Bu öyküye peri masallarındaki gibi başlamak isterdim. Yani şöyle: “Evvel zaman içinde bir Küçük Prens varmış. Kendinden bir parmak büyük bir gezegende oturur, hep bir arkadaş ararmış...” Hayatı yakından tanıyanlar için böyle bir başlangıcın daha gerçekçi bir havası olurdu.
İnsan evlenir, bir süre daha sever, çalışır. Sevmeyi unutana kadar çalışır. Çalışan bir adam, yoksulluk, ağır ağır kararan gelecek, sofra başında akşamların sessizliği; böyle bir evrende tutkuya yer yoktur. Muhtemelen Jeanne acı çekmişti. Yine de kalmıştı: Bazen insanın bilmeden acı çektiği olur. Aradan yıllar geçmişti. Daha sonra Jeanne gitmişti. Tabii tek başına gitmemişti. "Seni sevdim, ama artık yoruldum... Gitmekten mutlu değilim, ama yeniden başlamak için mutlu olmaya gerek yok." İşte yazdıkları kabaca bunlardı.
Reklam
sıcağı bilmeden, soğuğu bilemezsin, kötüyü bilmeden, iyinin değerini nasıl bileceksin? bu yüzden önce kötüler, en son iyiler girer hayatına... ve sen, “gitti.” derken o sırada biri geliyor olacak hayatına, sen, “güvenmiyorum.” derken biri güvendirmeye gelecek seni, “bitti.” dediğinde başka bir şey başlamak için sabırsızlanacak, ama acı çekmeden, sevincin değerini bilemiyoruz, böyle yaratılmışız sanki. kızma yaşadıklarına, arkasına sakladıklarını düşün.
Sıcağı bilmeden, soğuğu bilemezsin, Kötüyü bilmeden, iyinin değerini nasıl bileceksin? bu yüzden önce kötüler, en son iyiler girer hayatına... ve sen, “gitti.” derken o sırada biri geliyor olacak hayatına, sen, “güvenmiyorum.” derken biri güvendirmeye gelecek seni, “bitti.” dediğinde başka bir şey başlamak için sabırsızlanacak, ama acı çekmeden, sevincin değerini bilemiyoruz, böyle yaratılmışız sanki. kızma yaşadıklarına, arkasına sakladıklarını düşün.
Sayfa 39
Bazı insanlar her başarısızlıkta dış faktörleri suçlar. En büyük rakiplerine yenilince, 'saha çamurluydu', 'hakem kötüydü', 'rüzgâr karşıdan esiyordu' edebiyatı yapan takımlar bu gruba örnektir. Böyle düşünenler kendi yetersizliklerini göremediklerinden kendilerini de geliştiremezler. İkinci bir grup ise her olumsuz
Esasen sabahları uyanmayı hiç sevmem. Geceleri uyumayı sevmediğim kadar. Doktor Umuz Bey bir keresinde dünyayı böyle ters yüz yaşamaktaki ısrarımın nedenini sorduğunda “Hiçbir güne başlamak istemiyorum. Mecburen başladığım günleri de bitirmeye kıyamıyorum,” demiştim.
Reklam
Özür dileyerek bu bölüme başlamak istiyorum. Çünkü hayatımda en çok sevdiğim, fakat yıllardır tadına bakamadığım karpuzdan bahsedeceğim sizlere... 2003 yılından günümüze karpuz görmüş ve tatlı tadına bakmış değilim. İnsan, elindeki nimetin önemini, kaybettiği vakit anlıyor. Ben de tutuklanmadan önce karpuzu bu kadar çok sevdiğimi bilmiyordum. Her ne kadar çok canım çekse de tadına bakamıyorum. Elimden bir şey gelmiyor. Karanlık hücremde kurşun kalem ve birkaç sayfa dışında hiçbir şeyim yok! Doğup büyüdüğüm Kuveyt topraklarına karpuz, Irak topraklarından gelirdi. Karpuzun şekli bana her zaman garip gelmiştir Şekli farklı; ama bal gibi tadı vardı. Ürdün ve Kuveyt'te yediğim karpuzların şekilleri ve tatları birbirine benziyordu Güney Kore'de ise bizim karpuzlardan çok daha farklı karpuzlar gördüm. Orada karpuzlar küp şeklindeydi. Şekli ve tadı hiçbir şeye benzemiyordu! Durum böyle olmasına rağmen Güney Kore'de satılan karpuzların fiyatı, Ürdün ve Kuveyt'te satılan karpuzların fiyatından çok daha fazlaydı. Belki de Güney Kore'de satın alınan bir karpuzun fiyatıyla Ürdün'de 100 karpuz satın alınabilir. Güney Kore'de bulunduğum zaman bu küp şeklindeki karpuzun tadına bakmıştım, ama şimdi düşünüyorum da keşke tadına bakmasaydım. Çünkü bizim karpuzların tadına hiç benzemiyor! Canım karpuz çekiyor, ama elimden bir çare gelmediği için yiyemiyorum. En çok da bal gibi tadını unutmaktan korkuyorum. Bu yüzden karpuz yediğiniz vakit, bu meyvenin Filistinli bir esirin en çok sevdiği meyve olduğunu ve onu yemek için can attığını bilin...
Sayfa 121Kitabı okudu
Aşk mıydı, değil miydi bilmiyorum ama, gün günden ona bağlandığımı hissediyor, ama onu hiç tanımıyordum. Aşkla, ta­nımanın ne ilgisi var? demeyin. Galiba yavaş yavaş ona tutuldu­ğumu da böyle anladım: Kocamı merak ederek ... Birinin her şe­yini merak etmeye başlamak, aşkın ilk göstergesidir bana göre. Galiba bazı kadınlar, tam da bu noktada kocalarının ceplerini ka­rıştırmaya başlıyorlardı. Açık söylemek gerekirse ben de kendi­ mi güç tutuyordum doğrusu! Kocam, öylesine kapalı kutuydu ki!
