"Aramıza soktuğun yabancı hayallerin ördüğü duvarlar o kadar kalın ki, başım ve kalbim oraya çarparak parçalansa onlar yine yıkılıp seni göstermeyecek! Acaba bu duvarın arkası bir hiç, bir boş mu ve daima boş muydu?"
İş çıkışı. Geç saatlere kadar mesaiye kalmışsın. Şimdi de otobüsten inmiş, yürümeye başlıyorsun eve doğru. Diğer günlerin tıpkısı bir gün daha bitti. Sabah erkenden aynı şeyleri yaşamak için erkenden de uyuman lazım tekrar. Ne hoş bir hayat!
İşlek bir cadde. Önünden gelen geçen, yaşlı genç, kadın erkek, güzel çirkin, mutlu üzgün, gülen somurtan,
Çark dönmeye, az evvel olduğu yere varmaya, tekerrür ettikçe etmeye devam ediyordu. Bu çarkın su değirmeninden tek farkı, derede değil bataklıkta dönmesiydi. Yarı çürümüş hayvanlarla dolu, kokuşmuş bir bataklıkta...Cemil, bu çürümeye yüz tutmuş hayvanlardan biriydi. Verdiği her nefes, çürümüş uzuvlarının esansı niteliğindeydi. Bu durumdan
Yunan devrimci şairin Bir Yel Esiyor Dünyanın Kavaklarından şiiri Panayot Abacı çevirisiyle listede. İyi okumalar.
Dondurucu soğuk
bir yel esiyor ülkenin ıssız sokaklarında
rüzgâr tozu dumana katıyor
uçuşuyor sigara izmaritleri bulutlar kağıtlar
sokaklarda koşuşan kimi yayalar
yel esiyor damlarda bacalarda köprü altlarında
yel esiyor
Aramıza soktuğun yabancı hayallerin ördüğü duvarlar o kadar kalın ki, başım ve kalbim oraya çarparak parçalansa onlar yine yıkılıp seni göstermeyecek! Acaba bu duvarın arkası bir hiç, bir boş mu ve daima boş mu idi?
“Aramıza soktuğun yabancı hayallerin ördüğü duvarlar o kadar kalın ki, başım ve kalbim oraya çarparak parçalansa onlar yine yıkılıp seni göstermeyecek! Acaba bu duvarların arkası bir hiç, bir boş mu ve daima boş muydu?”