Anlaşılamayan, sırrı çözülemeyen bir sıra olaylar hızla birbirini kovalamaya başladılar. Girit, Tuna eyaletleri, Bosna-Hersek geri alınamadıkça başka, kimse daha ne olduğunu anlamaya vakit kalmadan, Osmanlı Afrika’sı (Trablusgarp-Bingazi) ile Ege adaları da elden çıktı (1911). İtalya, Libya ile bizim Akdeniz adalarına oturdu. Vakıa Trablus sahillerinin bazı kasabaları etrafında bir süre birtakım çarpışmalar oldu. Enver Bey, bu sefer başında, Enveriye ve eli belinin kemerindeki tabancasında, yahut da bir Bedevî kıyafetinde, resimlerde göründü. Fakat imparatorlukla arasında hiç bir bağlantı olmayan, daha doğrusu oraya hiç bir şey veremediğimiz, oradan da hiç bir şey alamadığımız için zaten bizim olmayan bir memleketin kaderi üstünde hiç bir değişiklik yapılamadı. Libya gitti.
Bosna katliamında uzun süre bulunamayan 300’e yakın toplu mezarın yeri, üzerlerinde toplanan mavi kelebekler sayesinde bulunmuştur.
hizliresim.com/P1EW7v
Mavi ve katliam, ne kadar tezat değil mi..
Bu kitabin Bosna Hersek'le pek ilgisi yok. Kitap Danimarka'da geçiyor. İnsanlığın nasıl kaybedildiğini gözler önüne seren müthiş sürükleyici savaş maceraları! Ancak kitabın "Sonuç" kısmı kesinlikle problemli. Tıpkı başındaki edebi dil probleminde olduğu gibi, kitabın sonu sadece kitabı bitirmek, nokta koymak için aceleye getirilmiş bence. Ama kitabı yazan hikayeyi istediği gibi yönlendirecek elbet, neticede onun hayal gücü. Ben bir an önce bitsin diye sıkıla, sıkıla okuduğum bir roman.