Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Doğadan benzerlikler bulmak Leonardo'nun en gözde tekniklerinden biriydi. Örneğin, Fransa kralının Blois'deki şatosuna o muhteşem döner merdivenleri yaptığında, çok yıllar önce İtalya'nın kuzey batı kıyılarından toplamış olduğu deniz kabuklarınun döner kabuklarından esinlenmişti. Kaydediciye benzer müzikal borular dizaynı insanın ses telleri hakkındaki çalışmasından alınmıştı. Daha yakın zamanda, Alexander Graham Bell telefonun icadında insan kulağından esinlenmiştir; çalılıklar arasında yürürken paçalarınıza takılan küçük otçuklar Velcro fermuarlann (Cirt fermuarlar) mucidine ilham vermişti; ve alüminyum kutuların çekip açılan kapaklarının mucidi kendi kendine "Doğada hangi şey kolayca açılır?" sorusunu sorarak işe başlamıştır. Zihninde bir muz resmi çakmış ve şu soruyu sormasına yol açmıştır, "Muzun şekli eldeki göreve bir model olarak nasıl yararlı olabilir?
Sayfa 76
Üstad bir kez daha haklıydı
Sezai Karakoç Hızırla Kırk Saat 2 adlı şiirinde modern kentlerin sevimsizliğini, insanların sevgisizliğini ortaya koyarken sadece şehrin atlarını sevimli bulur: Bir kentten daha geçtim Buğdayları yakıyorlardı Yedikleri pirinçti Birbirlerine açılan borular gibi üfürüyorlardı Sonra birbirlerinden borular gibi çıkıyorlardı Pirinçler gibi çoğalıyorlardı Atlarını yalnız atlarını cana yakın buldum Öpüp çıkıp gittim yelelerini
Gülşen
Gülşen
📸
Reklam
256 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Kıyamet Saati: Nuh'un Gemisine 5 Kala;
"Dünya cehenneme gitmiş durumda -gitmekte değil- onu oraya itmekten de hepimiz sorumluyuz." #134716024 Günümüz çağının en büyük problemi kontrol edilemez insan nüfusudur, bu nüfusun yarattığı en büyük sorunlardan birisi ise milyarlarca insanın bu dünyayı arsızca sömürmesi, doymamasıdır, kısacası sorumsuz
Yer Açın! Yer Açın!
Yer Açın! Yer Açın!Harry Harrison · İthaki Yayınları · 2021295 okunma
kardeş
Odanın kapısını tıklatıp içeri girdim. Kardeşim Kadir, yatağının üzerinde bağdaş kurmuş, kafası önde oturuyordu. Kafasını kaldırdı, "Buyur ağabey," dedi. Gözlerindeki hüznü görmüştüm, nasılsın demeye korktum, "Ne yapıyorsun gardaşım oğlan?" dedim. -Hiç. Oturuyorum öyle ağabey. -Canın sıkkın senin. Ne oldu, anlat
Zweig'in anlatımıyla İstanbul'un fethi
Askerlerinin başına geçmiş olan sultan, çadırını kurmak için Lyda Kapısı'na doğru tüm ihtişamıyla atını sürer. Ancak karargâhının önünde sancağını dalgalandırtmadan önce seccadesini yere sermelerini buyurur. Daha sonra ayakkabılarını çıkarır ve seccadenin üstüne gelir, yüzünü Mekke'ye döner ve üç rekât namaz kılar; arkasındaki eşsiz ordunun binlerce ve on binlerce askeri de aynı hareketleri, aynı ritmi tekrarlayarak sultanlarıyla birlikte namaz kılıp dua ederler ve Allahlarının, kendilerine güç ve utku bahşetmesini dilerler. Bu görkemli sahneden sonra sultan ayağa kalkar. Tanrı'nın bu alçakgönüllü kulu, yeniden düşmanına meydan okuyan bir asker, yaman bir komutan olur. Sultanın "tellalları" davullar çalıp borular öttürerek bütün karargâhı dolaşıp duyururlar: "Kentin kuşatılması başladı."
Sayfa 46
Ey büyücü Simon, ey onu izleyenler, Tanrı’nın, iyilikle gerdeğe girmesi gereken nesnelerini, altınla gümüş uğruna lekeleyen aç gözlü sefiller, borular sizin için çalacak şimdi... ~ İlahi Komedya, Dante Alighieri
Reklam
Ayrıca, iyi bir haberin şerefine akşamdan kalma olmak, kötü haberden sonra olmaktan iyiydi. Beyninin içinde kornalarla borular öterken, hala berbat hissediyorsun dostum, diye düşündü, ama biliyorsun yavaş yavaş onlarda geçecek.
“insanlar, içinden sindirilmemiş bir hayat geçen borular gibi yaşıyorlar.”
Yumurta tavuklarının dişi olmayan civcivlerine ne olur?
Dişi olmayan yumurta tavuklarının tümü-yani ABD'de doğan yumurta tavuklarının yarısı; yılda yaklaşık 250 milyondan fazla civciv- bu sebeple imha edilir. İmha mı? Altını deşmeye değecek bir sözcük gibi görünüyor. Dişi olmayan yumurta tavuklarının çoğu, borular tarafından emilme suretiyle elektrik akımı geçen bir plaka üzerine atılarak yok edilir. (..) Bazıları geniş plastik konteynerlere atılır. Zayıf olanlar çiğnenerek dibe iner ve orada, yavaşça boğularak ölür. Güçlü olanlar üst kısımlarda kalmayı başarır ve yavaşça boğularak orada ölür. Diğerleri ise şuurları açıkken makeratörden ( bir ağaç dalı öğütme makinesinin civciv dolu olduğunu düşünün) geçirilir. Zulüm mü? Zulüm tanımınızın ne olduğuna göre değişir. (bkz ZULÜM.)
Borular çalabilir, savaş türküleri duyulabilir, kuzeyden ürkütücü haberler gelebilirdi, bir tek bunlarla kalsa Drogo yine de kaleden giderdi; ama şimdiden alışkanlıkların uyuşukluğunu, askerlere özgü kibri, her günkü duvarlara karşı duyulan evcil bir aşkı duyumsamaya başlamıştı. Görevin monoton ritmi çerçevesinde dört ay onu tuzağa düşürmeye yetmişti.
Sayfa 98
Reklam
Yakın ışıkları. Işıldasın insanların umudu. Bekliyor herkes. Herkesin beklediğini biliyoruz biz. Hiçbir zaman tek başımıza değiliz. Onlar bunu bilmiyor. Sen at ilk adımı. Buluşacaksınız, Barış. Barış. Barış. Borular çalsın genel seferberliğini başakların, güllerin. Hiç kimse tek başına olamaz. Ver elini, kardeşim.
Şık temiz şövalyeler, süslü hanımlar, Tören giysileriyle saray hizmetkârları, Duru net sesleri çanların. Org yankıları. Saygılı, yol açıyor herkes. İlerliyor halkın ortasında Zarif, kibar giyinmiş çift: Don Fernando, Donna Clara. Damadın sarayının kapısına kadar Geliyor kalabalık üst üste; Başlıyor ihtişamlı düğün Orda, eski âdet üzre.
627 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.