Susmak istiyorum hiç konuşmamak...
Uyumak istiyorum hiç uyanmamak...
Meğer ne çok kıymet verdiğim şeyler varmış meğer ne çok kıymetlim varmış...
Hayata eksik başladım derdim hep eksiğim derdim meğer ne kadar çok şeye sahip mişim kaybettikçe farkettim...
Uzun uzun konuşmak istiyorum...
Uzun uzun sadece sana susuyorum...
Bir yere gitmek istiyorum, o
Öncelikle arkadaşlar bu incelemeyi bir pedagog bir öğretmen veya bir eğitimci edasıyla yazmadığımı belirtmek isterim. Kaleme alırken bir sosyolog ve 20 yıl bu eğitim sisteminin içinde olan bir fert olarak kaleme aldım. Elimden geldiğince bilimselliğe girmemeye sadece kendi alanımın noktalarına değinmeye çalışacağım. Önce kitap hakkında sonrada
⭕ Oğuz Atay adına Sahte Alıntılar derlemesi❗
Not: Alıntıları toplayan ben değilim, alıntıları derleyen kişiler, bizzat araştırma sonucu derlemiştir. Ben sadece teyit amaçlı, bir faydası dokunur umuduyla paylaşıyorum.
Ulaşmayı kolaylaştırmak açısından bio'ma da sabitleyeceğim...
____________________________________
Biliyor musun
TURUNCU
Soğuk bir kış gecesiydi. Doğa; yeni yılı beklemiş gibi biriktirdiği en sert ve soğuk rüzgarını üzerimize fırlatıyor, dişlerimizin gıcırdamasına yetecek kadar donuk bir hava dağıtıyordu. Rüzgarın uğuldayışı boşlukta süzülüp aceleyle yüzümü yalayarak geçiyor ve sırasını sonraki hava akımına bırakıyordu. Oldum olası bu sert ve kuru havadan
Sartre'ın Özgürlük Yolları serisi gibi
Hayko Cepkin'in Beni Büyüten Şarkılar albümü gibi beni 'Ben' yapan kitaplarıma inceleme yazma serisine başlamak istedim incelemeden de ziyade bir saygı duruşu ve gelecekteki 'Ben'e de ne olur ne olmaz diye kendini hatırlatma gayesi ve biraz da belki birilerine daha bir varoluş
"Boş yere mücadele ettim!" diye söze başladı. "Faydası yok. Duygularımı bastıramıyorum. Size ne kadar hayran olduğumu ve size nasıl aşık olduğumu söylememe izin vermelisiniz."
GÖRÜCÜ
İşten eve geldiğimde oldukça yorgundum. Elbiselerimi değiştirip hemen odama çekilip uzanmak istiyordum.
--Anne! Ben geldim!
Mutfaktaydı. Sesimi duyunca ellerini havluya silerek yanıma geldi. Gülümsüyordu.
--Hoş geldin, aslan oğlum. Hay maşallah. Seni yaradana kurban olurum ben.
Şaşırmıştım. Ama hemen kendimi toparladım. Ne de olsa böyle bir
Bazen sanki karşısında biri varmış gibi konuşup, çok değişik bir ses tonuyla gülüyordu. Zaman zaman birden öfkeyle bir bağırıyordu ki, neye uğradığımızı şaşırıyorduk. Ben de de panik atak başlamıştı. Yerinden kıpırdarsa, ben aniden çok korkuyordum. Yanımda bir başkası yükses sesle konuşsa, öksürse çok korkuyordum. O sinirlenince elim ayağıma
Kitabı 45 günde okudum. Uzun bir süre farkındayım. Çünkü bitirmek için mücadele ettim. Daha önce de iki kez okuma girişimim başarısızlıkla sonuçlanmıştı :) Kitap için söylenecek o kadar çok şey var ki... Gerçekten çok ama çok etkilendim. Aynı zamanda Oğuz Atay gibi bir yazara sahip olduğumuz için çok gurur duydum.
Kitap toplamda dört bölümden
Güney Amerika tarih boyunca birçok sömürünün ve insan hakları gaspının adeta odak noktası haline gelmiştir. Portekiz ve İspanyolların bu kıtaya varışı beraberinde büyük bir dehşet getirmiştir. Yerli halk bu iki ulusun işgali altında onlarca yıl zulüm görmüş ve kendi memleketlerinde sanki başka bir memlekette yaşıyor gibi acılar çekmişlerdir.
Okurlardan gelenler:
16 Temmuz 2017
Merhaba, iyi geceler. Gerçi çok da iyi olmayabilir. Henüz 25 sayfa okudum fakat yutkunmakta zorlanıyorum artık. Kalan sayfaları okurken neler olacak çok merak ediyorum. Gerçekten eline kalemine yüreğine sağlık abla, ablam. Kazim abiyi zaten seviyorum daha bir ayrı seveceğim sanırım senden sonra. Keşke daha
OĞLUM 12 YIL UYUDUKTAN SONRA UYANDI...
Bir gün çok sinirlendi. Yine kendini balkondan atmak istedi. Zor ikna edebildik. Akşam oldu, onu uyuyor zannettim. Babasıyla ne yapacağımızı konuşurken bir ara "oğlumuzu olmazsa bağlayalım" diye ağlayarak anlatıyordum ki birden yatağından doğrulup sadece bana bakarak, "yazıklar olsun size,