Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sigarayı söndürdüm, odaya girdim. Gözüm karanlığa alışmıştı. Akrobatı açmama gerek yoktu. Zaten Müzeyyen, evde yoktu. Tek harekette bütün ışıkları yaktım. Ufaklığın odasına daldım, boştu. Göze görünebilecek, not bırakılabilecek her yere baktım. Bir daha, bir daha baktım. Telefonun yanındaki not defterine, not defterindeki yazılara, yazıların
Yoksulluk ya da çaresizlik değildi içine bu kadar işleyen; şehrin her yerinde, fotoğrafçı dükkânlarının boş vitrinlerinde, kâğıt oynayan işsizlerle tıkış tıkış kalabalık çayhanelerin buzlu camlarında, karla kaplı boş meydanlarda daha sonra hep göreceği tuhaf ve güçlü bir yalnızlık duygusuydu. Sanki burası herkesin unuttuğu bir yerdi ve kar sessizce dünyanın sonuna yağıyordu.
Sayfa 15 - 22. Basım: İstanbul, Kasım 2023 - YKY
Reklam
Bedelini ödemediğin inancın Cennet'ini umamazsın. Umarsın da; Boş kağıt verip geçer not beklemektir, bu yaptığın. Tövbe kendini dönüştürme, düzeltme halidir. "Hem ayranım ekşimesin, hem yoğurdum dökülmesin." olmaz. İman pasaport, ibadet ve ahlak vizedir. Binek ise takvadır..
Bir kuruş aşağı desen olmaz. Kardeşim hayat pahalandı. Baksana fiyatıann ardından yetişilmiyor. Geçen yıl beşe aldığımız bir pulluk vidası, bu yıl yirmi beşe. Yarısı boş, karpuz ka­ dar gaz tüpü otuzdan atmışa fırladı. Eee her şey ona göre ... - Neyse adam uzatmayalım. Zıkkım clası atlan deve değil ya. Tümü tümü kıçı kırı k bir oy. El kadar kağıt parÇası.
Sayfa 12 - 1978 yüce yayınlarıKitabı okudu
Sevgim sana boş bir kağıt gibi gelmiş olabilir ama ben o kağıda Şiir yazarken sevdim seni... Sitare 🥀
Picasso'nun ününü duyan bir hükümdar onu huzuruna çağırarak bir horoz resmi çizmesini ister. Picasso bu resim için hükümdardan üç ay süre ister. Üç ay dolduğunda ünlü ressam elinde boş bir kâğıt ve kalemle gelerek hükümdarın huzurunda hemen resmi çizer. Bu olaya şaşıran ve aynı zamanda kızan hükümdar, "Bu resmi madem birkaç dakikada bitirecektin de neden benden üç ay süre istedin?" diye sorar. Picasso, hükümdarı atölyesine davet eder. Birlikte atölyeye gittiklerinde dolabın birini açan Picasso, dolabın içinde bulunan üç yüzü aşkın çizim çalışmasını gösterir ve şöyle der: "İşte bu birkaç dakikada çizdiğim resim, üç aylık çalışmamın ürünüdür."
Elma YayıneviKitabı okudu
Reklam
Duygulu düşler sokağı
Yalnızlığa ihtiyacım var Birazda gözyaşına Bir kaç sayfa boş kağıt Mürekkebi akan bir kaleme Derdimi yazacakken Dökülsün en ummadık yerde Kağıdıma mürekkep Yanaklarıma yaşlar teslim olsun Unutamadım seni Her zerren aklımdayken Gidemedim kendimden NKRGN
224 syf.
2/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Gazapizm sokakta...
Kitabı ismi ilginç diye, kütüphaneden eve kadar getirdim diye okudum. Aslında eski Türk filmleri varya o kadar onlara benzer diyaloglar, kişilerle doluydu ki bir aralık televizyon izliyorum hissiyatı oluştu. Edebi bir yanı olmayan sadece kitap yazmış olan yazarımız pek tanınmış bir yazar da değil ki şöyle yazara bir iki kelime bir şey söyleyeyim. Neyse efendim demem o ki boş kitap bitirdim resmen. Hemen özetleyeyim siz okuma gafletine düşmeyin.Demir diye bir çoçuk var kağıt toplayıcısı(Netflixde de bir adet buna benzer bir film yapılmıştı. Çağatay ulusoy oynuyordu. Onu da hiç sevmem!) İstanbul da Uzundere denilen bir yerde oturuyor ama tahminim Kadiköy tarafında bir yer. Mahalleli eski kafalı toplama doğu halkı. Dürüst insanlar var, paragöz mütahitler falan var. Tesadüfler silsilesi o kadar sığ geliyor ki. İşte dayısı onu mahallede koruyan abi dediği adam çıkıyor. İşte mütahit eski tanıdık, patron kızı ile evlenmiş sonradan görme bir zengin amca neyse işte Neco diye biri var okulu elinden alınmış biri. Aslında baktığınızda günlük hayattan çok insan var. Kitap sayfları ilerledikçe şu ses geliyor beyninizin içinden "Nayır nolamaz! " falan. Neyse ya siz gene bir okuyun bu yazar hevesli yazmaya belli yazık belki kalemini düzeltir. Herkese iyi geceler...
