Bir topun nasıl bir şey olduğunu ancak sabah görebileceğiz.Vezir Sadrettin ile Mir Abdülbaki bunların çelikten büyük borular gibi çok şiddetli silahlar olduğunu, bir güllesiyle yirmi - otuz kişiyi aynı anda öldürebildiğini söylüyor.Eğer öyle ise yarın çok zalimce ve kalleşçe bir savaş olacak. İnsan hasmıyla gelmezse buna nasıl cenk denilebilir...
Müzik. Yüz güçlü sesten oluşan senfoni korosu şimdi çok tanıdık bir pasajı, Dante'nin kasvetli metninin her hecesini vurgulayarak seslendiriyordu. ''Lasciate ogne speranza,'' diyorlardı. ''Voi ch'entrate,'' Dante'nin Cehennem'inin en ünlü dizesi olan bu altı kelime merdivenin dibinden ölümün kokusu gibi yükseliyordu. Koro, trompetler ve borular eşliğinde aynı uyarı bir kez daha seslendirdi. ''Lasiate ogne speranza voi ch'entrate!'' İçeri girenler, dışarıda bırakın her umudu!
Sayfa 502
Reklam
Kendi çizmelerime bir bakıyorum. İri ve kaba saba şeyler olduğundan pantolonumu da içine tıkıyorum. Ayağa kalkınca, bu geniş borular içinde şişman ve güçlü kuvvetli görünüyoruz. Fakat yıkanmaya gidip de soyununca bacaklarımız ve omuzlarımız birden yine daracık oluyor. O zaman askerlikten çıkıyor, neredeyse çocuklaşıyoruz; görenler, ağır sırt çantalarını taşıdığımıza inanmazlar. Çıplak olduğumuz anlar öyle eşsiz ki! İşte o zaman sivil oluyor ve kendimizi hemen hemen sivil sanıyoruz.
Duyuyor musunuz yolda tekerlek seslerini? Geç oldu. Kalkın. Öğle borular çalarak Geçit istiyor kanaldan, dünya da az önce düşken Sonunda cisimleşip görkemini sergiliyor Geç oldu. Kalkın. Akıyor banyonun suyu. Yıkamak gerek gecenin kirlettiği bu bedeni. Doyurmak gerek yengiye susamış bu bedeni. Giydirmek gerek bu bedeni ıslattıktan sonra. Ovduktan sonra mürekkebe batmış elleri Fırçalamak gerek demirli gemiler gibi Bunca sözcüğü, bunca şarkıyı, bunca gerçeği Ve bunca gizi içinde tutan dişleri. Geç oldu. Kalkın. Sokakta bir nakarat Size sesleniyor ”İşte gerçek yaşam” diyor size. Sofra hazır. Yiyin yiyebildiğiniz kadar, Sonra da vurun gemini hazır bekleyen ata. Gene de düşünün sağırları ve dilsizleri Çünkü öldü onlar, kurşuna dizildiler şafakta.
Dante Alighieri _ İlahi Komedya
Ey büyücü Simon*, ey onu izleyenler, Tanrı'nın, iyilikle gerdeğe girmesi gereken nesnelerini, altınla gümüş uğruna lekeleyen aç gözlü sefiller, borular sizin için çalacak şimdi, üçüncü hendektesiniz madem ki. *Vaftiz yetkisini elde edebilmek için, İsa'nın havarilerine para öneren büyücü; batı dillerinde din sömürücülüğü, dinden çıkar sağlama anlamında kullanılan "simoni" sözcüğü onun adından türetilmiştir. Onu izleyenler ise dini kullanarak para, güç sahibi olanlar.
