Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Barış Şahin

102 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Çin ve Uzakdoğu Edebiyatının en büyük isimlerinden birisi olan Yan Lianke ile “Günler, Aylar, Yıllar” kitabı ile tanışma fırsatım oldu. 102 sayfalık bu harika kitabı tek bir oturuşta bitirdim. Dikkat ederseniz bitirmeyi başardım diye bir cümle sonu kullanmadım çünkü bu harika kitap kendisini o kadar güzel bir şekilde okutuyor, İhtiyar ve Kör’ün hikayesine o kadar kendinizi kaptırıyorsunuz ki; zamanın ve sayfaların nasıl geçtiğinin farkına varmıyorsunuz. Kuraklık sebebiyle terk edilen köylerden birisinde umut veren bir mısır filizi nedeniyle kalmayı tercih eden İhtiyar ile sadık dostu Kör’ün sıcaklığı, kuraklığa, açlığa, susuzluğa, sıçanlara karşı mücadelesini ve mısır filizi canlı tutmak çabalamalarını izliyoruz. Ne kadar ümitsiz durumlarda olursak olalım, elimizden geleni yapmanın önemini çok güzel bir şekilde aktarmış kitap bize. Diğer taraftan ise kitapta insan ile köpek arasındaki dostluk insanın gözlerini yaşartacak şekilde işlenmiş. 1-2 günde zevkle okuyabileceğiniz ve Uzakdoğu edebiyatı konusunda uzman olan Erdem Kurtuldu tarafından Türkçe’ye kazandırılmış oldukça güzel bir kitap “Günler, Aylar, Yıllar”. İyi okumalar.
Günler Aylar Yıllar
Günler Aylar YıllarYan Lianke · Jaguar Kitap · 20204,345 okunma
Reklam
78 syf.
5/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Siddhartha’yı bitirdikten hemen sonra başladığım “Doğu Yolculuğu” benim açımdan biraz hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Hermann Hesse’nin Siddhartha’da yarattığı o inanılmaz öyküden sonra “Doğu Yolculuğu” yazılmış olmak için yazılan, aslında kitabın ortasında bile yazar tarafından olmadı denilen ve bitsin diye bitirilmiş hiç bir sonuca bağlanmayan bir kitap gibi geldi bana. Kitap boyunca bahsi geçen “Doğu Yolculuğu” aslında kitabın ana karakteri tarafından bir çok kez anlatılmaya çalışılsa da bir türlü anlatılmıyor. Yolculuğun ne olduğu, nasıl katılındığı, ne amaçlandığı ve nasıl bittiği konularında kitapta ciddi boşluklar mevcut. Ana karakter de dahi olmak üzere kitaptaki hiç bir karakter sizi kendisine bağlamıyor. Hatta hiç yan karakter yok bile diyebiliriz. Sanki yazarın anlatacağı çok şey varmış da, bir anda hepsini unutmuş ve bambaşka bir sonla bitmiş gibi kitap. Siddhartha’yı okuduktan sonra açıkçası Amin Maalouf’un “Doğu Limanları” klasında bir kitap beklemiştim. Belki ben beklentimi yüksek tuttum ama kitap gerçekten o klasmanın yanından bile geçmedi. İyi okumalar.
Doğu Yolculuğu
Doğu YolculuğuHermann Hesse · Can Yayınları · 20192,796 okunma
148 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Eminim birçok kişi Alman yazar Hermann Hesse’nin başyapıtı olsan Siddhartha’yı okumuş, beğenmiş ve yorum yazmıştır. Benim açımdan bir aydınlanma yolculuğu olan Siddhartha, yaşam boyunca tek bir doğrunun ve gerçeğin olamayacağını, insanoğlunun yeryüzündeki serüveni boyunca bir arayış içinde olacağını ve bu arayışın sadece tek bir boyuta odaklanmak yerine dünyaya ve dünyadaki olaylara, görüşlere farklı açılardan yaklaşmak gerektiğini mümkün olan en güzel şekilde anlatan bir kitap. Okurken kesinlikle sıkılmıyorsunuz ve Hesse öyle bir dil kullanıyor ki kitap adeta akıp gidiyor. Bir bakıyorsunuz kitabın sonuna ulaşmışsınız. Bence Siddhartha’nın yaşam öyküsünü tekrar ve tekrar herkes okumalı. Çünkü her ne kadar 150 sayfalık bir kitap olsa da, içinde barındırdıkları ile paha biçilemez bir hazine gibi. İyi okumalar.