Buradan bir an önce çıkmalıyız. Ayrıca, bütün kitap kurtlarımızı burada dökmeyelim. Çok para harcamayalım birden. Sevgili ailemizden gizli biriktirdiğimiz paralarımızı da çabuk bitirmeyelim. Bir organımızı kaybetmiş gibi oluruz. Henüz yerini nasıl dolduracağımızı bilemediğimiz bir organ, bu para denen şey. Bu parayı kimse bilmediği halde, gene de bankadan çekerken heyecanlandım Olric. Oysa bu çok gizli bir hesabımızdı. Küçük hesaplar, diyeceksin belki. Henüz o kadar cesur değilim belki. Seni de nasıl gizledim uzun süre. Başlamak için böyle gizli hesaplara ihtiyacım vardı.
Sayfa 56 - İletişim Sinan Yayınları Dördüncü Bölüm
"Denize bakmanın insanın kalbini iyileştiren bir yanı var. Rüyada bile görsen böyle. Bir şeye başlamak için de, bitirmek için de iyi bir mahal burası."
Reklam
– Peki, olayı nasıl çözdü? – Mektubu göndermedim. Daha doğrusu o göndertmedi. Bunu da şöyle açıkladı: Mektubu gönderirsem, elbette, bütün lekemi, hatta daha fazlasını temizleyecek soylu bir harekette bulunmuş olacaktım ama bakalım buna katlanabilecek kadar güçlü müydüm? Ona göre kimse böyle bir şeye katlanamazdı. Çünkü gelecek hayat, artık yok olmuş, olacak, yeni bir hayata başlamak için dirilmeye de imkân kalmayacaktı.
Sayfa 577Kitabı okudu
Eğer benim yerimde Napolyon olsaydı ve mesleki tırmanışına başlamak için önünde ne Toulon, ne Mısır, ne Mont Blanc'dan geçiş gibi güzel ve anıtsal şeyler değil de gülünç, zavallı bir kocakarı, üstelik de sandığındaki paraları çalmak için (mesleki tırmanış için, anlıyorsun ya?) öldürülmesi gereken bir tefeci kocakarı bulunsaydı ve başkaca da hiçbir çıkış yolu olmasaydı, acaba ne yapardı? Böylesine anıtsal olmaktan uzak, üstelik de... günah olan bir şey yaptığı için acı duyar mıydı? Şunu hemen söyleyeyim ki, bu "sorun" üzerine çok, ama çok kafa yordum, öyle ki sonunda Napolyon'un bu işten acı duymak şöyle dursun, bu işin anıtsal bir iş olup olmadığı gibi bir konunun aklının köşesinden bile geçmeyeceğini, hatta... bu işin insana acı verebileceğinin farkında bile olmayacağını anladım (nasılsa birdenbire anla- dım bunu) ve böyle düşündüğüm için müthiş utanç duy dum... Önünde başka bir yol yoksa, hiç duraksamadan kadının işini bitiriverirdi Napolyon!.. Ben de... bunun üzerine düşünmekten vazgeçip... bu otoritenin örneğine uygun olarak... cinayeti işledim... Tümüyle anlattığım gibi oldu bu iş! Gülünç mü buluyorsun? Evet, Sonya, burada asıl gülünç olan; bu işin tam anlattığım gibi olmasıdır...
Sayfa 518 - Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Eğer onları besleyen düşüncelerini söndürmezsen prensip­ lerin yok edilemez. Yenilerini yaratmak hep senin elinde . . . Hayata yeniden başlamak mümkün! Tıpkı bir zamanlar yaptığın gibi her şeyi yeniden görmeye başla. İşte hayata böyle yeniden başlayabilirsin! " Marcus Aurelius, Kendime Dü�ünceler, 7.2
KÜÇÜK BİR ÇÖP BATIVERSE GÖZÜNE ÇIKARMAK İÇİN,NASIL DA EDERSİN ACELE YA ZİHNİHASTA OLDUĞU ZAMAN NEDEN BİÇARE BEKLERİN BÖYLE BAŞLAMAK BİR İŞİN YARISINI BİTİRMEKTİR BAŞLA SEN DE ARTIK KENDİ AKLINLA DÜŞÜNMEYE VE CESARET ET MERAK ETTİĞİN ŞEYLERİ ÖĞRENMEYE. HORATİUS
Sayfa 33 - UĞURBÖCEĞİ YAYINLARIKitabı okudu
Pirzolanın tam ortası en iyi kısmıdır çünkü yağ ve kemik yoktur ve güzel, küçük bir halka şeklindedir ya? Ve de bir karpuzun orta kısmında çekirdek yoktur? Kaşığını daldırıp bir kaşık dolusu çekirdeksiz karpuz yiyebilirsin? İşte ben de ilişkilerin başlangıcıyla ilgili böyle hissediyorum. En güzel kısmı başlangıcı -kemik yok, yağ yok, çekirdek yok. Sadece başlangıçlardan ibaret bir hayatı tercih ederdim, eğer öyle bir şansım olsaydı. Tabii mecbursam pirzo- lanın hepsini yerim, bunu yaparım, ama seçme şansım varsa sadece ortasını yemeyi yeğlerim. Hadi ama, herkes öyle istemez mi? İlişkilerde de çekirdekli kısma geldiğimde yeni bir karpuza başlamak daha mantıklı geliyor bana." İçini çekti ve alevlere bakıp ekledi, "Çıktığım bütün kadınların da söyleyeceği gibi bu büyük bir olgunlaşmamışlık belirtisi."
Sayfa 259
Resim