Nereye gidersin sevdiğim…
Hatırlamak için harcadığımızdan çok daha fazla çabayı unutmak için harcıyoruz herhalde.
Unutmak…
Çaresizlerin, fırtınalar arasında, bir gün oraya ulaşmanın düşünü kurdukları o acıklı sığınak.Hayatımıza girenleri ya da girmek için kapılarımızı zorlayanları silmek aklımızdan, onlar yokmuş gibi davranıp onlar yokmuş gibi yaşamak.
Geçmişi, o geçmişi yaşayan parçamızla birlikte çıkartıp atmak içimizden, atılan her parçayla birlikte içimizde bir boşluk kalacağını bilerek yapmak bunu.
Ya da yaşanacak birşeyler vaat edenleri, bir gün onları da unutmak zorunda kalacağımızı düşünerek, daha baştan unutmaya çalışmak, geçmiş gibi gelecekten de parçalar ayıklamak.
Geçmişimiz ve geleceğimizle bir kazı yerine çevirmek hayatımızı.
Nasıl bir öğüt vermeliyiz kendimize?
“Unut “ mu demeliyiz?
Aşk hissetmekse eğer, tüm cevherini hissettim! Bu ağlayış kendimeydi, meğer ben sensiz yağmura eş ve toprağına hasretim. Aşk'a kanmanın sancısında razıydım bu rüyaya, yeterki sensiz uyanmayayım...
Korkuyorum şimdi, hep imtihandayım.
Açıyor kalbim acıyor Allahım.
İnsan sanırım yaşamı boyunca; yaptıklarından değil de yapamadıklarından
Bitmemisini istediğimiz kitapları tekrar tekrar okumak, hala açıp açıp bazı bölümlere geri dönmek, ilk okuyuşumuzda hissettiğimiz o duyguyu tekrar hissetmeye çabalamak. Bilen bilir, bu, çok güzel şeylerin bittiği zamanki yarattığı boşluk büyük buruklukluktur.