"Yolda, bir vitrinin önünden geçerken gözüm camdaki görüntüme takıldı, öğretmenim: Gömleğimin arkası, pantalonumun üstünden sarkıyordu, pantalonum da boru gibi olmuştu. Ayaklarıma baktım: Bütün gün tozlu yollarda dolaştığımı anladım, ayakkabımın, ayağımı acıttığını anladım. Bir kadın geçti vitrinden, bana bakmadan geçti. Yahu, ben ne kadar
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
Geçiyordum burdan
Hızlı adımlarım, nefesim kesik
İlk evvel çimenlere aldandım
Sonra rüzgara
En çok saçlarına
Çizgi dudaklarına
Kan tutardı beni çocukken
...işte oturmuşsun karşımda
sanki ben orda yokum gibi
elinde bir kitap
göz gezdiriyorsun
sayfalarına arka kapağına
işte tam karşımda oturmuşsun
kitaba bakıyorsun
bense kitabı tutan parmaklarına
beyazlığına boğumlarının
tırnaklarının boyasına
güneşi gökyüzünde görmek varken
senin gözlerinde arıyorum
saçların izin verirse...
Günaydın. Yıldız Ertan, "Sizden bana bir sevgi gerekliydi, tam kalbimin ortasına üç kere üflediğiniz." der. Yazarlar bazen böyledir sevgili okur. Yüreğiniz tam ortasını üç kere delerler istemeden. Her şeye rağmen sevilmek güzel şey. Var olun.
Firkan Gülaydın - Yokluğun Tuvali
Masa Dergi 5. Sayı
Aylar sonra ilk kez girebildim
-Uyanırım her hakikatten,düşlerime dökülürken saçların...
Taşların çarpsın,çarpsın da durulsun,
Zihnimde bir dalga oluversin bakışların.
Hangi rüzgarda savrulsun savrulsun,
Bahtıma bir kördüğüm olur şimdi saçların...
Her akşamüstü çehrene yazılsa da satırlar,
Gözlerinin rengiyle anılsa da satırlar,
Gözlerinden doğuyor sanılsa da satırlar,
Her
youtu.be/gEfW7EbmlDo
Boyalı da saçların ruhuma dolanırken, tel tel
Boğuluyorum ama yok ilacı bunun, tez gel
Kollarında kördüğümler, çözülmez mi gönül?
Ağrısında durur cevabı ama bakmıyor iki gözüm
Her müphem bir fırtına, olur kalır izi
Çizdiklerini, boyadıklarını, hayallerini, umutlarını, içinden geçen ne varsa işte sokakta sergileyerek geçimini sağlamaya çalışan bir ressam var. Çınar ağaçlarının, at kestanelerinin altında, sokağın örümcek ağı kaplamış, hayal kırıklığı kokan köşesinde.
Dalgın, yorgun, biraz da uykusuz gözlerle elindeki çay bardağının derininde kaybolmuş, nefesi
Hayat seni,
sevmediğinle seviştirir,
sevdiğinle savaştırır…
Kalbinin sahibi ile değil,
mecburiyetin izniyle evlenirsin…
Gönlünün hayır dediğine evet der dilin.
Ömrünün geri kalanını,
aynı evde, aynı odada, aynı masada, aynı yatakta,
ama sana dünyalar kadar uzak olan biriyle yaşarsın…
Kalbini kürtaj ettirmiş bir mahkum gibi,
dolanır durursun kendi