PADİŞAHA GİREN KAZIK
Raviyan-ı ahbar ve nakılan-ı asar ve muhaddisan-ı rüzigar o güna rivayet ve bu tarz üzre hikayet ederler ki, çook eski zamanlarda, yeryüzünün bilinmedik bir yerinde, suları bol, dört yanı yol, kişileri erimli, toprağı verimli, halkı erdemli, yazarları görkemli bir ülke vardı. O ülkede her kişi salt kendi çıkarında olup,
Evin damına çıkıp bağırdım, ‘İkiyüzlüler, riyakârlar, düzenbazlar, içi boş tenekeler! Lanet okuyorum aranızdaki dar görüşlü kör yarasalara ve ruhsuz köstebeklere benzeyen yerin üstündekilere.’
En önemli insan yoklukla, imkansızlıkla savaşarak kendini yaratan insandır. Mezar taşıyla, soyla övünerek kendilerini adam sayanların Allah bin belasını versin. Derebey döküntüleri kendilerini insandan sayıyorlar. Cahil köpekler, dünyayı babalarının yarattığını sanıyorlar. Boş tenekeler. Bir azamet, bir gurur yanlarına yaklaşılmıyor.
“Niçin? Sanki o günler şimdiki kadar güzel miydi? Acaba o günler de bugünküler kadar durgun değil miydi? Her gün, her saat aynı hocayı görmez miydik? Senelerce aynı mektebin eşiğini aşındırmamış mı idik? Aynı mahalle imamının sesini, minareden, aynı saatlerde duymaz mıydık?” (
Bir kez yanılıp seni koysak adam yerine
Yine de sersemlikte rastlanmaz benzerine
Sen konuştukça açıp o biçimsiz ağzını
Sanki boş tenekeler çarpıyor birbirine
Bir kez yanılıp seni koysak adam yerine
Yine de sersemlikte rastlanmaz benzerine
Sen konuştukça açıp o biçimsiz ağzını
Sanki boş tenekeler çarpıyor birbirine
Bir kez yanılıp seni koysak adam yerine
Yine de sersemlikte rastlanmaz benzerine
Sen konuştukça açıp o biçimsiz ağzını
Sanki boş tenekeler çarpıyor birbirine