! Paulo Coelho'nun milyonlarca satan bu eserini sizlere anlatmak
istiyorum...
Kitap Veronika adlı bir kızın intihar girişimini konu alıyor. İntihar girişimi denince herkes trajik bir olay bekliyor, hayır bu kitapta öyle değil. 24 yaşında ki Veronika hayatta istediği her şeye sahip bir genç kadın. İyi bir ailesi, güzel bir işi var istediği erkeği istediği anda elde edebilecek kadar da güzel aynı zamanda. Peki bu kız neden intihar ediyor o zaman? Sorunun cevabı çok basit, hayatın monotonluğundan sıkıldığı için. Neredeyse hepimizin sıradan hayatları var ama çoğu kişi intihar etme girişiminde bulunacak kadar cesur değil, Veronika kesinlikle bir istisna.
Veronika intihar ederken romantik bir yöntem olduğuna inandığı için uyku ilacı alıyor, ama kaldığı yerde olan rahibeler onu baygın bir şekilde bulup kurtarıyorlar. Her şey burada başlıyor. Veronika gözlerini açtığında Villete'te o korkunç akıl hastanesinde buluyor kendini, boğazından çıkan borulardan rahatsız bir şekilde. Birkaç gün bu şekilde uyutuluyor ve her uyandığında borular azalıyor. Bir gün odasına gelen doktordan öğreniyor yaşamak için az vaktinin kaldığını. Kendini uykuda öldürmek ve ölümü beklemek arasında dağlar kadar fark var tabii. Veronika intihar girişiminden pişman olmamak için hayattan zevk almamaya uğraşıyor resmen.
Ama o akıl hastanesi hayatına bazı insanlar katıyor, hiç unutamayacağı insanlar. Belki Veronika deli idi ve iyileşti, belki de ölümü beklerken hayatına giren insanlar bir anlam kattı ona. Cevabı kitapta gizli. Çok fazla anlatıp heyecanını ve okurken alacağınız zevki azaltmak istemiyorum. Mutlaka okuyun, kitaplarla kalın.
KİTAP TAVSİYEM
"Astronot Nine"
__Alıntılar
// Hayat çok kısa.Oturup televizyondaki saçmalıkları izlemek istemiyorum...
// Sessiz sedasız oturupyaşlanmayı beklemek çok sıkıcı...
// Bekle bizi Dünya,geliyoruz...
// Barış sizinle olsun,biz dostuz...
// Sertifikalı bir sersemden eksiksiz bir eğitim.
Kendi mesleğinde ,hayatında, tüm kuralları yıkarak herkese bir şekilde kafa tutmasa bile öyle görünerek ama aslında sadece kendi kuralları doğrultusubda kimseye karışmadan kendi hayallerini gerçekleştirmeye çalışan bir adam düşünün. Ve bu adamın hayran olduğu bir idolü: Henry Cameron. Ona özenmişti Roark. Aslında tam olarak ona özenmese de onun
96 syf.
10/10 puan verdi
Quiquendone halkı yüzyıllardır kendi halinde sakin bir yaşam sürmektedir. Burada yaşayan insanlar asla kavga etmez, kötü bir söz söylemez. İşlerini yaparken, yürürken, konuşurken büyük bir sakinlik içindedirler. Hatta o kadar yavaşlardırki evlilikleri bile on sene sonra gerçekleşir. Son derece saygılı ve ağırkanlı insanların yaşadığı bu küçük kasabaya bir gün Doktor Ox ve yardımcısı gelir. Kasabanın sokaklarını ve evlerini aydınlatmak istediklerini söyleyen ikili bütün kasabaya borular döşemeye başlar. Aslında Doktor Ox'un amacı kenti ışıklandırmak değil, borulardan bir çeşit gaz yayarak halkı sakinliklerinden çıkarıp sinirli ve kavgacı insanlar yapmak.
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Dili çok akıcı. Belediye başkanı ve yardımcısının atışmaları oldukça eğlenceliydi. Çok zevk alarak okudum ben. Gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim kolay okunan klasiklerden. Ayrıca kitabı okurken Doktor Ox'un kullandığı gazdan bizede verilmiş olabileceğini düşündüm, zira genel olarak insanlarımız çok gergin
96 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
#OkudumBitti
#DoktorOxunDeneyi
#JulesVerne
#TürkiyeİşBankasıYayınları
Çeviri : Alev Özgüner / 90 sayfa
Merhaba arkadaşlar, bu kısacık ama eğlenceli kitapla tanışmanızı isterim.
Fransız yazar Jules Verne 'nin bilim kurgu olan eseri başlarda "amannn" dedirtse de sonradan akıcı ve oldukça ilginç bir hale geliyor.
Hayali bir kent olan Quiquendone' de yaşam çok yavaş ve bize göre çokkk sıkıcı geçmekte. Düşünsenize kavga, gürültü, satıcı, hayvan, insan sesi bile yok. Ölü şehir gibi yani Bizim insanımıza hareket lazım, ses lazım. Yoksa kuşkuya düşeriz "hayra alamet değil bu sessizlik"
Kamu görevlisi bile yoktur kentte, bir vali ile danışman vardır. Başkalarına da gerek yok, çünkü kuruluşundan bu yana hiç olay çıkmamış.
Ta ki Dr Ox'un sözde kenti aydınlatma projesine kadar. Bütün şehre borular döşenir aydınlatma için, her yer ışıl ışıl olacaktır güya. Işıltı olmaz ama, bir hareketlenme başlar. İnsanlar hızlanır, bitkiler abartılı şekilde büyür, hayvanların şekli şemali değişir. Birbirlerine asla laf söylemeyen vali ile danışman bile tartışır olurlar.
Normalde altı saat süren opera bile sadece on sekiz dakikada biter. Olay öyle heyecanlı bir hal alır ki, sınırlarında ki bir kente dahi savaş açmaya kalkışırlar.
Şimdi sorun şu, Dr Ox gelene kadar kaplumbağa hızında seyreden yaşam ne oldu da böyle alt üst oldu,doktorun gizli bir amacı mı vardı, şehri aydınlatmak nereden aklına gelmişti? Kafamda deli sorularla sonuna geldim ve ohh bee dedim. Rüya falan zannetmeyin, değil
"Bilim vicdansız kişilerin elinde tehlikeli olabilir."
Okumanızı tavsiye ederim.
Kitapla kalın sevgili dostlar