❝Canımı sıkan laflardan biridir; boş zamanlarımda okuyorum diyor. Abi sen dolu zamanlarında ne yapıyorsun? Bundan daha ciddi, daha dolu ne olabilir? Okumak başlı başına bir iştir, ciddi bir iştir, bir hayat tarzıdır.❞
Düşersem birgün boylu boyunca
Ürkmezsen eğer savaş çığlığı cesedime
Eğilip üzerime öp beni..
Suya hasret çorak toprak gibi
Beşiğe uzanan anne şefkati ile
İkona değen inanç eli gibi
Toprağa inen yağmur damlası özlemi ile;
Yar gibi..
Say ki Roman çocuğuyum
Anasının sırtında yamalı bohça gibi
Yarısı çıplak gezgin ve sürgün.
Elinde çöplükten yeni
Bütün umutları tükenmiş, bütün imkanları elinden alınmış birinin zindanda yazdığı, benim de sıcak evimde, rahat koltuğumda mahcubiyet duygusu içerisinde okuduğum kitabın ilk cümlesiydi ve bu cümlenin sırf daha edebî bir giriş olsun diye öylesine yazılmamış olduğuna yazarın hayatı şahitti. Beni bu kadar etkilemesinin nedeni de buydu galiba.
"..ve insanların üzerine büyük bir keder çöktüğünü gördüm. En iyiler usandılar eserlerinden.
Bir öğreti doğdu, bir inanç eşlik ediyordu ona: 'Her şey boş, her şey aynı, her şey geçti bitti!'
Karamazov Kardeşler”, hacminden dolayı uzun zamandır kütüphanemin bir köşesinde okunmayı bekliyordu. Kendi kendime kafamın rahat olduğu bir zaman diliminde okuyayım diyordum. Ama o rahat zaman dilimi de bir türlü gelmiyordu. Okumak için erteledikçe bir yandan da okuma isteğim artıyordu. Özellikle kitaptan yapılan
"Bir sinek züccaciye dükkanını dağıtmak isterse buna gücü yetmez ama bir boğanın kulağına girerse boğa panikle o dükkanı dağıtır. O sinek bir batıl inanç, bir safsata veya önyargıdan başka bir şey değildir. O boğa ise, kafası boş cahil insanın ta kendisidir."