Zeynep validemizin vefat sebebi hicret yolunda yaşadıklarıdır. Malum, o teyzesinin oğlu Ebü'l-Âs ile evliydi. Eşi o günlerde hâlen Müslüman olmadığı için Bedir'e müşriklerin safında gelmiş ve savaş sonrasında esir alınmıştı. Serbest kalabilmesi için Müslümanlara fidye vermesi gerekiyordu. Zeynep validemiz o günlerde hâlâ
Bana bak, istediğin kadar boğazımı sık, beni susturamazsın. Şüphesiz seninki saman alevi gibi gelip geçici bir sevda, ama Güzelliğin hatırına bari bir dahaki sefer ağzının tadını bil. Hayatta senin bir burjuva kızıyla ne alıp vereceğin olabilir ki? Bırak onları. Şöyle haya- ta gülen, ölümle kafa bulan, aklına eseni yapan, sevmesini bilen, ateş gibi, iyi bir kadın bul kendine. Böyle kadınlar da var, üstelik korunaklı burjuva hayatının yüreksiz ürünlerinden çok daha fazla hazırlardır seni sevmeye."
Onu yirmi üç yaşının bütün çılgınlığı, bütün hayatı, bütün şevk ve zevkiyle sevdi. Aynalar karşısında gururla çırpınan hod-pesend gönlünden beklenilmeyen bir esaretle sevdi.
Onu baharın çok güzel bir saatinde, erguvan ağaçlarının eflatun gölgesinde gördüğü için, onu güzelliğine böyle hayran perestiş-kar gözlerle baktığı için sevdi. Onun kuvvetli bakışlarının altında gururu sarhoşluk hissettiği için sevdi. Yirmi yaşındayken hep böyle sevilir.
Kurtarılır sanmışım dünya bir çiçeğe su vermekle.
Meğer bir çiçeğe su vermekle içimi dökmüş, Uykunuzu bölmüşüm.
Ah,
Af edersiniz,
Kazara kalbinizi.
Ben düşmek kadar kırılmaktan da yapıldım ey cemaat
Bulduğu her göğe mavi yaklaşacak kadar çocuk
Kırılmış bir kalbin atması gibi sakar.
İşte bakın, ellerinizden düştüm buraya ben
Gözlerinizden,