Siddhartha
SiddharthaHermann Hesse · Can Yayınları · 202037,8bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
109 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 saatte okudu
Benim de aralarında bulunduğum bir çok Türk okuyucu için Uzakdoğu Edebiyatı iki ana Japon yazardan Haruki Murakami ve Kazuo Ishiguro’dan oluşmaktaydı. Fakat bazı yayınevlerinin öncülüğünde daha çok Uzakdoğu Edebiyatı kitaplarının çevrilmeye başlamasıyla son yıllarda bir çok yazar ile tanışma fırsatımız oldu. Japon Edebiyatının en önemli ve çok saygı gören isimlerinin başında gelen Osamu Dazai’nin Japon halkı tarafından çok sevilen kitabı “İnsanlığımı Yitirirken” ile de yukarıda belirttiğim koşullar sayesinde tanışmış oldum. Yozo karakterinin altında kendi yaşam görüşünü, sıkıntılarını aktarmakta Dazai. Hayata hep korkarak yaklaşan, bir maske altında bu korkusunu saklamaya çalışan ama gün geçtikte yalnızlaşan ve mutluluğa olan inancını gün be gün kaybeden Yozo’nun hayat öyküsü aslında hiiç birimize yabancı değil. İnsanın Orta-üst sınıf bir ailede dünyaya gelmesinin, iyi okullara gitmesinin, iyi bir çevresi olmasının; hayatta bir şekilde yalnızlaşabileceği gerçeğini değiştiremiyor. Bir kere bu başladıktan sonra hayata karşı sorgulama ve diğer insanlarla iletişim kuramamanın başlaması kitapta Yozo’nun ve bir çok kere intihar girişimde bulunup sonra maalesef başarılı olan yazar Osamu Dazai’nin sonunu hazırlıyor. Ben kendimden (bu derece olmasa bile) bazı şeyler bulduğumu ve kitapta geçen bazı ruh hallerini dönem dönem yaşadığımı söyleyebilirim. Eminim her insan bu kitabı okurken kendisinden az ya da çok bir şeyler bulacaktır. İyi okumalar.
İnsanlığımı Yitirirken
İnsanlığımı YitirirkenOsamu Dazai · Sel Yayıncılık · 202033,1bin okunma
190 syf.
6/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Valeria Luiselli’e ait okuduğum ikinci roman “Dişlerimin Hikayesi”. Meksida güvenlik görevlisi olan Gustavo Sanchez Sanchez’in oldukça değişik hayet öyküsünü anlatıyor kitap bize. Güvenlik görevlisi işinden müzayedeciliğe geçiş yapan Gustavo’nun kariyeri ve müzayedelerine konuk oluyoruz. Açıkçası kitabı okuduktan çok az süre geçmesine rağmen aklımda çok bir şey kalmamış durumda. Okurken kendisini oldukça rahat olarak okutan bir roman olmasına karşın, etkileyicilik hususunda oldukça vasat diyebilirim. Evet enteresan bir hikaye okuyorsunuz fakat baş karakterin yolculuğunda atlanan, havada kalan durumlar mevcut. Kitabı bitirdiğinizde birisinin size anlattığı ilginç bir hikaye hissini alıyorsunuz fakat 1 hafta sonra birisine anlatmak istediğinizde aslında anlatılan hikanin o kadar da size ilginç gelmediğini ve birisine anlatıp zaman kaybetmek istemiyosunuz. Luiselli’nin “Kayıp Çocuk Arşivi” kitabını oldukça beğenmiştim ama “Dişlerimin Hikayesi” bana diğer kitaba göre oldukça vasat geldi. İyi okumalar.