Sayfa 191 - Oğlak Yayınevi _ 23. baskı 2016
Çelik
Anladım ki, çelikle hiç çalışmamış kişiler bunu göremiyorlar -yani motosikletin öncelikle zihinsel bir olgu olduğunu. Onlar metali -borular, kollar, direkler, aletler, parçalar gibi- belli biçimlerde, tümüyle değişmez, dokunulmaz ve öncelikle fiziksel bir şey olarak görüyorlar. Ama makine üretiminde çalışan ya da döküm, demircilik ya da kaynak yapan kişiler “çelik”in hiçbir biçimi olmadığını görürler. Çelik, eğer yeterince ustaysanız istediğiniz her biçimi alabilir, ama eğer usta değilseniz istediğinizin dışında her biçimi olabilir. Şu sübap gibi biçimler sizin vardığınız ve çeliğe verdiğiniz biçimlerdir. Çeliğin, şu motordaki eski kir yığınından başka biçimi yoktur. Bu biçimlerin hepsi birilerinin kafasından çıkmıştır. Bunu görmek önemlidir. Çeliğin kendisi bile mi? Elbette! Çelik bile insan kafasından çıkmadır. Doğada çelik yoktur. Size bunu bronz çağından birisi de söyleyebilirdi. Doğada olan şey yalnızca, çeliğin potansiyelidir. Bundan başka bir şey yoktur. Peki ama, “potansiyel” nedir? Bu da birilerinin kafasındadır... Hayaletler.
Reklam
Si sesini duymak
Bayreyth festivalinde Wagneri ararken, günbatımında bütün borular "Si" notası üfleyerek selamlar dünyayı. Çünkü yer kürenin dönerken çıkardığı ses "Si" dir, ama biz bu sesi duymayacak kadar sağırız.
İşte bu yüzden insanlar, içinden sindirilmemiş bir hayat geçen borular gibi yaşıyorlar.
Sayfa 39
Bayreuth Festivalinde Wagner'i anarken, günbatımında bütün borular Si notası üfleyerek selamlar dünyayı. Çünkü yer kurenin dönerken çıkardığı sesin notası Si'dir ama biz bu sesi duyamayacak kadar kirlettik kulaklarımızı.
Biraz sonra tuhaf bir oyun başladı. Bu, sessizlikten ve karanlıktan umulmayan bir sonuçtu. Yunus amcam kitabı mırıldanarak okuyor, kendi içine katlanıyordu. Bir kâğıt parçası, ya da iç içe geçen karton borular gibi katlanıyor, kapanıyordu, önce bu bana korkunç bir felaket gibi geldi. Bağırmamak için kendimi güç tuttum . Sonra birden kavra­dım. Amcam yoğunlaşıyor, çevresinde ölüme benzer bir boş­luğu çoğaltıyordu. O sırada onun kimsenin anlamadığı şey­leri anladığını ve gömüldüğünü duyar gibiydim. Bir kâğıt gibi sonsuza doğru katlanıyor; bedeni, gözleri gittikçe küçülüyordu. Sayfaları üst üste kapanan, bir daha hiç açılmayacak bir kitaba benziyordu.
Reklam
Geceyi geyik sesleri dolduruyordu. Halil şaşırıyordu. Bu geyik sesleri nereden geliyordu. Eskiden geyik seslerini duyardı ama, bu kadar köyün yakınlarında duymazdı. İçinden, “biz avcılığı bıraktık bırakalı, neredeyse geyikler gelip bizim köyün içine dolacaklar,” diyordu. Bilmiyordu ki kulağına gelen geyik sesleri değil, geyik sesleri taklididir. Anlamıyordu. Halil, geyik sesini taklidinden ayıramayacak kadar kötü avcı değildi.. Bunu biliyoruz. Başındaki belayı da biliyoruz. Çarpışma gününden sonra Karaca Ali Halili dışarı çekebilmek, avlamak için her gece Gökdere köyünün dört bir yanında geyik sesi taklidi yaptırıyordu adamlarına... Geyik avcılarının bir göreneği vardır. Avcılar geyikleri yuvalarından dışarı uğratmak, vurmak için geyik taklidi yaparlardı. Daha çok dişi geyik sesi taklidi. Bu taklidi yapabilmek için, öküz, manda boynuzlarından borular yaparlardı. Bu boruyu çalarlardı. Geyik sesi çıkarırlardı.
Resim