Bu Dünyanın İnsanları
Bu Dünyanın İnsanlarıAlper Şahin · Karina Yayınevi · 20188 okunma
Babasına her bir kelimesi doğru olarak yaşananları anlattı. Babası kendinden geçmiş, hatta dehşete düşmüş bir halde onu dinledi. Yüzüğün üzerindeki mührü ve madalyondaki resmi sessiz bir korkuyla inceledi. Kiler kapısına bakmaya gitti. Uzun bir süre boyunca Küller Ormanı'nın ötesinde uzanan boş ufka baktı.Sonra Serilda tam artık bu sessizliğe daha fazla tahammül edemeyeceğini düşündüğünde, babası kahkaha atmaya başladı. Serilda'nın tam olarak anlamlandıramadığı karanlık bir şeyle birlikte gelen tok bir kahkahaydı. Panik mi? Korku mu? "Artık," dedi yüzünü kızına dönerek, "bu kadar kolay kandırılmamayı öğrenmiş olmam gerekirdi. Ah, Serilda." Yüzünü sert avuçlarının arasına aldı. "Nasıl yüzünde bir gülümsemeyle böyle şeylerden bahsedebiliyorsun? Beni neredeyse yine kandırıyordun. Bunları gerçekten nereden aldın, söyle bakalım?" Serilda'nın köprücük kemiğinde duran madalyonu alırken başını salladı. Serilda geçen gece yaşananları düşünürken babasının yüzü kâğıt gibi olmuştu ama sonra yanaklarına yeniden renk gelmeye başladı. "Bunları kasabadan genç bir oğlan mı hediye etti? Birinden hoşlandığını ve bana söylemeye çekindiğini düşünüyordum
Biraz dedikodu yapalım gene: bu Goethe’yi de Beethoven hiç sevmezmiş. Burada Goethe kazanıyor: çünkü öbürü müzisyen; o anlamaz. Beethoven de kızmış, Dokuzuncu Senfoni’ye Schiller’in şiirini koymuş. Malumu âliniz, Schiller’le Goethe’nin arası biraz şekerrenk. Zaten Beethoven, Goethe’ye parkta imparatora selam verdi diye içerliyor. Anlayamadım efendimiz: yani Beethoven’in arası iyi değil mi imparatorla? Ne aptal şeysin Olric. Ondan değil. Sosyal meseleler bakımından canım! Sosyal bakımdan bilinçlenmiş her adamın evinde bu nedenle Dokuzuncu Senfoni bulunur. Yalnız, bu Goethe hakkında çok iyi şeyler duydum. Biraz aklınız karışacak galiba efendimiz. Bilmem ki. Karışsın Olric. Bugüne kadar boş bir kâğıt gibi temiz kaldı. İyi koruduk uzun süre. Biraz da zorlansın. Saflığını kaybetsin biraz. Aklımız, maceralardan korkmasın biraz. Ne demek biraz? Hiç korkmasın. Hiç yorulmadan mı ölelim istiyorsun? Sonra, Oblomov gibi erken ölürüz. İyiyi kötüden ayırmasını öğrenmek istiyorum. Uğraştı da beceremedi desinler. Biraz heyecanlanıyorum; bilmediğim, görmediğim hayallerin baskısını hissediyorum, efendimiz. Sizin için korkuyorum. Belki, çok önceden hazırlığa girişmeliydiniz efendimiz.
Sayfa 52 - İletişim Sinan Yayınları Dördüncü Bölüm
Reklam
✏️🗒️ Kullanılmış bir kağıdın arkası boştur diyerek israfı önleme çabası lafı güzaftır. Ön yüzüne lazım olanı yazmadıysan kağıdın ardı sana boş gelir. İsraf olan kağıt değil sensindir. twitter.com/AdaKtptyzmz/sta...
Biliyorsun ki kurmaca yapıtlar, daha çok da düz yazı, muhtemelen tüm yazma şekilleri içinde en çetin olanı. Kaynağın yok, o eski, önemli kaynak. Bir parça boş kâğıt, kurşunkalem ve olabileceğinden daha gerçek șeyler yaratma zorunluluğu. Gözle görünür olmayanı alıp tamamıyla gözle görünür kılmalı ve bunun normal görünmesini sağlamalısın ki okuyan kişinin deneyiminin bir parçası olabilsin.
Hoşçakal Kinyas, hoşçakal Kayra.......
Hayat reddedemeyeceği kadar güzel ve gerçek. Bu hayatta umut, sevgi, dostluk, insanlık var! Ölümse boş bir kağıt.....
Wren ortaokula giderken ve öğlen yemeğini hâlâ Hugh hazırlarken çantasına bir sandviç, bir şişe su, bir elma ve bir bilgi parçası koyardı. Her gün bir kâğıt parçasına ilginç bir şey yazardı: Gökten cam yağan bir gezegen var. Uzayda ağlarsan göz- yaşların yüzüne yapışır. Ayda küçük bir alüminyum heykel var. Vücudun, patlamış güneş parçalarından oluşuyor. Atomların içinin çoğu boş, bir insan vücudundaki atomların hepsini sıkıştırsan bir silgi kadar bir şey eder. Samanyolu'nun iki değil dört kolu var..
Sayfa 173 - April YayıncılıkKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.