Dişlerimin Hikayesi
Dişlerimin HikayesiValeria Luiselli · Siren Yayınları · 2017100 okunma
Reklam
287 syf.
8/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Afrika edebiyatının en büyük isimlerinden birisi olan Chinua Achebe’nin kaleme aldığı Afrika Üçlemesinin 3. Ve son kitabı olan “Tanrının Oku” bizleri yine Afrika’nın ortasına götürüp, başka hiç bilmediğimiz fakat kitapları okudukça aşina olduğumuz bir kültürün ortasına bırakıyor. Sanırım üçüncü kitabı okurken en çok hoşuma giden şey tüm kavramlara artık aşina olmam oldu. Yam denilince gözümün önüne geliyor veya 3-4 karısıyla beraber aynı evde yaşayan aileler artık tuhaf gelmiyordu. Bu sefer kitabımızda Batılı arkadaşlarımızın da katkısını gördük. Yıllarca sömürgeleştirilen Afrika’nın hikayesini okurken aslında bu kültürlerin o zamanda şu anda da hor görülüp hiç anlamaya çalışılmadığını gözlemliyoruz. Tek başına Tanrının Oku size hiç bir şey ifade etmeyebilir. Fakat bence herkesin Afrika Üçlemesi’ni okuyup dünyanın en eski ve aynı zamanda en arka plana atılmış kültürünü birazda olsa tanıması gerekmekte. İyi okumalar.
Tanrının Oku
Tanrının OkuChinua Achebe · İthaki Yayınları · 2020108 okunma
216 syf.
7/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Yazıldığı dönemin koşulları göz önüne alındığında “Dublinliler” muhtemelen çağ açıcı, tür değiştirici bir romandı. Marquez’den, Borges’e, Kafka’dan, Murakami’ye bir çok yazarı etkilemiş bir roman. Fakat, tüm bu etkilenmeler bir taraftan kitabı yüceltse de, benim gibi yukarıda saydığım yazarları okuduktan sonra James Joyce’u okuyan birisi için biraz sönük kalmakta Dublinliler. Sebebini ise tek bir söz ile açıklayabilirim. Boynuz kulağı geçmiş. Evet maalesef bence böyle bir durum söz konusu. James Joyce’dan etkilenen yazarlar o kadar iyi kitaplar yazmışlar ki artık Dublinliler biraz silik bir kitap olarak kalıyor. Her ne kadar okurken keyif almış olsam bile, aynı şekilde yazılmış gerek dil gerekse kurgu olarak çok daha iyi kitapları okuduğumu söylemem gerekir. 15 öyküden oluşan Dublinliler çağı İrlandasına ışık tutuyor. Hepsi toplumun içinden gelen, toplumdaki karakterleri yansıtan oldukça iyi 15 tane öykü. Elinizde gerek yazar gerekse kitap olarak bu kadar büyük isimli bir şey tuttuğunuzda, haliyle beklentinizde bir o kadar yükseliyor. Fakat Dublinliler iyi bir kitap olmasına karşın bu beklentiyi tam anlamıyla karşılamıyor. İyi okumalar.
Dublinliler
DublinlilerJames Joyce · İthaki Yayınları · 20202,148 okunma
210 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Sonda söyleyeceğimi en başta söylemek istiyorum. “Yaşamak” kesinlikle bir baş yapıt. Edebiyattan hoşlanan veya hoşlanmayan herkesin mutlaka okuması gereken kitaplardan birisi. Evet Yu Hua ile “Kanını Satan Adam” kitabı ile tanışmıştım ve oldukça beğenmiştim. Fakat “Yaşamak” tamamen başka bir seviyede. Kitap Çin kırsalında bulunan yaşlı bir köylünün kendi öyküsünü anlatmakta. Bu kadar basit bir konu çerçevesinde çıktığımız yolculukta anlatıcıyla beraber bir kitaptan ziyade bir hayata konuk oluyoruz. Zorlukları, mutlulukları, ümitleri, kayıpları ile geçen bu hayatın çevresinde Çin’in politik değişimleri ve bu değişimlerin halkın üzerine olan etkilerini gözlemleme şansımız oluyor. Aslında bizden kilometrelerce uzakta olan insanlar ile ülkemizdeki insanların öykülerinin ne derece birbirine yakın olduğunu hissettim ben. İnsan her yerde insan ve birbirimizden aslında hiç bir farkımız yok. Hepimiz hayatta büyük sınavlar veriyoruz ve buna “Yaşamak” adını veriyoruz. Yer, ırk, din, aile hiçbir şey farketmiyor sadece “Yaşamak” istiyoruz. Sevdilerimizle, değer verdiklerimizle güzel bir ömür geçirmek ve acısıyla tatlısıyla hatıralar biriktirmek. Hepimizin farkında olmasa da istediği bu. “Yaşamak” bu gerçeği çok iyi bir şekilde yüzümüze vuruyor. Kitap ile ilgili olarak söyleyebileceğim en ufak bir kötü söz veya söyle olsaydı daha iyi olurdu dşye bşr tavsiye yok. Kitabı alın ve önünüzdeki 200 küsur sayfanın tadını çıkartın. Her zaman böyle kitaplara denk gelmiyor insan. İyi okumalar.
Yaşamak
YaşamakYu Hua · Jaguar Kitap · 201632,9bin okunma
216 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
İskandinav edebiyatının her türlü yazarını, yayınını kendine çok yakın hissetmekle beraber, Erlend Loe sadece İskandinav yazarlar arasında değil, tüm yazarlar arasında en sevdiğim ilk 5 yazardan birisi. Doppler’dan sonra okumaya karar verdiğim “Naif. Super” tüm dünyaya karşı, çok tatlı bir baş karakterinin bakış açısını bize sunmakta. Karakterin içtenliği, yaşadığı zorluklara rağmen hayata olan bakış açışı ve belki de en önemlisi küçük şeylere dikkat ederek bunları hayatına anlam kazandıran bir yapıya büründürmesi beni oldukça etkiledi. Özellikle kitap boyunca yer alan listelerde geçen maddeler çok dürüst ve içten olduğu için beni de artık bazı şeyler hakkında liste yapsam mı diye düşündürmeye başladı. Erlend Loe’nın üslubu, yazım dile, akıcılığı konusunda zaten bir şey söylemek haddime bile değil. Dünya standartlarının çok ama çok üzerinde. Ama sanırım bu durum sadece Erlend Loe için değil tüm İskandinav Edebiyatına işlemiş bir durum. Okuduğum tüm İskandinav romanları aynı doğallığı, içtenliği ve akıcılığı barındırmakta. Sanırım bölgesel bir kültürün edebiyat üzerindeki etkileri diyebiliriz buna. Sevimli, güzel, içten ve dürüst bir kitap okumak istiyorsanız “Naif. Süper” tam aradığınız kitap diyebilirim. İyi okumalar.
Naif. Süper
Naif. SüperErlend Loe · Siren Yayınları · 2018965 okunma
177 syf.
8/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
Kanadalı genç yazar Iain Reid’in aynı zamanda Netflix tarafından filmi de çekilen “Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum” adlı kitabı genç bir çiftin araba yolculuğundaki sohbetleriyle başlıyor. Hikâyeyi gözünden izlediğimiz ana kahraman olan genç kadının, erkek arkadaşı Jake ile birlikte Jake’in ailesini ziyareti, garip bir akşam yemeği ve sonrasında giderek artan bir gerilim ile gelişe olay kurgusu beni kitabı 2 gün içerisinde bitirmeye sevk etti diyebilirim. Sadece olayların iyi kurgulanması bir yana oldukça akıcı bir dil ve doğru cümle uzunlukları ile yazılmış bu gerilim romanı Iain Reid’in potansiyelinin ne kadar üst düzey olduğunu görmemizi sağlıyor. 175 sayfalık kitabın sonunu ancak yavaş yavaş 140-150. Sayfalardan itibaren tahmin edebildim ve bence bu tip yazılmış bir roman için oldukça başaralı bir kurgu saklama becerisi. Sürükleyici bir kitap arayana kesinlikle tavsiye edebileceğim bir kitap. Henüz filmini izlemedim. Her ne kadar IMDB puanı düşük de olsan 78 olan Metascore puanı vasatın üzerinde bir film olduğunu gösteriyor bana. Tavsiye edebileceğim hafta sonu başlanıp bitirilebilecek oldukça akıcı bir roman. İyi okumalar.
Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum
Her Şeyi Bitirmeyi DüşünüyorumIain Reid · Hep Kitap · 20161,167 okunma
Reklam
264 syf.
7/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Amerikalı yazar Jonathan Safran Foer’e ait okuduğum 2. Kitap “Bu Bizim Havamız”. Bir romandan ziyade, bir bilgi ansiklopedisi, bir manifesto olarak adlandırabiliriz. Yazar kitabın başında verdiği bir çok bilgi ve hikâye doğrultusunda, şu anda dünyamızın en acil fakat aynı şekilde görmezden gelinen sorunu olan Küresel Isınma hususunda derinlemesine bir araştırma-roman kaleme almış. Kitabın başında özellikle ilginç bilgi ve olayların anlatılması sizi kitaba bağlıyor. Özellikle, kitabın 2. Kısımda verilen özet bilgiler Küresel Isınma ile ilgili gerçekleri yüzünüze vururken, farkındalık yaratma konusunda oldukça başarılı oluyor. Fakat bu bölüm bittikten sonra kitabın sonu ile başı Foer’den beklenmeyecek kadar kötü bir şekilde birbirine bağlanmış. Son kısım özellikle daha vurucu olması gerekirken, vasatı geçememiş ve oldukça sönük kalmış. Sanki yazar artık araştırma yapmaktan ve yazmaktan sıkılmış bu bitap da böyle bitsin diye kitabı bitirmiş gibi bir hissiyat oluştu bende. Bir diğer konu ise yazarın Sürekli bunları yapmamız lazım dedikten sonra, ama bu konuları ben de yapamıyorum demesi. Belki de, yazar her ne kadar çocuklarımıza güzel bir dünya bırakma sorumluluğu beynimizde yer etmiş olsa bile, insan egosunun ön plana çıkarak bu olgunun, aksiyona dönüşmesine engel olduğunu anlatmaya çalışmış. Fakat sonunda etkileyici bir kitaptan ziyade, bir özür mektubu okuduğum hissiyatına kapıldım. Küresel Isınma’nın sebepleri ve istatistikleri konularında bilgilenmek için iyi bir kaynak olsa bile hizmet ettiği amacı tam olarak anlayamadığım ortada kalmış bir kitap olarak değerlendiriyorum Bu Bizim Havamız’ı. İyi okumalar.
Bu Bizim Havamız
Bu Bizim HavamızJonathan Safran Foer · Siren Yayınları · 202025 okunma
186 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Batı Avrupa Edebiyatının büyük talihsiz sonucunda henüz otuz sekiz yaşında hayatını kaybetmiş önemli yazarlarından Ödön Von Horvath’ın “Tanrısız Gençlik” romanı kısa ama sarsıcı bir roman. Yazarın yaşadığı dönem olan 1925-1935 yıllarında geçen roman, 1. Dünya Savaşı sonrasındaki ekonomik bunalım ve savaşın kaybetmenin getirdiği utançtan kurtulmaya çalışan Almanya’nın tablosunu bize aktarırken, bu dönemdeki Nazi psikolojinin çocuklar üzerine nasıl sirayet ettiğini bir öğretmenin gözünden ortaya koyuyor. Yer yer bana Sineklerin Tanrısı’ndaki çocuk acımasızlıklarını andıran roman oldukça akıcı ve sürükleyici. Hatta okuduktan 1 gün sonra kitap okumuş gibi değil de film izlemişim gibi kitabın bazı bölümleri hala gözümün önünde canlanıyordu. 186 sayfalık kitap yer yer Roma tarihi ve felsefesi konularında referanslar vermekte. Fakat kitabın çevirmeni olan Oktay Değirmenci’nin dip notları hem bu konuda hem de başka anlayamayabileceğiniz diğer konularda hemen yardımınıza yetişiyor. Kitabı okurken bu dip notlardan ben çok faydalandım. Sizin de bu notları atlamadan okumanızı öneririm. İyi okumalar.
Tanrısız Gençlik
Tanrısız GençlikÖdön Von Horvath · Jaguar Kitap · 20163,038 okunma
264 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Afrika edebiyatının en büyük yazarlarından olan J.M. Coetzee ile Utanç adlı eseri vasıtasıyla tanışma fırsatı buldum. Güney Afrika cumhuriyetinde Cape Town ve taşrada geçen öykü yer yer sert bir hikâye anlatmakta. Elit bir toplum tabakasında olan bir üniversite profesörünün üniversiteden uzaklaşma ve taşrada yaşayan kızıyla beraber bir hayat kurmasını konu edinmiş durumda yazar. Yazar iki farklı olay üzerine hikâyesini kurgularken sizi hikâyenin içine çekmeyi çok iyi başarıyor. 258 sayfalık romanı ben 2 gün içerisinde bitirmeyi başardım ve Coetzee’nin neden bu kadar çok övüldüğünü ve neden 2009 yılında Nobel Edebiyat ödülü kazanmış olduğu anladım. “Utanç”ın Coetzee ile tanışmak için oldukça uygun ve güzel bir kitap olduğunu düşünüyorum. İyi okumalar.
Utanç
UtançJ. M. Coetzee · Can Yayınları · 20182,452 okunma
360 syf.
7/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Ütopik bir ülkede belli olmayan bir zamanda terörize edilmiş ve ikiye ayrılmış bir toplum içerisinde geçen Sütçü romanı yurt dışında geçen sene en çok konuşulan eserlerden birisiydi. İthaki yayınlarından Duygu Akın’nın güzel Türkçesi ile yayımlanan roman ikiye bölünmüş ve asılsız haberlerin havada uçuştuğu topluma göre aykırı özellikleri olan bir
Sütçü
SütçüAnna Burns · İthaki Yayınları · 2020263 okunma
112 syf.
5/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi 2019 yılında tartışmalı bir şekilde Nobel Edebiyat Ödülü alan Avusturyalı yazar Peter Handke’ye ait kısa bir roman. Romanın başkarakteri eski bir kaleci olan Josef Bloch. Bloch’un belirsiz bir zaman aralığında geçen (1-2 hafta olduğunu tahmin ediyorum) öyküsüne konuk oluyoruz. Kitabı aldığım zaman arkasını okuyunca “boşluğun üslubu” diye bir tabir görmüştü. Açıkçası kitabı okumadan önce ne söylenmek istendiğini konusunda hiçbir şey oluşmamıştı zihnimde. Fakat kitabı okumaya başladıktan sonra Bloch’un garip zihnine konuk oluyorsunuz ve oradan oraya atlayarak geçen düşüncelerle boğuşmaya başlayınca biraz olsun anlaşılır oluyor bu tabir. Ben kitabı okurken 300 sayfalık bir öyküde basım hatası olmuş ve 100 sayfaya inmiş hissiyatı yaşadım. Adeta 1500 metre yarışını 400 metre süresinde koşmak zorundaymışım gibi hissettim ve bu şekilde okudum kitabı. Bu durum benden ziyade kitap ile alakalıydı maalesef. Oradan oraya atlayan bir öykü yarım kalan konuşmalar, olaylar ve düşünceler arasında adeta kayboldum. Ne ana karakterle bir bağ kurabildim, ne olayın geçtiği mekânlarla, ne de anlatılmak istenen düşüncelerle. Peter Handke edebiyat dünyasınca bir üslup yaratmış olarak adlandırılabilir fakat beni için 112 sayfalık hiçbir şeye hizmet etmeyen bir kitap olarak aklımda yer etti. Evet siz okuyup çok beğenebilirsiniz, size (artık nasıl olacaksa) hitap edebilir ama günün sonunda benim aklımda kitapla ilgili olarak “boşluk ve atlamadan” başka bir şey kalmadı.
Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi
Kalecinin Penaltı Anındaki EndişesiPeter Handke · Ayrıntı Yayınları · 2016499 okunma
99 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.